18 Haziran Pazar günü, sınav maratonu bitiyor. Sonuçlar 11 Temmuz’da açıklanacak, sonra da tercih süreci başlayacak…
Sınavlar tamamlandıktan sonra, birkaç gün kendinize dinlenme süresi verin, sonra vakit kaybetmeden üniversite ve meslekler hakkında bilgi toplamaya çalışın. Hemen üniversite ziyaretlerine başlayın, öğretim üyelerinden ve orada okuyan öğrencilerden bilgi toplayın; topladığınız bilgileri, etki altında kalmadan kendi süzgecinizden geçirin… Tercih dönemleri, aslında gençlerin sınava hazırlanırken yaşadığı stresi, biraz daha fazla olarak anne ve babanın da işin içine girdiği duygusal ve bir o kadar da zor karar verme sürecine dönüşüyor. Yaklaşık 2 milyon öğrenci ve ailesi için sınav ve sınav sonrası yaşanan kaygının ana temeli hemen herkesin bu sınavlara yüklediği anlamda yatıyor.
ÖNCE İSTEDİĞİNİZ BÖLÜMÜ BELİRLEYİN
Öğrencilerin tercih listelerini oluştururken sıklıkla yaşadıkları sorun, seçecekleri yükseköğrenim programlarını nasıl sıralayacaklarıyla ilgili oluyor. Bu noktada adayların kafası karışıyor ve neyi kıstas alacaklarını bilemiyorlar. Kimisi girmek istediği programları en yüksek puandan en düşük puana göre sıralıyor, kimisi önce tıp fakültelerini sonra mühendislikleri sonra işletmeleri sıralalıyor, kimi aday üniversitenin bulunduğu ile göre sıralama yapıyor, kimi önce devlet üniversitelerini sonra vakıf üniversitelerini yazıyor. Bu konuda farklı yaklaşımlar var, ama tek bir doğru yöntem var; adayın gerçekten okumak istediği bölümleri, en çok okumak istediğinden başlayarak sıralamasıdır. Yani İSTEK sırası yapmasıdır…
İSTENMEYEN BÖLÜM SEÇİLMEMELİ
Meslek seçiminde anahtar bir soru var; ‘hem mutlu hem de başarılı olabileceğim alan hangisi?’ Bunun üzerinde önemle düşünülmelidir. Tercihlerde, sadece sınav başarısı yetmiyor. Tercih döneminde, adaylarda ve velilerde kaç net yaptığından veya sınavdan kaç puan aldığından ziyade tercihlerde hata yapıp yapmamasıyla ilgili tedirginlik yaşanıyor. Dolayısıyla ‘hata yapma korkusu’ ortaya çıkıyor. Adayların, ilgi duyduğu alanları önem ve öncelik sırasına göre dizmesi gerekiyor. Sevmediği, istemediği bir bölümü sırf puanı tutuyor diye yazmaması gerekir. Tercihlerde yüzde yüz başarıyı yakalamak zor, mükemmeliyeti yakalamak mümkün değil. İstek sırası burada devreye girmeli. İstek orantılamasında yüzde 50’nin altındakiler yazılmamalı. Bazı mükemmeliyetçi öğrenciler var, sadece 2-3 tercih yapıp, işi riske ediyorlar, sonrasında da hiçbir yere yerleşemiyorlar…
Farklı puan türlerinden programlar tercih eden aday, yine İSTEK sırası ilkesinden şaşmadan, listesini oluşturmalıdır. Aday gitmek istediği programın, kılavuzda belirtilmiş olan özel şartlarını mutlaka okumalı. Seçmek istediği programın özel şartlarına uygun olmayan adaylar, bu programları tercih listelerinden çıkarmalıdır.
HANGİ BÖLÜM İŞ ARARKEN AVANTAJLI?