Henüz bir ay önce, ABD’nin Suriye’ye karşı kimyasal silah kullandığı gerekçesiyle bir askeri müdahale olasılığından söz ediliyordu. Böyle bir operasyon için gerekli hazırlıklar yapılıyor, Obama yönetimi Kongre’yi ikna etmenin yollarını arıyordu...
Bugün varılan noktada, Suriye’ye karşı bir askeri harekât gündemde olmadığı gibi, kimyasal silahların kullanılmasından Beşar Esad’ın sorumlu olup olmadığı da pek tartışılmıyor. Bunun yerine bütün dikkatler Suriye’nin elindeki kimyasal silah stoklarının imha edilmesi konusu üzerinde toplanmış durumda.
Bu konuda önemli bir gelişme var: Suriye’nin sürpriz bir kararla kapılarını açtığı BM deneticileri önceki gün ilk kimyasal silah stokunu imha etti. Böylece Esad rejiminin daha önce Rusya vasıtasıyla verdiği söze ve BM Güvenlik Konseyi’nde oy birliğiyle alınan karara uygun hareket ettiği kabulleniyor.
Şimdiye kadar uluslararası camiaya meydan okuyan Esad yönetiminin şimdi BM deneticilerine askeri tesislerini açması ve kimyasal silah stoklarının yok edilmesine razı olması, önemli bir gelişme. Ancak Beşar Esad’ın bu manevrasıyla kendi varlığını kabul ettirmeyi ve rejiminin devamını sağlamayı amaçladığı da açık. Nitekim son gelişmenin ona puan kazandırdığını görüyoruz.
Esad’a övgü
Bu bağlamda ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin gösterdiği tepki ilginç. Suriye’nin tahmin edildiğinden de daha kısa zamanda kimyasal silahları imha etme aşamasına girmesinden memnun olduğunu belirten Kerry, Beşar Esad’ın bu davranışıyla takdire hak kazandığını söyledi.
Daha düne kadar Esad rejimine karşı sert çıkan ABD’li Bakan’ın şimdi onu adeta öven ifadeler kullanması, çok kimseyi şaşırttı. Aslında bu çelişki Amerikan diplomasisinin bugün şu noktada bulunduğunu gösteriyor.
1) Geçen ay çok konuşulan olası bir askeri harekât, artık gündemde değil. ABD kimyasal silah sorununu askeri yoldan değil, diplomasi ile ve özellikle Rusya ile işbirliği yaparak halletmeyi tercih ediyor.
2) Suriye’deki iç savaşın devam etmesi ve her gün pek çok kişinin ölmesi, ABD’nin -uluslararası camianın geniş bir kesiminin olduğu gibi- gündeminin başında yer almıyor. Kimse bunun askeri yoldan sonlandırılmasını düşünmüyor.
3) ABD prensipte Esad’ın gitmesini hep istemiştir, ama pratikte çözüm için bunu bir ön şart olarak öne sürmüyor. Kimyasal silahlarla ilgili süreç (ki 2014 Haziran’ına kadar devam edecek) Şam’daki rejimin daha uzunca bir süre iktidarda kalmasını garanti ediyor. Dolayısıyla ABD Esad rejiminin de içinde olacağı bir çözüm süreci (Cenevre-2 dahil) fikrine meylediyor.
Beşar terörist
ABD Dışişleri Bakanı’nın son demecinde Esad’a iltifatkâr davranması işte ABD’nin Suriye politikasındaki bu yeni “esnekliği” ortaya koyuyor.
Ankara’nın tutumu ise eskisi gibi devam ediyor. Başbakan Erdoğan her fırsatta çattığı Esad için bu kez de terörist terimini kullandı, John Kerry’nin sözlerini çelişkili buldu.
Hükümet Suriye’nin sadece kimyasal silahlar değil, iç çatışmalar nedeniyle baskı altında tutulması ve her şeyden önce Esad’ın saf dışı edilmesi üzerindeki duruşunda ısrar ediyor.
Son gelişmeler ABD ile Ankara arasındaki makasın açılmakta olduğunu gösteriyor.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024