Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye ile Çin arasında gelişen ilişkiler çerçevesinde karşılıklı üst düzey ziyaretler giderek sıklaşıyor. Daha bu ayın başlarında Çin Başbakanı Ven Ciabao Ankara’daydı ve bu ziyaret iki ülke arasında “stratejik işbirliği” döneminin bir başlangıcı olarak nitelendirilmişti.
Şu anda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 5 günlük bir gezi için Çin’de. Bu ziyaretin bir özelliği de ülkenin kuzey batısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ni içermesidir. Seyahatine tarihi Kaşgar şehrinden başlayan Bakan bugün “Doğu Türkistan” olarak da bilinen eyaletin başkenti Urumçi’yi ziyaret edecek.
Böyle bir gezide Uygur Türklerinin yaşadığı ve uzun geçmişe dayanan ortak kültürel ve tarihi eserlerin bulunduğu bir bölgenin programa dahil edilmesi gerçekten önemli.
Geçen yılın temmuz ayında Sincan’da cereyan eden kanlı olaylardan sonra Ankara ile Beijing arasındaki gerginliğe rağmen, Davutoğlu’nun bu bölgedeki temaslarına 2 gün ayrılması, özel bir anlam taşıyor.
Bu iki tarafın da artık Uygur Türklerinin konumunu, Türk-Çin ilişkilerinde “zedeleyici” bir faktör olarak görmediğini ve hatta bu konuyu karşılıklı güven içinde konuşabileceğini ortaya koyuyor.

Çifte mesaj
Davutoğlu’nun dün Kaşgar’da şu söyledikleri manidardır: “İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi, Uygur kardeşlerimizi rahatlatacak, onlarla bizim rahatça kaynaşmamızı, tarihin bizi ayırdığı noktadan tekrar birleşmemizi temin edecektir.”
Bakan’ın sergilediği tavır, Uygur Türkleri için olduğu kadar Çin makamları için de bir güvence oluşturuyor. Uygur Türklerine verilmek istenen mesaj, Türkiye’nin kendilerine huzur içinde yaşamalarına destek olacağı, onlarla tarihi ve kültürel bağlarını sürdüreceğidir. Beijing’e verilmek istenen mesaj da, Ankara’nın Çin’in toprak bütünlüğünü desteklediği, Uygur bölgesinin ülkeden kopmasını istemediğini, ancak Uygur Türklerinin rahat yaşamalarına da önem verdiğidir.
Urumçi ve Kaşgar’da geçen yıl cereyan eden kanlı olaylardan bu yana, gerek Ankara’nın gerekse Beijing’in tutumlarını değiştirdikleri açık.
Temmuz 2009 olaylarından sonra Türkiye Çin’e karşı çok sert bir tavır takınmıştı. Başbakan Erdoğan, Çin’i nerdeyse “soykırım” yapmakla suçlamıştı. Beijing’in buna tepkisi de çok ters olmuş, bu tutumun devam etmesinin Türk Çin ilişkilerini tehlikeye sokacağı uyarısı yapılmıştı.
Türk hükümeti, yaptığı yeni bir değerlendirme sonunda, Sincan olaylarıyla ilgili yaklaşımını ve üslubunu değiştirdi. Ankara’da yürütülen mantık şuydu: Çin gibi Türk dış ilişkilerinde önemli yeri olan bir devlet göz ardı edilemezdi. Kaldı ki, Türkiye, Uygur Türklerinin durumunun düzelmesine, Çin yöneticileriyle yakın bir diyalog kurarak katkıda bulunabilirdi.

İkili işbirliği
Nitekim Ankara bu mantıkla “Uygur sorunu”na rağmen, Çin’le ilişkilerini geliştirmeye hız verdi. Bu politika, askeri işbirliğinin kurulmasına ve ilk kez Çin Hava Kuvvetleri’nin “Anadolu Kartalı” tatbikatına dahil edilmesine kadar gitti.
Bu arada Çin yönetiminin de Uygur bölgesine karşı tavrını yumuşattığı görüldü. Örneğin hükümet, Sincan’daki Komünist Partisi’nin sertlik yanlısı liderini görevden attı, bölgenin hızla kalkınması, işsizliğin ve yoksulluğun son bulması için 15 milyar dolarlık bir programı uygulamaya koydu.
Bunlar bağımsızlık isteyen çevreleri tatmin etmiyor tabii. Pek çok Uygur da Çin makamlarından sadece ekonomik destek değil, kendilerine karşı uygulanan baskıların kaldırılmasını, etnik, dini ve kültürel hak ve özgürlüklerin yerine getirilmesini bekliyorlar.
Herhalde Davutoğlu Beijing’deki temaslarında bu mesajı da vermeyi ihmal etmeyecektir...