Brüksel’deki AB-Türkiye zirvesinde varılan anlaşmanın Türk ve Avrupa medyasına yansıma şekli, iki tarafın olaya farklı bakışlarını ortaya koyuyor.
Türk basınında manşetler, 11 yıldan sonra Türkiye-AB ilişkilerinde “yeni bir sayfa” açıldığını ve üyelik sürecinin de canlanacağını müjdeliyor.
Avrupa basını ise Brüksel’de varılan anlaşmaya “göç krizi” açısından bakıyor ve Türkiye’nin, 3 milyar euro’luk bir mali destek karşılığında, Avrupa’ya yönelik mülteci akınını frenleyeceğini belirtiyor.
Verilen demeçler ve yapılan yorumlar da bu iki farklı yaklaşımı gözlerin önüne seriyor: Türkiye için önemli olan, AB ile katılım müzakerelerinin ve stratejik işbirliğinin yeni bir ivme kazanması, bir de açıkçası, Schengen bölgesi için vize zorunluluğunun kaldırılmasıdır... Avrupalıların vurguladığı husus ise, Türkiye ile kurulacak işbirliği sayesinde, göç dalgasına bir set çekileceği, çoğu sığınmacının Türkiye’de barındırılacağıdır.
Eski vizyon
Aslında iki tarafın uzunca bir durgunluk döneminden sonra yakınlaşmalarında en önemli faktör, mülteci krizidir. AB Türkiye ile işbirliği kurulmadığı takdirde, göç dalgasının durdurulamayacağını anlamıştır. Bu arada IŞİD terörünün de Avrupa’yı tehdit etmesi Türkiye ile yakınlaşma ihtiyacını artırmıştır. AB bunun bedelini, Türkiye’ye bazı avantajlar sağlamakla ödemeye razı olmuştur.
Ankara bu noktada ortaya çıkan fırsatı değerlendirmiş, bir yandan göç ve terör alanında AB ile işbirliğine yönelirken, bir yandan da AB üyelik sürecini de canlandırmayı da hedeflemiştir. Nitekim bu sayede müzakerelerin yeni fasıllarla canlandırılması bu sayede mümkün oluyor.
Bu aynı zamanda Türkiye’nin “AB vizyonu”na dönüşünün işareti oluyor. Şu bir gerçek ki Ankara son zamanlarda AB’yi dış politikadaki önceliklerinden çıkarmış, daha çok Ortadoğu ve diğer bölgelere yönelmişti. Bu açılımlarda karşılaşılan sıkıntılar bir yana, son olaylar Avrupa’nın vazgeçilmezliğini de ortaya koydu. Tıpkı AB’ye Türkiye’nin vazgeçilmezliğini gösterdiği gibi...
Yeni başlangıç
Brüksel’deki zirve, şimdi yeni bir başlangıç olabilir: Hem üyelik müzakerelerinde, hem de göç ve terör gibi meselelerle ilgili işbirliğinde...
Amaçlar ve beklentiler farklı da olsa, Brüksel mutabakatı Türkiye’nin AB yolunu yeniden açıyor. Türkiye açısından önemli olan bu sürecin canlı tutulmasıdır. Bu Türkiye’de demokratik reformların gerçekleştirilmesi ve çağdaş standartlara ulaşılması için, güçlü bir motivasyon oluşturuyor. Tam üyelik arzulanan hızla gerçekleşmese dahi, bu yolun açık olması, hatırı sayılır bir avantajdır.