Askeri ve postmodern darbeler her zaman “A, kuşa bak!” dedirtecek projelerin peşinden koşarlar.
28 Şubat’ın ardından uzaya kadın bir Türk astronot yollama fikri için NASA ile temasa geçme görevi Washington’daki Türk Büyükelçiliği’ne verilmişti. Temas sağlandı, ABD’liler 20 milyon dolar civarında bir para talep ettiler. Ankara’ya iletilen bu rakamın ardından bir daha ses seda çıkmadı. Devrim otomobillerini de biraz buna benzetebiliriz.
16 Haziran 1961 günü Ankara’da toplantıya çağrılan Devlet Demiryolları fabrikalarının yönetici ve mühendislerinden 29 Ekim 1961 tarihine kadar yerli bir otomobil üretmeleri istendi.
Sadece 4.5 ayda, o günün şartlarında imkânsız bir talepti bu ama mühendisler yılmadı, çalıştı.
Sonuçta Warwa motoru örnek alınarak yapılan, ön takımları Mc Pearson numunesine göre imal edilen bir otomobil ortaya çıktı. Mühendisler imkânsızı başarmış, elektrik donanımı, diferansiyel dişlileri, motor yatakları ile cam ve lastikleri dışında tüm parçaları yerli bir otomobil üretmişlerdi.
Üstelik küçük bir motor oynamasıyla aynı anda iki araba üretmişler, siyah olanın pasta cilası 28 Ekim akşamı trende yapılmış, buharlı lokomotifle Eskişehir’den Ankara’ya götürülen arabaların benzin deposu kıvılcım sıçramasına karşı boşaltılmıştı. Ertesi sabah tören alanına gitmek için gelen polis eskortları eşliğinde yola çıkan Devrim, kortej benzinciye uğramayı unutunca bildiğimiz sonla karşılaşmıştı.
**
Türkiye’nin yerli uçak yapma sevdası çok daha eskilere gidiyor ve apar topar da yapılmıyor aslında.
Almanya’da üretim yapması yasak olan Junker ile imzalanan anlaşma gereği kurulan Kayseri uçak fabrikası Ekim 1926’da açıldı. Mali açıdan zor durumdaki Alman firması yükümlülüklerini yerine getiremeyince ortaklık kısa sürede bozuldu, ortak kurulan şirket Mayıs 1928’de kapatıldı. Fakat uçak sevdamız bitmedi, ABD, Almanya ve Polonya’dan firmalarla yapılan lisans anlaşmaları neticesinde Kayseri’de 10 yılda, 5 ayrı tipte, 134 uçak imal edildi.
Yapılanlar sadece bunlar değildi, Türk Hava Kurumu Etimesgut Uçak Fabrikası 1941’de, THK Gazi Uçak Motor Fabrikası da 1947’de faaliyete geçti. 1950’de çağının en gelişmişlerinden olan Ankara Rüzgâr Tüneli inşa edildi. Bu arada Etimesgut Uçak Fabrikası’nda çalışan ve savaştan kaçmış Polonyalı mühendis ve işçilerin de yerli uçak sanayii için katkılarını saygıyla anmak lazım. Bu fabrika yerli modeller de çizip üretti. Mesela ambulans uçak THK-5 Danimarka’ya da ihraç edildi. Başka siparişler de alındı ama teslimatı yapılamadı. Sosyal medyada gördüğünüz bu mesaj gerçeği yansıtmıyor aslında. Birincisi, ihraç edilen uçağın üretim yeri Kayseri değil Etimesgut; ikincisi ve daha önemlisi o uçak 1965 yılında yandığı için sergilenmesine imkân yok. Bu arada aynı dönemde özel sektörün de yerli uçak fabrikası vardı ama nedense Türk Hava Kuvvetleri’ne uçak alımı işinde öncelik Fransız ve Çek firmalara verilmişti.
Sonrası daha da beter. 2. Dünya Savaşı için ürettiği binlerce uçağın işletme maliyetine katlanmak istemeyen ABD, Marshall Planı çerçevesinde Türkiye’ye sudan ucuza uçaklar verdi. Uçaklar ucuzdu ama silahı ve yedek parçalarını yine ABD’den almamız gerektiren sözleşmeler de imzalandı. Maalesef yerli uçak hikâyemizde yolun sonuna böyle geldik.
***
Gelelim dün açılışı yapılan TOGG fabrikasına... Önce yerlilik oranı tartışmasıyla başlayayım. Şu an yüzde 51’den fazlası yerli bir otomobilimiz var ama bu başlangıç noktamız. Pil fabrikamız hayata geçtiğinde elektrikli otomobil piyasasında ideale yaklaşmış olacak hatta pil ihracatına da başlayabileceğiz.
TOGG yöneticileri aslında otomobil tanımını kullanmıyorlar. Onlar için TOGG bir otomobil değil yaşam biçimimizin bir parçası. TOGG’un Türkiye’deki şansı elbette çok yüksek ama hedef aynı zamanda ihracat.
Tesla’nın Almanya’da kurduğu fabrika 2021 yılında çok iş yaptı. Hatta hem Almanya’nın hem de dünyanın en çok satılan otomobilinden sadece 100 tane az satış yaptı ki Almanlar için bu çok rahatsız edici.
TOGG’un en büyük şansı çevre kaygılarıyla dizel otomobillerin gidecek yolunun neredeyse kalmaması. 2030’dan itibaren Avrupa’da dizel görmeme ihtimalimiz çok yüksek. Bu büyük değişimden pay alabilmek için TOGG’un dünyadaki her fuarda boy göstermesi, Avrupa’da güçlü bir satış ve servis ağı kurması gerek.
Türkiye olarak otomobil ihracatında kilo başına gelirimiz 2 dolar seviyesinde bile değil, TOGG katma değerli ihracatımız olacağı için şimdiden alkışı hak ediyor.
***
Bayraktar’ın, TUSAŞ’ın ürettiği SİHA’lar, roketlerimiz, haberleşme araçlarımız, özel radar sistemlerimiz gibi savunma sanayiinde sağladığımız başarının bir benzerine hepimizin ihtiyacı var.
Bunu başardığımız zaman sadece döviz değil itibar ve moral de kazanacağız.
Borç olarak döviz bir yerlerden bulunur ama itibar ve morali ancak böyle örneklerle kazanabiliriz.
An’lar...
Balmumcu, 60’lar: Balmumcu’daki bu yer Yassıada öncesi sanıkların ve savunması “can sıkan” avukatların tutulduğu yer oldu 1961 boyunca.
Kızkulesi, 60’lar: İstanbul’da çelikten gemi yok denecek kadar azdı o zamanlarda. Sakaların cam su şişeleri de, Elka mobilya fabrikasına da sunta da bu ahşap gemilerle taşınırdı o dönem.
Değirmen Plajı, 70’ler: Büyükada son50 yılda çok değişti ama asıl değişen daha doğrusu ölen Marmara denizi oldu.
Haftanın fotoğrafı
2022 FIFA Dünya Kupası futbol turnuvası öncesinde Doha’daki Amiri Divanı çevresinde deveye binen kraliyet muhafızları devriye geziyor.
Tunca Bengin
İsrail teröründe neredesiniz?
23 Aralık 2024
Abdullah Karakuş
‘Benim teröristim iyi’ çıkmazı
23 Aralık 2024
Hakkı Öcal
Suriye’de barışı önlemenin yolu: YPG’yi korumak
23 Aralık 2024
Eren Aka
Belediyelerin borç tartışması bitmiyor!
23 Aralık 2024
R.Hakan Kırkoğlu
2025 size ne getirecek? Yengeç | Jüpiter ile şans ve bolluk sizinle olacak
23 Aralık 2024