Çok beğendiğim bir slogan var: “Meslek Lisesi Memleket Meselesi...”
Milli Eğitim Bakanlığı ile Koç Holding a rasında 2006 yılında imzalanan “Mesleki Eğitimin Gel iştirilmesi İşbirliği Protokolü” Koç Holding’in sahip olduğu güçlü yanların, ülkemizin işsizlik ve nitelikli iş gücü ihtiyacı sorunlarının çözümü için seferber edilmesi üzerine kuruldu. Vehbi Koç Vakfı’nın da destek verdiği ve “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” sloganı ile özdeşleşen proje kapsamında mesleki teknik eğitimin önemi konusunda toplumun her kesiminde farkındalık yaratmak ve bu konuda liderlik yaparak, devletle iş dünyası arasında işbirliğinin tohumlarını atmak amaçlandı.
Güzel, olağanüstü güzel bir proje...
Paydaşları tebrik eder, projeye desteklerinin artarak devamını dileriz...
Yerleştirme sonuçları açıklandığında, mesleki eğitimle ilgili bir başka sorunla karşılaştık; iki yıllık meslek yüksekokulları boş kalmıştı!
Slogan şuna dönüştü: “Mesleki Eğitimde Boş Kalan Kontenjanlar Memleket Meselesi...”
Haydaaa...
Peki, şimdi n’olacak?
Bu, hiç hesapta yoktu...
Sloganı bulduk, bulmasına da; bu projenin paydaşları kim?
YÖK, ÖSYM ve ADAYLAR...
Bu projede işbirliğinden söz edilebilir mi?
Hadi canım sizde, 164 bin kontenjanın açıkta kaldığı yerde işbirliğinden söz edilebilir mi?
Tercih yapma hakkı bulunan 729.252 meslek liseli adaydan sadece 366.916 ’sı tercih yapmış, geri kalan 362.336 aday tercih bile yapmamış veya yapamamış...
Yazık, meslek liseli genç adayların yarısı tercih yapma mutluluğunu bile yaşayamamış!
Hadi vakıflar paralı, yarı burslu filan, bundan dolayı tercih edilmedi diyelim. Peki, devlet meslek yüksekokulları neden boş kaldı, onlar da mı paralı?
İki yıllık programlarda devletteki boş kontenjan sayısı 128 bin, vakıflardaki ise 35 bin; yukarıda dediğimizin tam tersi bir durum.
Ortada çok garip bir tablo var, akıl sır erecek gibi değil...
Üstelik bu çocuklar, gerçekten okumayı çok istiyor; ilk hedefleri dört yıllık bölümler, olmadı iki yıllığı kazanıp, oradan da dikey geçiş yaparak, dört yıllığa tamamlamayı düşünüyorlar.
Şimdi anlamadığım nokta şu: Okumak isteyen var, yer de var; bunlar nasıl eşleşemedi, bunları eşleştirememe (güzel bir tanımlama oldu! ) başarısını kim gösterdi? Bunu başaranı hakikaten kutlamak gerekir.
Aslında birinin şunu yüksek sesle haykırma zamanı gelmedi mi: BU SINAV, MESLEK LİSELERİNE UYGUN BİR SINAV DEĞİL!
Okudukları müfredat, yaptıkları staj, çalışma koşulları bu sınava uygun değil. İşin kolayına kaçıp, herkese tek tip elbise (sınav) giydirmeye çalışıyoruz. Sonuç da böyle oluyor...
‘Küt’ diye sınavsız geçişi kaldırıyoruz, ‘pat’ diye ek katsayıyı tırpanlıyoruz, meslek liselerine 30.03.2012 öncesi kayıt olanlar diyoruz, sonrası kayıt olanlar diyoruz, diyoruz da diyoruz...
Yazık, çocukların da ‘gık’ı çıkmıyor, ne yaparsak ‘eyvallah’ diyorlar...
Ama ‘yeter gari’ dediler; tercih yapmayarak, kontenjanları boş bırakarak bombayı yetkililerin kucağına bıraktılar...
Şimdi bu işten sorumlu olanlara ‘eyyy yetkililer ’ denecektir herhalde, bana öyle geliyor...
En azından denmeli...
Genç nüfusumuzla övünüyoruz, 20 milyon genç nüfusumuz var diyoruz. En büyük zenginliğe sahibiz, daha ötesi yok!
Türkiye gibi genç nüfusun yoğun olduğu bir ülkede, gençlerin okul ve çalışma hayatında aktif olamaması, uzun vadede ciddi sorunların habercisidir. Düşünsenize, bu çocuklar ne okulda ne de nitelikli bir işte olacaklar.
Yerleştime-me Komisyonu’ndan bir ricamız olacak: Bu çocuklar zaten mesleki sıkıntı yaşıyorlar, hiç olmazsa onlara okul sıkıntısı yaşatmayalım, sıralarını boş bırakmayalım, boş kalan sıralara onları oturtalım...
Efendim, dün vakıf üniversitelerinde dört yıllık bölümlerin doluluk oranlarını vermiştik; çok talep geldi, vakıf üniversitelerinin iki yıllık programlardaki doluluk oranlarını da verir misiniz, diye...
Tablo aşağıda, incelemenize sunarız...