Resmi ağızlar Türkiye ile AB arasında göç meselesinde varıldığı bildirilen mutabakatın bir “pazarlık”la ilgili olmadığını söyleye- dursunlar, bütün işaretler mülteciler krizi ile Avrupalıların Ankara’ya sağlamaya razı olduğu bazı avantajlar arasında bir ilintinin kurulduğunu açıkça gösteriyor.
Bu pazarlığın temelindeki fikir Türkiye’nin Avrupa’ya yönelik Suriyeli mülteci akınını önlemesi karşılığında, AB’nin de Ankara ile üyelik müzakerelerini yeniden canlandırması ve Türk vatandaşlarına vize muafiyetinin tanınmasıdır.
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in önceki gün İstanbul’da Türk liderleriyle yaptığı görüşmelerin böyle bir “al-ver”çerçevesi içinde gerçekleştiği anlaşılıyor.
Türk tarafı bu temaslara bu şekilde bakmak istemeseler de Almanların -ve diğer AB üyelerinin- böyle bir ilinti kurdukları çok açık.
Karşılıklı destek
Bunun için dünkü Alman ve diğer Avrupa gazetelerine bakmak kâfi.
“Der Spiegel” dergisi Merkel’in görüşmelerdeki tutumunu şu çarpıcı başlıkla özetliyor: “Sen bana yardım et, ben de sana yardım edeyim”...İngiliz “Times” gazetesinin başlığı da aynı doğrultuda: “Merkel göçmen kontrolleri karşılığındaTürkiye-AB anlaşmasını sundu”...
Kuşkusuz göç meselesi ile Türkiye-AB ilişkileri ayrı gündem maddeleriolarak ve her birinin kendi özellikleri içinde müzakere edildi, ama en azından Alman tarafının iki ana konuarasında daha baştan “al-ver” esprisi içinde bir ilinti kurduğu apaçık.
Merkel’in ani bir kararla İstanbul’a gelmesi ve vize, AB ile ilişkiler gibi konularda Türkiye’ye bir zeytin dalı uzatması,Almanya’nın göç meselesinde çok sıkışması ve Ankara’nın yardımına muhtaç olmasının bir sonucudeğil mi?
Yeni süreç
Sebebi ne olursa olsun, sonuçta Almanya’nın -ve AB’nin- Türkiye’ye yaklaşması, Ankara’nın elini güçlendiriyor.Yani şimdi Avrupa’nın mülteciler meselesinde destek için kapısını çaldığı Türkiye’nin elinde güçlü bir kart var. Uluslararası ilişkilerde normal görülen “al-ver” pazarlığını ayıp saymak yerine, bu kartı öz çıkarlar lehinde kullanmak daha akılcı olur...
Ancak bu arada gerek AB, gerekse Merkel ile görüşmelerde varılan prensip mutabakatının bir son değil, bir başlangıçolduğunu da unutmayalım. Merkel’in vize, AB fasılları gibi konularda verdiği sözler kesin ve uygulamaya hazır kararlar değil. Bunları yerine getirmenin bir süreci var.Ayrıca bu süreçte diğer AB ülkelerinin de(örneğin Kıbrıs gibi) aynı konularda görüş birliği içinde olmaları gerekir.
Bu da ayrı bir çaba ve zaman ister.