Türkiye ile Yunanistan arasındaki beş önemli fark
Yunanistan, NATO üyesi olmasına ve NATO bir savunma örgütü olmasına rağmen ağa-paşa gördüğü ülkelerle iş birliği ve savunma anlaşmaları imzalar. Türkiye, zaten NATO üyesiyiz başka bir anlaşmaya gerek yok diye ilkeli bir duruş sergiler.
Yunanistan “Düşmanımın düşmanı dostumdur” felsefesiyle Ankara ile arası açık herkesle ortak tatbikat düzenler, ekonomik anlaşmalar imzalar. Türkiye, Yunanistan’ın ülke adına, milli marşına, milli kahramanına karıştığı ya da zamanında yaptığı Çamerya katliamını yok saydığı ülkelerle “Düşmanımın düşmanı dostumdur” diye ilişki kurmaz.
Yunanistan “Türkiye bize casus belli ilan etti” diye dünyayı ayağa kaldırır. Kendi meclisinden geçen, Arnavutluk’a savaş hali kararını kaldırmaz. Türkiye, Türk-Yunan ilişkileriyle ilgilenir, Yunanistan’ın başka ülkelerle ilişkilerindeki tutumunu koz haline getirmeyi düşünmez.
Yunanistan, adını değiştirmeye zorladığı Makedonya Cumhuriyeti’nin AB ile üyelik müzakerelerini, NATO üyeliğini veto edip, haklı olduğunu söyler, ittifakların baskısıyla sonuç almaya çalışır. Aynı Yunanistan, Türkiye, Rum Kesimi’nin NATO üyeliğini veto edince de kıyameti koparır.
Yunanistan, her zaman Türkiye’yi “sorunlu ülke olmakla” suçlar. Komşularında iç savaş ya da terör gruplarının kampları olmamasına rağmen sınır hududu bulunan dört ülkeden üçüyle problem yaşamasını dünyanın dikkatinden kaçırmak için elinden geleni yapar. Türkiye, sınır ötesinde sadece sınırlarını korumak için savaşır.
Yunanistan Büyükelçisi’ne bir tüyo vereyim
Türkiye, iki ülke arasında barış sağlanması için uğraşan çok iyi Yunanistan büyükelçileri gördü.
Mesela sabah saat 5.20’de Kıbrıs’a harekâtının başladığını bildirdiğimiz Büyükelçi Kozmodopulos öyle bir adamdı. Ankara, Büyükelçi’nin Türk-Yunan dostluğuna dair çabasını bildiği için, Lefkoşa yakınlarında Türk ve Yunan alayları savaşırken, Lübnan’a gitmek istediğini söyleyen Büyükelçi için Kilis sınır kapısı açtırıldı, yol boyu polis koruması sağlandı ve Büyükelçi sınırdaki köprüde bir manga Türk askerinin selam duruşuyla uğurlandı.
Bu jest, karşılıksız kalmadı ve Albaylar Cuntası yıkıldıktan sonra Ankara’ya dönen Kozmodopulos, iki ülkenin barış içinde yaşaması için çok çaba sarf etti.
Şu an Ankara’da bulunan Yunanistan Büyükelçisi’ne, Kozmodopulos’un hatırına bir iyilik de ben yapayım.
Sayın Büyükelçi, Lavrion Kampı’nı terör örgütüne teslim ettiğinizi söylediğimizde itiraz ediyorsunuz ya, terör örgütünün propaganda sitesinde Lavrion Kampı’nda yaptıkları her eylemi yazıyorlar, bunlar arasında Atina’ya yürüyüş de var. Daha da fenası, terör örgtünün tepe kadrosundaki Cemil Bayık, Aralık 2021’de Mahmur ve Lavrion’u selamlayan cümleler kurmuş, yine aynı propaganda sitelerinde duruyor bilgi.
Madem Türkiye’yi yalancılıkla suçlayacaksınız bari imkânlar sağladığınız terör örgütüne söyleyin de elinizi bu kadar açık etmesinler, göz yumduğunuz şeyleri ballandıra ballandıra anlatmasınlar.
Durmadan mahcup duruma düşerek de Türkiye ile sağlıklı bir ilişki kuramazsınız, biz biliyoruz, siz de farkına varın artık.
Bırakınız kazıklasınlar, bırakınız dolandırsınlar
Kapitalizmin babası Adam Smith’in “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” sözü 2022 Türkiye’sinde “Bıraktık kazıklıyorlar, bıraktık dolandırıyorlar” haline döndü. Sınır kapılarındaki gümrüksüz mağazalarda 2 bin 260 liraya satılan bir parfümü internette 360-800 lira bandında satıyor Türkiye’de birçok sanal mağaza. İnternette ve sosyal medyada binlerce sahte parfüm şikâyeti var ama çark aynı şekilde dönüyor zira kimse denetlemiyor.
Daha acısı, tester dediğimiz ve satışı yasak olan ürünleri de internetten satmaya başlayanlar olmuş. İnsanlar deneme ürününün parayla satılamayacağından habersiz, kokusu hemen geçti diye şikâyet etmişler. Maliyeti ve dolayısıyla faturası olmayan bir ürünü satanların vergi beyannamelerini de merak ediyor insan ister istemez.
Okulların velileri forma almak için yönlendirdiği mağazalarla ilgili de çok sayıda şikâyet geliyor bu sıralar. Şikâyetler ikiye ayrılıyor. Birincisi, forma yapan anlaşmalı yerlerin sadece bir arma ekledikleri tişörtleri piyasanın 3-4 katı fiyata satıyor olması. İkincisi, çocuğu alerjik olan aileler sağlık gerekçesiyle farklı kumaş türleri sorduklarında, “Sadece bu var, almaya mecbursunuz” havasındaki tavırlar. Bu iş giderek haksız bir kazanç kapısı haline geldi maalesef.
Yüksek Hızlı Tren’de bir hafta öncesinden bile yer bulamayan insanlardan şikâyet mesajları geliyor. Şikâyet edenlerin çoğu biletlerin şirketler tarafından toplu alındığını yazmışlar. TCDD, güzel bir hizmet veriyor bu hizmete herkesin ulaşmasını sağlamanın yollarını bulmak gerek.
Beslemesi yasak türler de dahil 300’den fazla köpeğin olduğu Göktürk’teki barınak yıkılıp başka yerde yapılacakmış. Hayvanseverler sosyal medyada bu 300 köpek yeni barınak yapılıncaya kadar ne olacak diye sormuş ama bir cevap alamamışlar. Yasak türler dahil 300 köpek sokağa mı bırakıldı yoksa ne oldu? Biri bir ses verir mi?
