Bugün bir başka veriyi daha sizlerle paylaşacağım. TÜBİTAK tarafından, üniversitelerin girişimcilik ve yenilikçilik performanslarına göre sıralandığı ‘Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi 2017’ yılı sıralaması, tercih aşamasında işinize oldukça yarayacak ve sizlere yol gösterecek
Bundan 3-5 yıl öncesine kadar bu türden veriler elimizde yoktu. İki gündür verdiğimiz bu endeksler, gerçekten çok önemli veriler, bunları ciddiye alın. Tercihleri yaparken, elinizdeki tek veri, üniversitelerin taban puanları ya da yüzdelik dilimleri olmasın. Onları da kullanın, ama bunları ‘pas’ geçmeyin. Kanımca bu endeks, detaylı ve etraflı bir ölçüm ve çalışmaya dayandırılıyor. Girişimci ve yenilikçi üniversite endeksi 5 boyuttan oluşuyor:
1. Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Yetkinliği
2. Fikri Mülkiyet Havuzu
3. İşbirliği ve Etkileşim
4. Girişimcilik ve Yenilikçilik Kültürü
5. Ekonomik Katkı ve Ticarileşme
Üniversitelerimizin sektörle, sanayicilerle daha fazla iş birliği yapmasını amaçlıyoruz. Üniversitenin kapısı sanayiciye, sanayicinin kapısı da üniversitelere açık olmalı. Okuyan öğrenciler de bu işbirliği sayesinde okuduklarını uygulama olanağı bulsunlar. Üniversite, sanayicinin ihtiyaç duyacağı bilgiyi üretmeli; sanayici de, sorunlarını aşmak için üniversiteye başvurmalı.
Beş yıl önce başlatılan endeks, üniversitelerin eğitim kalitesine göre sıralandığı bir liste veya en başarılı veya en başarısız üniversiteyi ortaya koyan bir sıralama değil. Bu endekste dikkate alınan, üniversitelerin girişimcilik ve yenilikçilik performansları...
Üniversitelerimiz için girişimci ve yenilikçi olmak, bir tercih meselesi değil, bir zorunluluk. Bu endeks, üniversitelerimize adeta bir ayna tutuyor, girişimcilik ve yenilikçilik alanında neyi doğru ve neyi eksik yaptıklarını kendilerine gösteriyor.
Endeks sıralamasına, öğretim üyesi sayısı 50’nin üzerinde olan 152 üniversite dahil edildi. Endeksin veri toplama sürecine 221 kurum katkı sağladı. Şu anda dünya ile yarışan, bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda üniversitemiz var. Halbuki Türkiye gibi potansiyeli güçlü bir ülkenin, dünyada ilk 500’de en az 10’un üzerinde üniversitesinin olması gerekiyor. Eğer dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olacaksak, kurumlarımızı da dünya çapında lider kurumlara dönüştürmeliyiz. Özellikle üniversitelerimizi, dünya çapında bilim yapılan ve teknoloji üretilen merkezler haline getirmeliyiz.
İlk 50’nin yer aldığı listedeki üniversitelerden 33’ü devlet, 17’si ise vakıf üniversitesi. Bu yılın birincisi, 90,97 puanla Sabancı Üniversitesi, ikinci sırada 87,31 puanla Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), üçüncü sırada ise 85,18 puanla Gebze Teknik Üniversitesi bulunuyor. Görüyoruz ki son yıllarda üniversitelerimiz bünyesinde girişimcilik ve yenilikçiliğe dair önemli adımlar atılıyor. Gençlerimiz de artık kendi işlerini kurmanın, girişimci olmanın hayallerini kuruyor. Dolayısıyla üniversitelerimiz için girişimci ve yenilikçi olmak, bir tercih meselesi değil, bir zorunluluk. Biz de bu endeksi yayınlayarak, tercih aşamasında bulunan gençlerimize daha bilinçli karar vermelerine yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Velilere tercih tavsiyeleri
Üniversite giriş sınavları (TYT-AYT) pek çok öğrenci tarafından ‘olmak ya da olmamak sınavı’ olarak görülüyor. Sınav bitti, artık sadece aldığım puan önemli diye düşünülüyor; ancak sınavda alınan puandan daha önemlisi, belki de en önemlisi, yapılacak tercihlerdir. Bu dönemde yapılacak tercihler, öğrencilerin geleceklerini büyük ölçüde belirleyecek. Böylesine önemli ve öğrencilerde sıkıntı yaratacak bir dönemde ailelere çok önemli görevler düşüyor. Peki siz, çocuklarınıza bu dönemde nasıl yardımcı olabilirsiniz?
Bu dönemde gençler kendi adına karar veren kişiler yerine, onlara destek olacak kişilere ihtiyaç duyar. Çocuğunuzun karar verme ve problem çözme becerilerini geliştirmede yardımcı olabilirsiniz. Çocuğunuzun kendine özgü, farklı ve yetişkin bir birey olduğunu hatırlamalı ve kendi hayatının sorumluluğunu sahiplenmesi için önünü açmalısınız. Bilgi verelim, tavsiyede bulunalım, ama zorlamada bulunmayalım. Kendi istek ve düşüncelerimizi, çocuğumuz aracılığıyla gerçekleştirmeye çalışmayalım. Bırakın, mesleğini kendi seçsin, bu karar ona ait; bize düşen görev, gücümüz yettiğince ona maddi ve manevi destek sağlamak.
Çocuğunuzla sürtüşmeyin
Öncelikle çocuğunuzu dinlemeyi ve hissettiklerinizi anlatmayı başarabilmelisiniz. Çocuğunuzun bir birey olduğunu kabul edin ve duygularınızı paylaşın, bu kritik dönemde sürtüşmeye fırsat vermeyin. Onun neler hissettiğini öğrenmeye çalışın. Çocuğunuzun tercihlerinin ne olduğunu öğrenin. Siz hangi üniversiteleri ya da bölümleri tercih etmesi gerektiğini belirtirseniz, çocuğunuzun kendi isteklerini açık bir şekilde ifade etmesini engellemiş olursunuz. Sizler, meslek seçimi ve tercihler döneminde çocuklarınızın yanında olarak onları olumlu yönlendirmelisiniz. Çocuklarınızla bu dönemde yaşayacağınız çatışmaları önlemek için, bu dönemde onlarla etkin iletişim kurmak, karşılıklı olarak kaygılarını paylaşmak; sizin ve çocuğunuzun birbirini daha iyi anlamasını sağlar.
Aileler çocuklarına para ve kariyer getirecek ya da onlardan kendi aile işlerini devam ettirecek meslekler seçmelerini ya da kendi istedikleri üniversiteleri tercih etmelerini ister. Ancak insanların ve çevrenin sürekli bir değişim içinde olduğu unutulmamalıdır. Aile işlerini kapsayan meslekler ise genç bireyin özellikleriyle örtüşmeyebilir ve onların gelecek taleplerini karşılamayabilir. Çocuklarını en yakından tanıyan kimseler olarak, onların ilgi ve yeteneklerini belirlemelerine yardımcı olabilirsiniz. Meslek seçiminin, çocuğunuzun kişilik özelliklerine uygun olmasına dikkat edin. Üniversite tercihlerinde de aynı hassasiyeti göstermelisiniz, çocuğunuzun gelecekte iş yaşamından neler beklediğini ve kişilik özelliklerini dikkate almasını sağlamalısınız. Atılması gereken bir diğer önemli adım meslekleri ve üniversiteleri tanımaktır. Rehberlik görevi üstlenerek tercih etmeyi düşündüğü üniversiteleri gezebilirsiniz.
Şansa bırakmayın
Her yıl yaklaşık 2,5 milyon genç, üniversiteye yerleşebilmek için sınavlara hazırlanıyor. Başarıyı hedefleyen öğrenci ve velilerin, hazırlık süreci ve sınav sonrası duyguları farklılaşıyor. Tercih dönemleri, gençlerin sınava hazırlanırken yaşadığı stresi, biraz daha fazla olarak anne ve babanın da işin içine girdiği duygusal ve zor bir karar verme sürecine dönüşüyor.
Üniversiteye girmek, bir bölümde okumak ama hangi bölüm olursa olsun bir yere yerleşmek arzusu, gençlerimiz ve aileleri için kaçınılmaz bir durum oluyor. Bu durumun nedenini, Türkiye’nin yaşadığı sosyal ve ekonomik dönüşümün, Türk aile yapısına yönelik yansımalarında aramak gerekiyor. Genç, kendini ne kadar iyi tanır ve önünde yer alan kariyer seçeneklerinden kendisine en uygununu belirler ve bu doğrultuda seçimler gerçekleştirirse, sınava ve sınav sonucu elde ettiği başarıya o kadar doğru anlamlar yüklemiş olur. Anne babalar, çocuklarıyla klişelerden uzak ilişki kurmalı; onların güçlü yönlerine odaklanmalı ve çocuklarının kişilik özelliklerini de gözeterek kariyer planlamalarına destek olmayı başarabilmeli. Bu yaklaşım hem çocuklar hem de aileleri ile sorunsuz yaşamalarına neden olur.