Amacım, ‘bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek’; öncelikle bunun altını çizeyim…
Salt eleştiri yapmayacağım, çözüm önerileri de sunacağım…
YÖK ve ÖSYM’nin uygulamada bazı eksikler ve hatalar var… Bu eksik ve hatalar, hem sınavı hem de tercihleri kapsıyor…
Sınav ve tercihleri etkileyen hatalar, dolayısıyla milyonları ilgilendiriyor…
Yanlışım varsa, söz hakkı da vardır!
***
Bir ay önce YÖK’ün öğrencilerin lehine yaptığı bir değişiklik vardı. TYT ve AYT’de İki testin ikisinden de yarım net yapmak yerine, herhangi birinden yar net yapması, ilgili puanın hesaplanmasıyla ilgili olumlu bir değişiklik...
YÖK, 31 Mayıs tarihli toplantısında; TYT’de ağırlıklı puanların hesaplanabilmesi için Türkçe veya Temel Matematik testlerinin en az birinden en az 0,5, AYT’de ise ilgili puan türünün hesaplanabilmesi için gerekli testlerin en az birinden en az 0,5 ham puan almış olmaları gerektiğine karar verdi.
Böyle olması gerektiğini, başından beri zaten söyledik… Dikkate aldılar, düzelttiler…
Bir taraf düzelirken, öteki taraf bozuldu… Kervan yolda dizilince, bu tür sorunlarla sıkça karşılaşılıyor…
Üniversite sınavı gibi uzmanlık isteyen ve milyonları ilgilendiren bir olayda, olacakları tahmin edememe gibi lüksünüz yoktur!
Bakın, şimdi n’olacak?
***
Olumlu gibi gözüken bu değişiklik, barajı geçen aday sayısında ciddi bir artışa neden olacak. Ancak bu sağlıklı bir artış olmayacak. Sağlıklı olmamasının yanında, yanılmaya da yol açacak. Yüzdelik dilimlerde artan aday sayısı, başarı sıralamalarının sağlıklı yorumlanmasını güçleştirecek. Sıralamalar, dolayısıyla yüzdelik dilimler geçen yıldan çok farklı olacak…
Birçok zorluğun bir arada yaşanacağı bir tercih dönemi geçireceğiz. Bu yıl, geçmiş yıllara kıyasla çok büyük farklılıkların yaşanacağı bir yıl olacak. Büyük fırsatlar olduğu gibi, büyük risklerin de yaşanacağı süreci olacak...
AYT’de 180 barajını geçen aday sayısı olacağı için, ister istemez bu adaylar dört yıllık lisans bölümlerine yönelecek...
Tercihlerde dört yıllık patlaması yaşanacak. Barajı aşan her aday, kazanacağını sanarak lisans tercihi yapacak. İki yıllık MYO’lar mahsun kalacak, ilk etapta kimse onlaryüzbakmayacak. Sağlık ile ilgili alanlar hariç…
Malum geçen yıl kontenjanlar boş kaldı. 300 bine yakın kontenjan boş kaldı. En fazla boşluk, meslek yüksekokullarında oldu. Sınavsız geçişin kaldırılması, ek katsayı uygulamasının anlaşılamaması boşlukların yaşanmasında etkili oldu…
Adayların dikkat etmesi gereken bir durum var…
180 barajını geçmek, tercih yapmanın ön koşulu; ancak kazanmanın yeter nedeni değil!
Oysa herkes bu beklentiyle hareket edecek… İlk yerleştirmede hata yaptıklarını anlayanlar, ek yerleştirmede telafi yoluna gidecekler…
Galiba ilk yerleştirme lisans, ek yerleştirme de önlisans tercihleri için yapılacak…
***
Bir hatalı uygulama daha var…
AYT’de soruları çözmek için tüm adaylara 180 dakika süre tanındı. Bu süre, ÖSYM’nin tarihinde, bir sınav için tanınan uzun süreydi. Sınav kaygısını gidermek için yapılan bu uygulama, bakın ne sıkıntılara yol açacak…
AYT’de iki testi çözene de 3 saat, isteğe bağlı üç veya dört testi çözene de üç saat süre tanındı…
Bence çok hatalı bir uygulama…
Sorumlu olduğu iki testin dışında, isteğe bağlı diğer testleri de çözen adaylar, sıralamada yer işgal edecek; yer işgal etmesine rağmen, büyük çoğunluğu o alandan tercih yapmayacak... ‘Peki, ne var bunda’ diyeceksiniz…
Açıklayayım…
Diğer testleri kendini denemek amacıyla yanıtlayan pek çok aday; geçerli puan almasına rağmen, diğer alandan değil, kendi alanından tercih yapacak. Örneğin SAY’dan tercih yapacak adayların, EA puan türünde 150 bin sıralamasında yer alaması, gerçekten bu alandan tercih yapacak EA adaylarının önünü tıkayacak…
Bu olumsuz tabloyla pek çok aday karşılaşacak. 149.999’uncu sırada kalan bir EA öğrencisi, tercih yapmayacak, ancak 150.000’inci sırada bulunan bir SAY öğrencisi tarafından saf dışı bırakılacak!
Bütün yılın emeği bir anda yok olup gidecek…
ÖSYM’nin güzel bir sloganı var: ‘Emeğiniz, emanetimizdir’ diye…
Güzel bir slogan, ama…