Sona ermek üzere olan 2018’i Türk dış politikası açısından tek kelimeyle değerlendirmek gerekiyorsa, buna “Atılım Yılı” diyebiliriz.
Gerçekten 2018, Türk diplomasisinin dış ilişkilerde inisiyatifi ele alarak bölgesel ve küresel roller üstlendiği, yaptığı hamlelerle uluslararası platformda öne çıktığı, çoğu meselede de daha bağımsız ve agresif davrandığı bir yıl oldu.
Türk dış politikasındaki bu yeni yönelimin emareleri yıl boyunca çeşitli alanlara açıkça görüldü.
Dünya olaylarının odak noktası haline gelen Ortadoğu ve özellikle Suriye, tabiatıyla Ankara’nın proaktif politikasını uyguladığı başlıca alan oldu.
Çifte hedef
Türkiye Suriye meselesinde atılımlarını “çift ray” üzerinden, hem askeri, hem diplomatik alanda başarılı bir şekilde yürüttü.
Askeri alanda Türkiye Kuzey Suriye’de sınır ötesi operasyonlarını (Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarını) tamamen kendi inisiyatifi ve imkânlarıyla gerçekleştirirken, diplomasi platformunda da bunun zeminini sağlam tuttu. Ve böylece ilk aşamadaki IŞİD’le mücadelenin ardından esas hedefi olan PYD/YPG’ye karşı savaşını yürüttü; sonuçta kendi güvenliği ve bekası açısından yeni bir bölgeyi teröristlerden temizleyip kendi denetimi altına aldı. Aynı zamanda Ankara’nın diplomatik hamleleri Rusya ve İran’la beraber Astana sürecinin Suriye meselesinde belirleyici bir rol almasını sağladı.
Yılın son günlerinde Türkiye’nin etkinliği ve bazı risklere rağmen ABD Başkanı Trump’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefon görüşmesinden sonra askerlerini Suriye’den çekme kararıyla dünyanın gözü önünde serildi. Bu, Türkiye’nin Fırat’ın doğusunu YPG’den temizlemek ve bu kritik bölgeyi de kontrolü altına almak olanağını sağlıyor.
Yılın son haftalarında Türkiye’yi Ortadoğu’da en çok meşgul eden olay, Suudi gazeteci Kaşıkçı’nın İstanbul’da öldürülmesinin yarattığı krizdir. Ankara bu olayı dünya gündemine taşımakta gecikmemiş, işi uluslararası platforma taşımış, aynı zamanda Riyad ile de mesafeli, fakat ilkeli tutumunu sürdürmüştür.
Eksen ayarı
Türk dış politikası 2018’de daha bağımsız ve çok boyutlu atılımlarla ilgili çarpıcı örnekler vermiştir.
Bunların başında Ankara’nın Rusya ile stratejik ortaklık düzeyine çıkan ve siyasi, askeri ve ekonomik alanları da kapsayan sıkı bağların kurulması geliyor. Türkiye’nin S-400’lerden “Türk Akımı” projesine kadar çeşitli alanlarda Rusya’ya yakınlaştığı bir sırada, Batılı müttefiklerinden uzaklaşması, bir ara Türkiye’nin “eksen kayması” olarak görülmüştür.
Bu trend yılın ortalarından itibaren Ankara’yı bir ayar yapmak ve Avrupa ile, ardından ABD ile ilişkileri normalleştirmek ihtiyacını hissettirmiştir. Türkiye, daha önce gerginlik yaşanan ülkelerle ilişkileri düzelten adımlar atmış, ayrıca AB ile de kesik diyaloğunu yeniden kurmuştur.
Yılın son haftalarında benzer adımlar ABD ile atılmış, böylece daha gerçekçi ve dengeli ilişkilerin yolu açılmıştır.
Vizyon ve misyon
Yıl içinde Ankara “Üçüncü Dünya”ya yönelik açılım işaretlerini vermiştir. Örneğin, Afrika ve Latin Amerika ülkelerine ve bu arada Venezuela’ya gösterilen yakınlık dikkati çekmiştir. Erdoğan, “Dünya beşten büyük” sloganıyla da küresel bir rol oynamak ve bu arada İslam dünyasının da liderliğini üstlenmek amacını ortaya koymuştur.
Bu aynı zamanda AKP’nin ve şahsen Cumhurbaşkanı’nın benimsediği vizyon ve misyon anlayışını yansıtıyor.