Arap Baharı’nın başlamasından üç yıl sonra, Kuzey Afrika’dan Basra Körfezi’ne kadar uzanan coğrafyada, başta ümit edilen demokrasi ve istikrar yerine, çatışma ve kaos hakim.
Dikta rejiminin devrilmesinden sonra yeni bir siyasi düzenin nispeten pekiştiği Tunus bir yana bırakılırsa, halk hareketinin gerçekleştiği diğer ülkelerde fırtınalar esiyor.
Suriye’de durum malum: İki buçuk yıldır devam eden iç savaşın ne zaman, nasıl sonuçlanacağı hala belli değil.
Mısır’da Mübarek yönetiminin alaşağı edilmesinden sonra, demokrasi sadece bir yıl sürdü. Ülke şimdi darbe rejimi altında, iç çatışmalara sahne oluyor...
Ve Libya... Dış askeri müdahalenin katkısı ile Kaddafi rejiminin devrilmesinden iki yıl sonra, bu ülke tam bir kaos içinde yüzüyor. Libya Başbakanı Ali Zeydan’ın başkent Trablus’ta, kaldığı otelden bir silahlı grup tarafından kaçırılması, ülkede otorite boşluğunun ne noktaya geldiğini gösterdi...
Otorite boşluğu
Aslında Libya’da Kaddafi’nin devrilmesinden sonra, demokrasiye geçiş için ilk adımlar atıldı, parlamento seçimleri yapıldı, yeni bir hükümet kuruldu. Ama bu, demokrasinin yaşaması, istikrarın kurulması için yeterli değil.
Nitekim yeni rejim, devlet otoritesini kuramadı. Libya’nın hala düzenli bir ordusu ve polis gücü yok. Güvenlik işleri, Kaddafi’ye karşı ayaklanma sırasında silaha sarılan çeşitli kabilelere mensup milislerin elinde! Bunların her birinin farklı çıkarları, ideolojileri ve siyasi hedefleri var.
Başbakan Zeydan’ı kaçıran -ve onu 6 saat tuttuktan sonra serbest bırakan- “Devrimciler Harekât Birimi” adlı milis örgütün gerekçesi, başbakanın geçen hafta sonu ABD’nin Libya’da yaşayan ve vaktiyle Tanzanya ve Kenya’daki Amerikan elçiliklerine saldıran azılı bir El Kaide militanının kaçırılmasına izin vermiş olmasıdır. Anlaşılan bu olaya çok kızan örgüt, başbakanı cezalandırmayı düşünüyordu. Ama sonradan diğer milis grupların da baskısıyla bu işten vazgeçti ve başbakanı serbest bıraktı!
İşte Libya halen böyle çelişkili bir ortam içinde yaşıyor. Normal siyasi hayata geçilmesi için, her şeyden önce her biri kendi başına buyruk hareket eden silahlı grupların dağılması, düzenli ordusu ve polisi ile devlet otoritesinin kurulması gerekir. Bu da zor ve zaman alacak olan bir iş...
Geçiş süreci
Arap Baharı’nın “domino etkisi” ile Arap coğrafyasında yayıldığı günlerde, büyük umutlar ve beklentiler dile getirilmişti: Artık bu ülkelerde diktatörlükler sona erecek, uyanan ve hakkını arayan halklar özgürlüğe, adalete, rahata kavuşabileceklerdi.
Bugün bu ülkelerde görülen durum, düş kırıklığı, hatta bazı çevrelerde umutsuzluk yaratıyor. Oysa devrimlerin tam olarak hayata geçmesi için çok zamana ve sabra ihtiyaç var. Bunun için tarihteki devrimleri hatırlamak yeter.
Demokrasi için gerekli siyasi, sosyal, kültürel altyapısı henüz bulunmayan Arap ülkeleri için de uzunca bir geçiş sürecine ihtiyaç olacak tabii. Bu yüzden birçoğunda şimdi Bahar’ın fırtınalı dönemi yaşanıyor...
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024