- “Hocam, bizim çocuk yüzde 75 burs kazandı, bunun yüzde 100 yaptırabilir misin?”
- “Hocam, ... üniversitesinde tanıdığın biri var mı?”
- “Hocam, yüzde 25 bursu yüzde 50 yaptırabilir misin?”
- “Hocam, bizim çocuk yanlışlıkla yüzde 50 burslu yeri yazmış, bunun için ne yapabilirsin?”
- “Hocam, ilaveten yaptıracağın yüzde 5 indirim çok makbule geçer!”
- “Hocam, maddi durumumuz epeyce sarsıldı, yüzde 25 indirim yaptırabilir misin?”
- “Hocam, kardeşi de var, ikisi bizi epey zorlayacak, rektörü bir arasan...”
***
Bu isteklerin ardı arkası kesilmiyor, kayıt döneminde telefonları kapatmaktan başka bir çare yok!
Öncelikle şunun altını çizmekte yarar var: Benim, hiçbir vakıf üniversitesinde indirim yaptırma veya böyle bir istekte bulunma yetkim yok! Hatta bırakın beni, hiç kimsenin böyle bir yetkisi yok, YÖK Başkanı’nın dahi böyle bir yetkisi yok; çünkü ‘burs yönetmeliği’ diye bir uygulama var, orada burs alma koşulları açık ve net bir şekilde belirtilir, bunun aksi bir uygulama asla söz konusu olamaz.
Yurtdışında burs, ‘başarı’ya ve başarı devam ettiği sürece verilir. Bizde burs, ‘hatır gönül işleri’ne ve ‘kesilmemek üzere’ verilir. Avrupa ve ABD’de bursu elde etmek çok zordur, devamını sağlamak elde etmekten daha da zordur. Biz, bu konuda yönetmelikten çok, bireysel isteklerimizin dikkate alınmasını istiyoruz...
***
Kayıt döneminde bana gelen bireysel istekler böyle, bir de vakıf üniversitesi yöneticilerinin durumunu bir düşününün... Kayıt dönemi, vakıf üniversiteleri için gerçekten sancılı bir süreç. Ücretli bölümleri kazanan indirim istiyor, burslu programları kazanan daha da burs istiyor, istiyor da istiyor... Neden böyle, neden kimse elindeki ile yetinmiyor?
Yüzde 75 burs kazanan, ancak çalışıp başarılı olduğu zaman bursunu yükselteceğini bilmiyor mu? Tam burs istiyorsan; bunun yolu, sınavda o bölüm için gerekli puanı almaktan geçiyor, aslında bunu biliyorsun. Hak edilmeyen bu istek, aslında haksız kazanç anlamına gelmiyor mu; ne yaptın da bunu talep ediyorsun?
Şunu söylemekte bir sakınca görmüyorum; son zamanlarda değerler kavramının içi boşaltıldı, bireysel istekler ve kişisel hırslar bir takım değerlerin önüne geçti. Elde ettiğimiz hiçbir şey yetmiyor. Şayet elde ettiklerimiz bize yetmiyorsa, bunu elde etmenin başka bir yolu var; çalışıp, hak etmek!
Hak etmeden, bu hakkı nasıl talep edebiliyoruz?
***
‘Vakıf’ ne demek?
‘Kar amacı gütmeyen, eğitimden kazandığını tekrar eğitime vakfeden kurum’ demek...
Eminim, bu yılki üniversitelerin burs oranı ortalama yüzde 50’nin üzerindedir. O kadar çok burs çeşidi var ki; ilk tercih bursu, kapının önünden geçtin bursu, bize göz kırptın bursu, gözünün üstünde kaşın var bursu vb.
Vakıfların da bu konuda çok büyük hataları var. Almadan bu kadar bursu nasıl verebiliyorsun, buna can mı dayanır? Söyler misiniz; genelde yüzde 60-70 burs veren bir üniversitenin genel giderlerini, öğretim üyesi ücretlerini karşılaması ne derece mümkün?
İngilizlerin güzel bir sözü var: ‘Ucuz mal alacak kadar zengin değilim’ Tam yerinde söylenmiş bir söz!
Eğitimde ucuza kaçamazsınız, eğitim ucuza yapılamaz...
***
Verilen burslar artık o kadar sıradanlaştı ki, bir üniversite 409 puana yüzde 50 burs verirken, yine bir başka üniversite 245 puana aynı burs miktarını veriyor. Ortada ne bir standart, ne de bir kalite var.
Burs standartının sağlanmasında YÖK’e büyük sorumluluk düşüyor. Aynı burs miktarında, üniversiteler arasında bu kadar uçurum olmamalı. Tıp, hukuk, mühendislik, öğretmenlik vb. branşlara sıralama barajı getiren YÖK, aynı kısıtlamayı burs miktarlarında uygulamalı. ‘Şu burs miktarı, şu sıralamadan itibaren geçerlidir’ türünden bir sınırlandırma getirilmelidir.
Böylesi bir rekabet anlayışı, son derece yanlıştır ve böyle devam ederse çok yakında birçok vakıf üniversitesi kapanır. Yasa gereği vakıf üniversiteleri kapatılamıyor, devrediliyor; ama olan, orada okuyan öğrencilere olacak. Yani gidişat, pek sağlıklı gidişat değil...
***
İlk zamanlarda, sadece ‘burslu’ ve ‘ücretli’ bölümler vardı, başka bir seçenek yoktu. Puanın tutuyorsa burslu bölümleri, tutmuyorsa ücretli bölümleri kazanırdın. Böyle iki arada bir derede burs miktarları yoktu. Sonradan bu kadar burs seçeneği çıktı, vakıf üniversitelerinin sayısı arttıkça, kontenjanları doldurma sorunu ortaya çıkmaya başladı.
Günü kurtarma derdinde olan bazı üniversiteler, öğrenci bulma derdine düştü. Çözümü, burs seçeneklerini artırarak öğrenci toplamakta buldular.
Düşünsenize bir bölümün tam beş seçeneği var: Ücretli - Tam Burslu - Yüzde 25 Burslu - Yüzde 50 Burslu - Yüzde 75 Burslu. Bu da yetmiyor; ilk tercih bursu, ilk üç tercih bursu, ilçe bursu, sporcu bursu vb. seçenekler var.
Hatta öyle bir noktaya geldik ki, çocuk yüzde 50’yi işaretleyeceğine, yanlışlıkla yüzde 25 seçeneğini işaretliyor, çünkü ‘karmaşa’ çok fazla!
Bu burs seçeneklerinini de kattığımızda, üniversitelerdeki toplam burslu öğrenci sayılı yüzde 60-70’lere dayanıyor hatta bazı üniversitelerde bu oran yüzde 80’lere kadar çıkıyor. Peki, üniversiteler buna ne kadar dayanabilir? Bence dayanabilmeleri mümkün değil!
İşte, esas sıkıntı burada başlacak; iyi ve kaliteli eğitim için gereken ücretten kısarsan, kaliteden feragat etmiş olursun. Aynı hatayı zamanında dershaneler yaptı. Rakip sayısı artınca, öğrenci kapma yarışı başladı, burslar ve indirimler havada uçuştu. Günü kurtarma derdi başlayınca, kalite yerlerde süründü. Sonunda n’oldu, kaliteden ödün vermeyenler ayakta kaldı, diğerleri silindi gitti...
Vakıf üniversiteleri de, ne yazık ki dershanelerin düştüğü çıkmaza doğru sürükleniyor. Birinin artık buna ‘bir dur’ demesi lazım!
Bursa karşı değiliz, tabii ki burs verilmeli; ama hak edene, ihtiyaç sahibine, yerinde ve zamanında ve her şeyden önce ‘başarı devam ettiği sürece’...