Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani ile Diyarbakır’daki buluşmasının sonuçları, iki taraf için de “kazan-kazan” anlayışına uygun görünüyor.
“Tarihi” diye nitelenen buluşmanın ardından, en azından şimdiki aşama için, böyle bir tespit yapmak mümkün. Sürecin bundan sonra nasıl bir seyir izleyeceği ve karşılıklı olarak elde edilen kazanımlar arasındaki dengenin aynen devam edip etmeyeceği zamanla görülecek.
Türkiye’nin bu tarihi olaydan sağladığı kazanımlardan çok bahsedildi.
Siyasi alanda Barzani’nin Erdoğan hükümetinin başlattığı “çözüm süreci”ne destek vermesi, Kuzey Suriye’de PYD önderliğindeki Kürt oluşumuna karşı Türkiye ile ortak bir tavır alması, başlıca kazanımlar arasında sayılıyor.
Doğrudan ikili ilişkiler alanında da Habur’a ilaveten yeni iki sınır kapısının açılmasına, petrol ve doğalgaz boru hatları projelerinin hayata geçirilmesine karar verilmesi de kazanımlar arasında yer alıyor.
Nihayet Barzani yönetimi ile gerçekleşen yakınlaşmanın, Ankara’nın hem çeşitli Kürt unsurlarla ilişkilerde, hem Irak ve daha geniş anlamda Ortadoğu politikasında manevra kabiliyetini güçlendireceği ümit ediliyor...

Resmi adı ne ise...
Olaya bir de Kürdistan Bölgesel yönetimi açısından bakmak gerek. Barzani Diyarbakır ziyaretinden ne kazandı?
İlk ve en önemli kazanım, Türk Başbakanı tarafından sembolik bir anlam taşıyan Diyarbakır’a davet edilmiş olması ve ilk kez başında bulunduğu bölgenin Kürdistan olarak anılmasıdır. Bu Barzani yönetiminin öteden beri arzuladığı bir değişikliktir...
Bu buluşma ayrıca Barzani için kişisel bir kazanç olmuştur. Yıllar boyunca ona karşı aşağılaştırıcı bir üslup kullanan ve hatta onu düşman sayan Türkiye’nin bu kez gösterdiği hüsnü kabulün de kendisi için özel bir değeri vardır.
Erbil’in bu psikolojik kazanımları herhangi bir taviz vermeksizin elde etmesi de önemli. Yeni sınır kapılarının açılması, enerji ve ekonomi alanında yeni projeler üzerinde çalışılması, Kürdistan’ın Türkiye yolu ile dışa açılmak amacına ve çabasına büyük katkıda bulunacaktır. Bu aynı zamanda Barzani’nin Erbil’in Bağdat ile ilişkilerinde ve Suriye’de rakibi olarak gördüğü PYD karşısında, elini güçlendirecektir...

Fırsatlar ve riskler
Ankara ile dostluk ve işbirliği, özellikle ABD’nin Irak’tan çekilmesinden ve son zamanlarda Bağdat merkezi hükümetine verdiği ağırlıktan sonra, Kürdistan’ın hissettiği boşluğu telafi edebilir.
Aslında şimdi Ankara’nın resmiyete döktüğü yakınlaşma, bir süreden beri fiilen -özellikle ekonomik ve sosyal alanda- var. Erbil başta olmak üzere Kürdistan’da Türk işadamlarının bölgenin kalkınmasına katkıları malum.
Diyarbakır mutabakatı sonucunda, şimdi bu yakınlaşma alanının, siyasi unsurların da eklenmesi ile daha da genişlemesi bekleniyor.
Bu yakınlaşmada gelinen nokta çok önemli kuşkusuz. Ama ilk bakıştaki kazanımlara bakıp beklentileri abartmak doğru değil. Önceki günkü yazımızda belirttiğimiz gibi, bu süreçte fırsatlar olduğu gibi, risklerin de bulunduğunu unutmamak gerek...