Teröre karşı birden fazla cephede mücadele vermek zorunda kalan Türkiye, Suriye meselesinde diplomasiyi de çok cephede birden yürütmek durumuyla karşı karşıya.
Türkiye Suriye krizinde baştan beri Batı’nın safında. Zaman zaman beliren bazı görüş ayrılıklarına rağmen, bu beraberlik devam ediyor. Ancak Suriye’deki son olaylar ve özellikle PYD/YPG’nin ortaya çıkması karşısında, Türkiye’nin ABD ve diğer bazı müttefikleriyle arası iyice açılıyor.
Rusya’nın Suriye’deki askeri müdahalesi ve siyasal inisiyatifi eline alması da Ankara ile Moskova arasında görüş ayrılıklarına yol açtı. Türkiye Esad’sız bir çözüm üzerindeki ısrarını sürdürürken, Rusya Şam’daki rejimi korumak için bütün askeri ve diplomatik gücünü kullanıyor. Rusya ayrıca PYD ile ilişki kuruyor ve onun Moskova’da bir temsilcilik açması üzerinde mutabık kalıyor. Bu da Ankara ile Moskova arasında beliren yeni bir uyuşmazlık konusu...
Sert söylem
Türk liderler son günlerde -seçim ortamından da yararlanarak- yaptıkları bazı konuşmalarda, Suriye bağlamında, gerek Batı’ya gerekse Rusya’ya karşı sert çıkışlar yaptılar.
Örneğin, sert söylemin bir hedefi de Rus lideri Vladimir Putin oldu. Kendisi “eli kanlı diktatör Esad’ı Moskova’da kırmızı halılar sererek ağırladığı için” eleştirildi. Tam da Türkiye’nin de Rusya ile birlikte “dörtler grubu” çerçevesinde Viyana’da bir araya gelip, Suriye sorununa siyasal bir çözüm aramaya çalıştığı bir sırada...
Bu tür retoriğin diplomasiyle ve de ikili ilişkilere yarar sağlamadığı açık. Türk diplomasisinin Rusya ile ortak çıkarları korumaya özen gösterdiği bir dönemde, siyasilerin konuşma üslubuna daha çok dikkat etmesi gerekmez mi?..
Aynı şey Batı’ya karşı gene Suriye ile ilgili olarak, örneğin mülteciler krizi ya da YPG’ye verilen destek gibi konularda meydanlarda yapılan konuşmalardaki üslup için de söylenebilir.
Yanlış davranış
Bu tür davranış, Türkiye’yi hem Batı, hem Rusya ile karşı karşıya getiriyor. Oysa bu uyuşmazlıkları diplomasi yoluyla halletmek gerekir.
Suriye krizi çeşitli yönleri ve -mülteci krizinden PYD/YPG sorununa kadar- çeşitli yan etkileriyle, Türkiye’yi çok sıkıntılı durumlara sokmuş bulunuyor. Bu meselelerin ancak diğer ülkelerle işbirliği ve dayanışmayla çözümlenmesi mümkün olabilir.
Siyasi liderlerin meydan veya salonlarda yaptıkları konuşmalarda “ilkesel tavrını” ortaya koyduğu ve diğer ülkelere gerekli mesajı verdiği öne sürülebilir. Ancak uluslararası ilişkilerde gerçekleri belirleyici bir faktördür, yani “reel politik” esastır. Kişi veya hükümetleri hedef alan aleni konuşmalarda dile getirilen sitem ve kınamalar da etkili bir mesaj oluşturmaz...