Geçenlerde aynı başlık altında yazdığımız yazıda (28 Ağustos) özellikle Suriye’de ve genelde Arap dünyasında çeşitli ülkelerin ve grupların izledikleri politikaların kafa karışıklığı yaratan çelişkiler sergilediğini belirtmiş, bununla ilgili örnekler vermiştik.
Aradan geçen iki ay içinde bölgede cereyan eden gelişmeler mevcut çelişkilere yenilerini ekledi ve zihinleri daha da karıştırdı.
Bu nedenle daha önceki yazımızı güncelleştirmek istedik.
Bu zaman zarfındaki en önemli gelişme kuşkusuz Tahran’daki yeni yönetimin eskisinden farklı, daha pragmatik bir dış politikanın işaretini vermesi ve bu sayede İran ile ABD arasında bir yakınlaşmanın başlamasıdır. Bu gelişme tutarsa, Ortadoğu dengelerinde önemli değişiklikler olacak.
Bunu iyi karşılayan ülkeler var (Türkiye gibi), kuşku veya kaygı ile karşılayanlar da (Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve İsrail gibi)...
Saydığımız son ülkeler, ABD’nin çok yakın dostları. Ancak ABD’nin İran açılımı bu ülkelerle Washington’un arasını açma eğilimini gösteriyor. Nitekim Suudi Arabistan’ın Obama yönetiminin İran ve Suriye politikalarından duyduğu büyük rahatsızlıktan dolayı ABD’ye karşı bir tavır almaya başladığı görülüyor. O kadar ki, bu uyuşmazlığı gidermek için, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry şimdi Suudi Arabistan’a gidiyor...
Eski dostlar...
Diğer önemli bir gelişme de, Suriye konusundaki ABD-Rus yakınlaşmasıdır. Bu da, bölgedeki dengeleri değiştirebilecek bir olay.
Obama yönetiminin askeri bir müdahaleye yeşil ışık yakması beklenen bir noktada Rusya ile anlaşıp Esad rejimine nefes aldırması bölgedeki dost ülkeleri düş kırıklığına uğrattı. Bu da Arap dünyasını bölen bir konu.
İlginç bi başka gelişme de, Hamas’ın Mısır’la bozuşması ve şimdi İran ile yakınlaşmaya çalışmasıdır. Aslında Kahire’de Müslüman Kardeşler iktidarda iken, Hamas Mısır’la sıkı ilişkiler içindeydi. Mursi yönetiminin devrilmesinden sonra darbe rejimi Hamas’a sırt çevirdi, Gazze ile irtibatı kesti. Yalnızlaşan ve ekonomik sıkıntıları artan Sünni Hamas bu kez, Şii İran’a döndü. O İran ki, Şii Hisbullah’ın ve tabii Esad rejiminin destekçisi. Oysa, Esad ayaklanmanın başında Hamas’a karşı cephe almış, lideri Halid Meşal’ı Şam’daki büroyu kapatıp ülkeyi terk etmeye zorlamıştı.
Bu arada Mısır’ın durumu da ilginç. General Sisi’nin rejimi Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin tam desteğine sahip. Mısır ekonomisi onların mali yardımlarıyla ayakta durabiliyor. Buna karşılık ABD Mısır’a geleneksel askeri yardımını kesti. Oysa Washington, Kahire’de Müslüman Kardeşler rejiminin son bulmasından memnun görünüyordu...
Yeni düşmanlar
Gelelim Suriye’ye.
Son zamanlarda Kuzey Suriye’de iyice varlığını gösteren El Kaide bağlantılı El Nusra, aslında Esad rejimine karşı silahlı mücadelede muhalefetin saflarında yer alıyordu. Şimdi ise savaşı kendi gündemine göre yürütüyor. Başlıca düşmanı ve hedefi artık Kürt PYD güçleridir. Bu da onu diğer muhalefet grupları ile karşı karşıya getiriyor...
Kısacası Ortadoğu’da durum adeta bir Arap saçı. Kimin kimden yana veya kime karşı olduğunu anlamak zor. Hele şimdiki gibi, tavırlar ve dengeler habire değiştikçe...