Son zamanlarda Türk dış politikasının çeşitli nedenlerden ötürü hasar gördüğü bir gerçek.
Ankara’nın çoğu komşu ülkelerle ilişkileri bozuldu, müttefikleri ve dostlarıyla da bağlarında ciddi sarsıntılar yaşandı.
Bunun pek çok örneği var. Suriye ile 5 yıldır yaşanan kriz bir yana, Türkiye’nin Irak ile ilişkileri gergin, İran ile ilişkileri soğuk, İsrail ve Mısır ile diplomatik ilişkileri kesik... Son olarak Rusya ile de bağlar bozuldu ve bir gerilim dönemine girildi... Ankara ile Washington arasında yaşanan uyuşmazlıklar da ikili bağlara gölge düşürdü...
Nedenleri ne olursa olsun, Türkiye’nin aynı zaman çizgisinde bu kadar önemli ilişkilerinin hasar görmesi, bölgesel, hatta küresel bir aktör olmayı hedef edinen Türk diplomasisi için ciddi bir sıkıntı kaynağıdır.
Ankara’nın şimdi bu saydığımız ülkelerle sarsıntı geçiren ilişkilerini “rektifiye” etmeye çalıştığı ve bu yönde ortaya çıkan fırsatları değerlendirmeye başladığı görülüyor.
Yeni adımlar
Bir ara Suriye krizinden ötürü İran ile yaşanan uyuşmazlığın ilişkileri daha fazla bozmaması için Türk hükümetinin bazı diplomatik açılımları oldu. Başbakan Davutoğlu’nun geçen ay Tahran’ı ziyareti havayı epey yumuşattı. Ankara ve Tahran, Suriye gibi meselelerde aynı görüşleri paylaşmasalar da, ikili işbirliğini sürdürmeye kararlılar. Bu hafta İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin Türkiye’ye yapacağı ziyaretle bu yönde yeni adımların atılması bekleniyor.
Türkiye, İsrail ile kopuk olan diplomatik bağlarını yeniden tesis etme, yani ilişkileri normalleştirme noktasına gelmiş durumda. Bu konudaki mutabakatın önümüzdeki günlerde ilan edilmesi bekleniyor...
Ankara’nın Kahire ile ilişkilerinde de düzelme olasılığı sinyali geliyor. Mısır Dışişleri Bakanı’nın bu hafta İslam Konferansı vesilesiyle Türkiye’ye gelmesi ve Suudi Kralı’nın kolaylaştırıcı rolünü üstlenmesi bu yolu açabilir.
Pragmatik yaklaşım
Rusya ile uçak krizinden sonra dibe vuran ilişkiler konusunda da aylardan beri ilk kez bazı umut verici sinyaller geliyor. Bazı Rus yetkilileri şimdi ikili ilişkilerin geleceği konusunda daha ılımlı bir üslup kullanıyorlar. Türk hükümeti de ilişkilerin normalleştirilmesi arzusunu her fırsatta belirtiyor. Bu zaman alabilir, ama havanın yumuşamaya başlaması önemli...
ABD ile son zamanlarda ilişkilere gölge düşüren başlıca faktör, PYD/YPG ile ilgili uyuşmazlıktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son olarak Washington’da Barack Obama ile yaptığı görüşmede bu mesele üzerindeki görüş ayrılıkları giderilemedi. Ama bu bağlamda Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “Bu yüzden ABD’ye küsmek söz konusu olamaz” şeklindeki ifadesi, Türk diplomasisinin bu ilişkileri, “ince ayar” yaparak sürdürmeyi hedeflediğini gösteriyor.
Bu pragmatik yaklaşım, dış ilişkilerdeki diğer “rektifiye” işlemleri için de geçerli...