Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bundan tam üç yıl önce, 17 Aralık günü, Tunus’un Sidi Buzid kasabasında, Muhammed Buaziz adında bir üniversiteli, kent meydanında kendini ateşe vererek can vermişti.
Genç adam hayatını kazanmak için seyyar satıcılık yapıyordu. Ama belediye zabıtası ona mani olmaya kalkışınca, biriken öfkesi ve umutsuzluğu onu, o trajik ölüme itti.
Bu, münferit bir olay olarak kapanmadı. Bu kez 26 yıllık otokratik Bin Ali rejimi, halkın çeşitli kesimlerinin hedefi oldu. Ayaklanma ülke çapında yayıldı ve sonunda rejim yıkıldı.
Tunus’taki bu devrimin kıvılcımları, kısa zamanda diğer Arap ülkelerine sıçradı. Benzer ayaklanmalar Mısır’da, Libya’da Suriye’de, Yemen’de, Bahreyn’de cereyan etti. “Arap Baharı” adı verilen halk hareketi, bütün Arap coğrafyasına yayıldı...
Ne var ki bu ülkelerin çoğunda Arap Baharı fırtınalara dönüştü ve demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet gibi değerleri kapsayan beklentileri suya düşürdü...

Nereye gidiyor?
Bu ülkeler arasında Tunus ilk bakışta farklı durumda görülse de, orada da Arap Baharı ideallerinin gerçekleşip gerçekleşmediği, tartışma konusudur.
Evet, Tunus’ta Mısır’da olduğu gibi bir darbe olmadı, burada Libya’daki gibi kaos, Suriye’deki gibi bir iç savaş yok. Ama devrimi ateşleyen olaydan 3 yıl sonra bu 10 milyon nüfuslu ülkenin rotası bozuk. Nereye gideceği belli değil. Baskı ve şiddet kol geziyor (bu yıl üç önemli siyasetçi suikasta kurban gitti)... Toplum laik ve İslamcı olarak bölünmüş, kutuplaşmış durumda. Ekonomi çok kötü ve genç kuşak umutsuz...
Pek çok Tunuslu şimdi “ne olacak bu memleketin hali” diye yakınıyor. Kimisi de “yaptığımız devrim ne oldu?” diye soruyor...

“Çalınan” bahar!
Dün İstanbul’da önemli bir Tunuslu sivil toplum lideri olan Lütfi Maktuf‘un bu konudaki görüşlerini dinledik. “Turkish Policy Quarterly” tarafından düzenlenen yuvarlak masa toplantısında Lütfi Maktuf’un Türkçeye çevrilen son kitabı tanıtıldı. Kitabın ikinci başlığı aslında vermek istediği mesajı açıklıyor: “Tunus’u Kurtarmak-Çalınan Arap Baharı”...
Maktuf gibi Tunus devriminin iktidarı ele geçiren İslamcılar tarafından “çalındığını” düşünen çok kişi var.
Maktuf’a göre kendisini “ılımlı İslamcı” diye tanıtan Ennahda partisinin aldığı yetki yeni bir anayasa ve seçimleri düzenlemek üzere iktidarda sadece bir yıl kalmasını öngörüyordu. Oysa bu parti kendi İslamcı ajandasını uygulamaya koyduğu gibi, zaman açısından verilen yetkiyi de çoktan aştı.

Söylem ve gerçek
Ennahda lideri Reşad Gannuşi, son olarak “Washington Post”a verdiği bir demeçte, kendisinin Tunus’a şeriatı getirmek istediğine dair iddiaları yalanladı, buna “gerek görmediğini” ve toplumsal bir mutabakat olmadığı takdirde “bu konunun bırakılması”nın daha doğru olacağını söyledi.
Maktuf buna tepkisini sorduğumuzda şu yanıtı verdi: “Siz demeçlere değil, gerçeklere bakın”...
Gerçekten, Tunus’taki günlük yaşamda fiilen ve çeşitli yöntemlerle ülkenin liberal yapısı ve yaşam tarzı değiştiriliyor.
Dolayısıyla Lütfi Maktuf’un deyişiyle “Tunus’ta Arap Baharı diye bir şey kalmadı artık”...