1999’dan beri deprem konuşuyor Türkiye.
Vatandaşı geçtim yetkili ağızlar bile depremin büyüklüğü ile şiddeti arasındaki farkı bilmiyor.
Şiddet depremin yeryüzündeki insan yapımı şeylere verdiği zararın ölçüldüğü birim, maksimum 12’ye kadar çıkıyor.
Mesela Rusya’nın kimsenin yaşamadığı bölgelerinde gerçekleşen 7 büyüklüğündeki bir depremin şiddeti sıfır olabilir.
★★★
Türkiye’de hiç konuşmadığımız bir diğer bilimsel gerçek depremlerin derinliği.
Aynı büyüklükteki 2 depremden yerin 400 kilometre altında olan deprem 20 kilometre derinlikte olan depremden daha az hasar yaratır.
Derin depremler çok geniş alanda hissedilir, daha az yıkıcıdır, sığ depremler daha dar bir alanda hissedilir ama büyük zarar verir.
Küçük bir hatırlatma diye yazmam lazım, 6 Şubat’taki depremler yerin sadece 7 kilometre altında meydana gelmişti.
Depremlerin verdiği zararda fayın hareket şekli bile önemli aslında.
Normal, ters, sağ, sol atımlı fay hareketleri de var, burulma şeklinde olan fay hareketleri de...
★★★
Deprem deyince aklımıza ilk gelen şey binanın güvenliği, adını yeni öğrendiğimiz beton kalitesi oluyor.
Oysa binanın hangi yönetmeliği göre yapıldığından önce bakmamız gereken yer zemin.
Eğer zemin sağlam değilse bina hangi yönetmeliğe göre yapılmış olursa olsun depremde sorun yaşar.
Yıkılmaz denilen çelik konstrüksiyon binalar bir anda devrilebilir.
O yüzden depremi konuşurken mutlaka zemini de konuşmamız gerekiyor.
İnşaat mühendisliği eğitiminde geoteknik dersleri bu yüzden verilir.
★★★
Zemini, beton başta malzemeyi kontrol ettiniz diyelim ama bir de binanın aldığı mühendislik hizmetinin doğruluğu söz konusu.
6 Şubat depreminde Malatya’da kötü mühendislik hizmeti nedeniyle yıkılan binayı uzun uzadıya konuştu ABD medyası.
Belediyelerde inşaatlara ruhsat veren kadroların yetkinliğinden tutun da mühendislik hesaplarında kullanılan yazılımlara doğru verilerin girilmesine kadar çok çetrefilli bir süreç bu.
Zemin, malzeme ve mühendislik tamam olunca da iş bitmiyor.
Binanın imalatı sırasında çok ciddi bir kontrol sürecinin işlemesi gerekiyor.
Bazen görüyoruz, C-30 betonu atarken daha kolay iş yapabilsinler diye işçiler betona su katıyorlar.
Gitti kimyasal formül, geçmiş ola.
Evet devlet her atılan betondan numune alınmasını şart koşuyor ve o betona 7-14-28. günde dayanıklılık testi yapılmasını da istiyor ama numune beton mikserinden alınıp, sonra su dökülüyorsa ya da çelik çekme testi yapılmadan demir kullanılıyorsa ne olacak?
Diyelim ki beton testi 28. günde sorunlu çıktı, siz Türkiye’de attığı temeli söken inşaat firması duydunuz mu hiç?
★★★
Gelelim Celal Şengör’ün söylediklerine, deprem sonrası İstanbul manzarasına.
Eğer kentsel dönüşümü tamamlayamazsak hakikaten hayatta kalanlar için de yaşamın çok zor olacağı günler olacak.
Basit bir örnek, beklenen yangın sayısı iki bin civarı, İstanbul genelinde 150 kadar itfaiye istasyonu var.
AFAD’ın büyük hazırlıkları, tahliye planları olduğunu biliyorum ancak ne kadarı nasıl hayata geçecek?
Mesela İstanbul’da yağma nasıl engellenecek, başka illerden ve ülkelerden ne kadar yardım ekibi gelebilir?
Bir enkazda minimum 6 kişinin çalışması gerekir, O da 8 saat çalışılıp sonra soğuk bölgeye geçip ardından dinlenme diye devam etmek şartıyla.
Yani kurulanı uygun kurtarma için her enkaza en az 3 ekip lazım. İstanbul’da riskli konut sayısı 600 bin. 8 daireden 75 bin apartman demek bu.
1 milyon 350 bin kurtarma görevlisi dünyada yok, 75 bin iş makinesi, hilti falan hiç girmiyorum o topa.
Afetten sonra yönetim bir başka uzmanlık işi, bu konuda afet yönetim eğitimi almış kişilerin konuşması gerekiyor.
Sonuç olarak depreme şu an ne bilgi ne de binalar olarak hazır değiliz.