Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir süredir El Nusra Cephesi başta olmak üzere El Kaide’ye bağlı “cihatçı” grupların Suriye’de savaşmak üzere Türkiye’yi bir transit yol olarak kullandıkları, silahlarını bu yoldan geçirdikleri ve Türk hükümetinin de buna göz yumduğu öne sürülüyor.
Bu konuda dış basında çok şey yazılıyor. Bazı yabancı gazeteciler güney vilayetlerindeki incelemelerine dayanarak cihatçıların faaliyetini bildiriyorlar.
Türk basını bu konuda daha ketum; ama bazı Türk gazetecileri de bu yönde tespitlerini aktarıyorlar.
Bütün bu yazılanların ışığında, özellikle dışarıda Türkiye’nin “cihatçılar”ın Suriye’ye geçişlerine arka çıktığı veya göz yumduğu hakkında bir algı var.
Türk liderler yabancı gazetecilerin sık sık bu konu ile ilgili sorularıyla karşılaşıyorlar. Nitekim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan önceki gün Stockholm ziyareti sırasında böyle bir soruya muhatap oldu.
Başbakan cevabında bunu kesin bir dille yalanladı, Türkiye’nin El Nusra Cephesi gibi cihatçı örgütleri desteklemesinin söz konusu olamayacağını vurguladı.
Hafta başında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da, Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu’nda aynı kesin ifadelerle hükümetin bu tür radikal gruplara karşı çıktığını ve bunların Türkiye’de faaliyette bulunmasının söz konusu olamayacağını belirtti.

Yanlış adres
İlginç bir rastlantı: Başbakan’ın Stockholm’de İsveçli gazetecinin sorusunu yanıtlarken, Türk makamlarının Adana’da roket başlıkları taşıyan bir kamyona el koydukları bildiriliyordu... Bu silahların Suriye’ye sevk edilmek üzere bulunduğu söyleniyor.
Suriye’de direnişin başlamasından ve özellikle Özgür Suriye Ordusu’nun devreye girmesinden sonra, Erdoğan hükümetinin Esad karşıtı politikasının bir gereği olarak bu hareketlere arka çıktığı ve onlara “lojistik destek” sağladığı bir sır değil.
Ne var ki, bir süre sonra Özgür Suriye Ordusu’nun içine çeşitli reel unsurların sızdığı ve bunların dışarıdan gördükleri destekle giderek güçlendikleri görüldü. O sırada ABD istihbaratı El Nusra gibi cihatçıların Türkiye’nin Özgür Ordu’ya sağladığı destekten yararlandıklarını belirlemiş ve bu konuda Ankara’yı uyarmıştı. ABD o sırada El Nusra’yı kendi terörist listesine almıştı.
Hükümet bu konuda “ihtiyatlı” davranmayı tercih etti. Dışişleri Bakanı Davutoğlu bazı demeçlerinde Esad’a karşı savaşanlara terörist denemeyeceğini öne sürdü, radikal grupların ortaya çıkmasının sorumluluğunu, Suriye’deki duruma seyirci kalan uluslararası camiaya yükledi...

Yeni komşu
Tabii o zamandan bu yana çok şey değişti. İyice güçlenen El Nusra kendi başına hareket etmeye başladı, Kuzey Suriye’de rakibi Kürt PYD güçleri ile savaşmaya öncelik verdi. El Nusra kendi ajandasına göre ele geçirdiği yerlerde İslami yönetimini kurdu. Kontrol altına aldığı bazı bölgelerle Türkiye’nin direkt komşusu haline geldi!
Ankara son zamanlarda tehlikeyi görmeye başladı. El Nusra’ya karşı hoşgörülü veya çekimser tutumunu değiştirdi. Cihatçıların Kürt PYD’ye karşı bir “panzehir” olarak sayılamayacağı anlaşıldı...
PYD lideri Salih Müslim son bir demecinde, cihatçıların artık eskisi gibi Türkiye’den Kuzey Suriye’ye gelemediklerini, dolayısıyla pozisyonlarının zayıfladığını söyledi.
Başbakan’ın ve Dışişleri Bakanı’nın son beyanları Türkiye’nin cihatçılarla ilgili şimdiki tutumuna açıklık getiriyor.