1970’lerin başı, Çin’de Mao’nun “Kültür Devrimi”nin en katı şekliyle hâkim olduğu ve kendi komünist ideolojisi modelini hayata geçirmek için kabuğuna çekildiği bir dönemdir.
1973’te ilk Türk gazetecisi olarak Çin’e gittiğimde, o zaman çok az bilinen bu “kapalı” ülkede olup bitenleri öğrenmeye çalışırken, sıra dışı, hatta garip görünen durumlarla karşılaşmıştım.
Örneğin, Beijing’de üniversite öğrencileriyle konuşurken, genç bir kıza -o yıllarda büyük heyecanla sözü edilen- “ilk kez bir insanın Ay’a ayak basması” hakkındaki görüşünü sordum. Yüzüme hayretle baktı, soruyu anlamadığını söyledi. Bu kez astronot Neil Armstrong’un Ay’a inişi olayını biraz daha açarak soruyu tekrarladım. Genç kız gülümsedi ve bana “Siz şakacı bir insan olmalısınız” dedi!
İlk insanın Ay’a gidişinden bir hayli sonra, Çin halkının bu tarihi olaydan haberi yoktu. Çünkü parti kontrolündeki Çin medyası bu haberi hiç vermemişti.
O zaman resmi Şinhua Ajansı’nın bir müdürü ile görüşürken, bu habere neden sansür uyguladığını sordum. Yanıtı şuydu: “Biz halkımızın yararına olan haberleri veririz. Sözünü ettiğiniz haberin böyle bir değeri yoktur“...
Nereden nereye...
Önceki gün Çin Komünist Partisi’nin organı olan “Halkın Günlüğü” gazetesi, Çin’in ilk insansız uzay aracını başarıyla Ay’a indirmesini konu alan yazıların birinde “bazı Çin vatandaşlarının ülkede sosyal sorunlar varken Ay yolculuğuna girişmesinin doğru olup olmadığını sorabileceklerini” belirtiyor ve şöyle diyordu: “Uzay projelerinin büyük yatırımlar gerektirdiği doğrudur. Ancak bu proje Ay’daki maden ve enerji kaynaklarının keşfedilmesini ve şu anda tahmin edilemeyen yararlar elde edilmesini sağlayacaktır”...
Bu iki örnek 40 yıl önceki zihniyetle bugünkü düşünce tarzı arasındaki muazzam farkı gözlerin önüne seriyor. Bu aynı zamanda Çin’in etkileyici “yükselişi”nin de bir göstergesidir.
Ne kazandırıyor?
Çin’in bir uzay mekiği ile “Yeşim Tavşan” mitolojik adı altındaki bir robotu Ay’a indirmesi olayı, milyonlarca Çinli tarafından TV’den canlı olarak ve büyük heyecanla izlendi. Beijing’deki uzay kontrol merkezinde, Çinli bilim adamlarının coşkusu, yıllar önce Houston’daki Amerikalı meslektaşlarının zafer kutlamalarından farklı değildi...
Geç de olsa, insansız da olsa, bu Ay yolculuğu, Çin’e çok şey kazandırıyor.
Her şeyden önce Çin, şimdiye kadar sadece ABD ile Rusya’nın katıldığı bu yarışta “ben de varım“ diyor. Kendi imkânlarıyla geliştirdiği ileri teknolojiye sahip olduğunu kanıtlıyor. Uluslararası takdir topluyor. Geçen yüzyılda dünyanın en geri ve sefil insanları sayılan Çinliler böylece özgüven ve onur kazanıyorlar.
Çin yöneticileri Ay serüvenine girişirken, bütün bunların yanı sıra, bir de “Halkın Günlüğü”nün belirttiği gibi, Ay’daki doğal kaynaklardan da yararlanmayı planlamışlardır. Kim bilir 21. yüzyıl, uluslararası rekabetin uzaya (ta Ay’a kadar) taşınacağı bir dönem olacaktır.
Katı ideolojik saplantılardan kurtulan Çinliler, artık Ay’a gidişi değersiz bir gösteri veya “şaka” saymıyorlar...