Birkaç yıl öncesine kadar Türkiye Ortadoğu’daki krizlerde sık sık devreye girip arabulucu veya kolaylaştırıcı rolünü üstleniyordu. O kadar ki o zaman bu köşede arabuluculuk misyonunun “Türk hariciyesinin yeni bir sektörü” haline geldiğini belirtmiştik...
Son dönemde ise (özellikle Arap Baharı’ndan sonra) bölgedeki anlaşmazlıklar ve gerginlikler fazlasıyla arttığı halde, Ankara’nın arabulucu olarak devreye girmesi pek mümkün olmadı. Bunun başlıca nedeni de Türk dış politikasının ortaya çıkan krizlerde (başta Suriye olmak üzere) taraf haline gelmiş olmasıdır.
Bu hafta patlak veren Suudi Arabistan-İran krizinin çözümü için “birileri”nin araya girip tarafları uzlaştırması gerektiği söylendi. Ama bu kim olacak?
ABD açıkça “arabulucu” olmayı düşünmediğini ilan etti ve diğer Batılı ülkeler gibi, sadece taraflara “itidal” çağrısında bulundu.
Rusya hemen öne çıktı ve “Biz arabulucu oluruz” dedi. Ne var ki Rusya Suriye olayında “taraf” ve İran’ın yandaşı. Dolayısıyla, Suudilerin güvendiği ve arabuluculuğuna rıza göstereceği bir ülke değil.
İsterler mi?
Peki, Türkiye bu rolü üstlenemez mi? Açıkçası bu da pek olası görünmüyor.
Bir kere, tansiyonun yükseldiği şu sırada iki tarafta da arabuluculuk için bir istek yok. Türkiye’nin bu yönde bir inisiyatifi olursa, İran’ın buna sıcak bakacağı çok şüpheli. Ankara’nın Tahran ile ilişkileri Suriye konusundaki uyuşmazlıklar nedeniyle oldukça soğuk, hatta bozuk... Ayrıca Türkiye, stratejik işbirliği alanında Suudi Arabistan’a angaje olmuş durumda.
Ama bu, Ankara’nın Riyad-Tahran krizinde hiç varlık göstermeyeceği ve gerilimin yatışmasına katkıda bulunamayacağı anlamına gelmez tabii...
Dinlerler mi?
Türkiye bu krizde akılcı ve gerçekçi bir tavır ortaya koydu. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un açıklaması bu ihtilaf karşısında Türkiye’nin tarafsızlığını ortaya koyduğu gibi, şu üç önemli nokta da dikkatleri çekti:
1) Bu sorun bir mezhep kavgasına dönüştürülmemeli. Şii İran’a ve Sünni Suudi Arabistan’a laik Türkiye’nin en önemli tavsiyesi ve çağrısı bu.
2) Gerilimi düşürmek için, iki taraf da sağduyuyla hareket etmeli. Yani öncelikle anlaşmazlığı daha da kızıştırmaktan kaçınmalı.
3) Riyad idamlarla, Tahran da Suudi elçiliğine saldırılarla hatalı davrandı. Türkiye her iki konuda hassas. Özellikle siyasi idamlar konusundaki hassasiyet AB standartlarına uyan Türkiye’de bu cezanın çoktan kaldırılmış olmasının bir sonucu...
Bu son mesaj, Suudi Arabistan kadar (hatta ondan daha fazla) idam yöntemini hâlâ uygulayan İran’a da yönelik...
Kulak verseler, iki ülkenin de Türkiye’nin deneyimlerinden ve tavsiyelerinden öğrenecekleri vardır...