Yeni müfredatla birlikte lise biyoloji dersinde yer alan ‘Hayatın Başlangıcı ve Evrim’ ünitesi kaldırılarak yerine ‘Canlılar ve Çevre’ isimli yeni bir ünite getirildi. Kaldırılan ünitede ‘Evrim Teorisi ’ gibi çeşitli konular yer alıyordu … Peki, ‘Evrim Teorisi’ yeni müfredattan neden çıkarıldı? ‘Evrim Teorisi’nin bir teoriden ibaret olduğu ve yüzde 100 kanıtlanmış bir bilgi olmadığı, MEB’in müfredatında her zaman bilime dayalı konuların yer alması gerektiği için müfredattan kaldırıldığı söylendi... Bakan Yılmaz, ortaöğretim düzeyinde her dersin kendi bilimsel gelişimi çerçevesinde öğrencilerin seviyelerine uygun kuramlara yer verildiğini söyledi... Yılmaz, “Tartışmalı konuları öğrencilerin henüz kavrayabilecek bilimsel arka plana sahip olmadıkları kademelerde devre dışı bıraktık. Lise biyoloji dersindeki ‘Hayatın Başlangıcı ve Evrim’ ünitesi de, henüz bu tartışmayı yürütebilecek öncüllere sahip olmadıkları için lisans eğitimine ertelendi.” Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş da katıldığı bir televizyon programında, “Evrim teorisi zaten bilimsel olarak eskimiş ve çürümüş bir teoridir. Bu teori mutlaka okutulacak diye bir kural yok” ifadesini kullandı…
Durum böyle olunca… Darwin’e söz hakkı doğdu! Darwin’in savunması lise düzeyinde bile (!) anlaşılabilir türden… Der ki… “Bilim ve sanat bir kuşun kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olur, uçamayanlar ise tavuk.” Bence, Darwin’in ‘Evrim Teorisi’ eksik! Neden mi? ‘Türlerin Evrimi’ni yazmış, ama ‘Evrilmeyen Türler’i yazmamış…
***
Prof . Mithat İdemen, geçen yüzyılın dünyaca tanınmış Rus matematikçilerinden Vladimir Igorevich Arnold ile yapılmış söyleşiden alıntı yaparak, Rus ailelerin 5-6 yaşındaki çocuklarına yüzlerce matematik problemi verip çözmeleri için uğraşmalarını isteme geleneğine dikkat çekiyor. İdemen, Arnold’un verdiği örneklerden iki tanesini aktarıyor…
İlk soru: ‘İki yaşlı kadın A ve B köylerinden, güneş doğarken, birbirlerine doğru yola çıkıyorlar. Tam güneş tepede iken karşılaşıp selamlaşıyorlar ve durmadan, aynı tempo ile yollarına devam ediyorlar. Biri saat 4’de, diğeri ise saat 9’da hedefine varıyor. 5 ve 6 yaşındaki çocukların kafa yorup çözüm bulmaları gereken soru şu: O bölgede, o günde güneş saat kaçta doğmuştur?’
İkinci soru: ‘Bir şarap fıçısının yanında bir bardak çay duruyor. Bir çocuk bir kaşık şarap alıp çay bardağına döküyor ve karıştırıyor. Sonra da o çay bardağından, aynı kaşıkla, bir kaşık çay alıp şarap fıçısına koyuyor. Şarap fıçısındaki çay mı çoktur, çay bardağındaki şarap mı?’
Bu sorular, çözmeleri için 5-6 yaşındaki çocuklara veriliyor… Ruslar, ‘çocuklarımız heba olacak, kaygı çekecek, yarış atı olacak’ kaygısı taşımıyor mu?
Yok, çocuklarının tavuk olmasını istemiyorlar!
Bu şekilde yetişen çocuklar, ileride NOBEL Ödülü alıyorlar… Ruslar’ın 30 adet NOBEL Ödülü var!
***
Boğaziçi Üniversitesi’nin 1993’te çıkarttığı ‘Bilim ve Mühendislik’ dergisinde, Prof. Dr. Cahit Arf’ın makine düşünebilir mi?’ adlı konuşmasına yer verilmiş…
Prof. Arf, bu konuşmayı 1 Nisan 1959’da Erzurum Atatürk Üniversitesi’nin açılışında yapmış…
1959 yılından söz ediyoruz! İşte, metin… “Makinelerin bazı işleri insan beynine nazaran çok daha çabuk yapabildiklerine mukabil, anlayış yani alış kapasiteleri büyük bir salonu doldurabilecek kadar büyük olanlarında bile, tenevvü bakımından insan beyninden çok düşüktür. İnsan beyninin kendi kendisini, kendi inisiyatifi ile tekemmül ettirmesine mukabil, makine yapıldığı gibi kalmaktadır.
Bununla beraber kendi kendisini tekamül ettiren makineler tasarlamak mümkündür; fakat kanaatimce insan beyni ile makine arasındaki asıl fark, insan beyninin estetik mahiyette müessirleri alıp onlar üzerinde işleyebilmesi ve yine estetik mahiyette olan kararlar verebilmesine, verilen bir işi yapıp yapmamak hususunda kendisini serbest hissetmesine mukabil, makinede bu vasıfların benzerlerinin yok oluşudur. Bu vasıfları karakterize eden husus hepsinin de bir belirsizlik unsuru ihtiva etmesi, bunların şaşmaz bir şekilde uydukları kaidelerin olmayışıdır.
Belirsizlik karakterine haiz olan insan dışı tabiat hadiseleri mevcuttur. Bunlar atom içinde cereyan eden olaylardır. Bu itibarla nispeten küçük sayıda atom içinde cereyan eden makinelerin işleyişinde müessir hale gelebilirse makinelerin estetik bakımdan da insan beynine benzetileceği ümit edilebilecektir. Böyle bir makine, mesela filan müzik parçasını güzel bulmadığını söyleyebilecektir. Fakat bu işin uzun yıllar sonra bile ve belki de hiçbir zaman yapılamayacağını zannediyorum.” Dünyaca ünlü bilim insanı Prof. Arf, şimdi hayatta olsaydı… Acaba ‘Makine düşünebilir mi?’ diye sorardı, yoksa ‘Bazı insanlar düşünebilir mi?’ diye sorardı!