CHP lideri Özgür Özel, Yunanistan Savunma Bakanı Dendias’a tepki göstererek “Adam geliyor adaların üzerinde uçuyor, bayrak dikiyor. Tahrik ediyor yani. Ben Sayın Erdoğan’ın yerinde olsam Yunanistan’daki muhataplarıma, ‘Eğer gerçekten samimiyseniz, bu adamı birazcık kontrol etmeniz lazım’ diye ifade ederdim. O’nun hiçbir yaptığı iyi niyetli değil” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50. Yılı için düzenlenen törenlere eski genel başkanlar ve gazilerden oluşan geniş bir heyetle katıldı. Heyette olmayan tek eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Cuma günü, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun annesinin cenaze törenindeydi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kıbrıs’ta çok sayıda temasta bulunduğu için programı oldukça yoğundu, buluştuğumuzda saatler gece yarısına geliyordu. Kıbrıs mesaimizin ilk sorusu 50 yılın bilançosu oldu haliyle:
“Biz 50 yıl önce buraya haklı bir şeyle geldik. Bosna’da ne yapıldıysa 29 yıl önce, bugün Filistin’de ne oluyorsa o zaman da Kıbrıs’ta o oluyordu. Savaş hukukuna bile sığmayacak işler yapılıyordu. Masumlar, kadınlar, çocuklar katlediliyordu. Başka çare kalmadı ve biz buraya geldik. Ecevit çok güzel söyledi; ‘Adaya barış götürmeye gidiyoruz’ dedi. Adı da Barış Harekatı’ydı. Gerçekten de öyle. O süreçten sonra daha birinci harekât ile ikinci harekât arasında durduk müzakere ettik. Müzakereler sonuç vermeyince ‘Ayşe tatile çıktı’. İki gün daha oldu. Yani bu ne demek? İki gün içinde adada operasyonun siyasi hedeflerine hizmet edecek askeri hedefler tutturulmuştu. İki gün daha olsa bütün adayı ele geçirebilirdik. İşgal derdimiz olsaydı bütün adayı ele geçirir, hatta Türkiye’ye ilhak da ederdik. Ondan sonra oturur pazarlık ederdik. Ama Türkiye bütün uluslararası topluma iyi niyetini şöyle gösterdi. Nüfusuna oranlı olarak adanın üçte birini aldı, üçte ikisini bıraktı.
Gittiği yerde, ordu gidiyor diye boşaltılan yerleri bile harekât planında bulunan sınır çizgisinin ötesindeki boş kasabaları bile almadılar. Halen boş duruyorlar. Bu son derece önemli.”
ÖZEL: RUMLARIN AB’YE ALINMASI TARİHİ BİR HATA
Bu noktada araya girip Özel’e yeni bir müzakere sürecine dair ne düşündüğünü sordum:
“50 yıldır da müzakerelerde yanlışlar yapılmış olabilir ama Türk tarafı hep iyi niyetliydi, hep kandırıldık, hep aldatıldık.
Maalesef şöyle bir noktaya geldi; Annan Planı’nda yapılan şöyle hatalar var, mesela iki taraftan biri anlaşmayı bozarsa, bozan tarafın cezalandırılması uyan tarafın ödüllendirilmesi lazım. Bunda hep tersi oldu. Rumlar hem oyunbozanlık yaptılar hem ödüllendirildiler. Bizimkiler hep anlaşmalara sadık kaldılar ama hep cezalandırıldılar.
Annan Planı’ndan sonra da Rumların tek başına AB üyesi olması çok tarihi bir hatadır ve çözümün önündeki en büyük engeldir. Öyle olunca artık burada müzakereye dayalı, federasyon gibi şeylerin adada çok önemli bir kesim tarafından bu ihtimallerin tüketildiği görülüyor. Ama sonuçta yine de müzakere zemininin ne olacağını konuşabilmek lazım. Ben bunu çeşitli siyasi partilerle önceki tüm cumhurbaşkanı ile şu anda görevde olan dışişleri bakanı dahil meclis başkanı, başbakan, cumhurbaşkanı ve muhalefet partileriyle de görüştüm. Aslında şöyle bir mutabakat da var; birincisi ‘bir daha müzakere yapacaksak, sonuç odaklı, süre sınırlı ve yeniden başarısız olursa da kazanımlara dayalı bir müzakereye başlarız’ diyorlar. Bence bu geçmişteki müzakeredeki hatalarımızdan aldığımız önemli bir ders.”
NORMALLEŞME TÜRKİYE’DEN ÇOK KIBRIS’A LAZIM
“KKTC Cumhurbaşkanı ile görüşmemizde de O’nun Kıbrıs’taki Türk toplumuyla ilgili taleplerinde de ‘doğrudan ticaret, doğrudan uçuş, doğrudan temas, diyalog istiyoruz’ diyor. Bunlarla örneğin CTP’nin veya Kıbrıs’taki muhalefetin ortaya koyduğu şeyler çelişkili değil.
Geçmişte çok sert tartışmaların kavgaların olduğu Kıbrıs’ta halen daha gerilim, kutuplaşma, polarizasyon görülse de talepler ve yöntem konusunda, hedeflenmek istenen sonuçta yönetim şekli, anlaşmanın şekli falan demezseniz herkes aynı yere varmak istiyor.
Diyorlar ki; ‘sporcularımız, öğrencilerimiz, hastalarımız mağdur olmasın. Çok iyi üniversitelerimiz varken değersizleştirilmesin. Kıbrıs sanki bir kara para cennetiymiş gibi yaftalanmasın’. Bu talepler ortakken bunun çaresi ya oturulup müzakere edilmesi. Aslında müzakere edilebilir ama süresi sınırlı, sonuç odaklı bir müzakere. Buna aslında kimse karşı çıkmaz ama ‘Türkiye’den çok normalleşme bir yere lazım mı?’ diye bana soruyorsanız, Kıbrıs’a lazım. İktidar ile muhalefetin çok daha fazla görüşmesi, birlikte iş yapma kültürünü geliştirmesi lazım.“
CHP Genel Başkanı bu noktada Türkiye’deki iktidarın, Kıbrıs’ın muhalefeti ile de görüşmesi, taraf tutar görüntü vermemesi gerektiğini de söyledi ve ekledi:
“Türkiye’deki iktidarın muhalefetle görüşmesi nasıl Türkiye’ye iyi geldiyse, Kıbrıs’ın muhalefetiyle görüşmesi de önemli. Çünkü Kıbrıs’ta bir tek fikri, bir tek figürü, bir tek partiyi destekleyerek yol alamıyorsunuz.”
‘Müzakere de münakaşa da olacak’
Saat 02:00’ye yaklaşırken Özel’in iç siyasetteki duruşunu ve bu tavra devam edip etmeyeceğini sordum:
“Siyasette de mücadele de olacak müzakere de münakaşa da olacak ama mutlaka nezaket de olacak. Siyaset, aslında nezaket, terbiye sınırları aşılmadan sözle yapılan mücadeledir. Bunun için de bir kere meseleyi kişiselleştirmemek, hakarete varan söylemlerden uzak durmak lazım. İktidar muhalefet çelişkisinde eğer iktidar ortamı geriyorsa bilin ki öze yönelik bir eksikliği vardır. Siz kavga ederseniz, onun işine gelir. Ben vatandaşın derdi olmayan hiçbir konuda iktidar ile kavga etmiyorum. Vatandaşın derdi olan buğday fiyatı, çay fiyatı, emekli maaşında da mücadele ediyorum, en sert mitingi yapıyorum ama o mitingde söylenecek söz, geçinemiyorsa nasıl geçinemediği, para bulunacaksa nereden bulunacağını konuşmak. Orada tutup da Erdoğan’a hakaret etsen, polemik yaratsan özden kaçıyorsun. Bu sefer mitinge kalmış adam belki de otobüse binmiş 8 saat yol yapmış çağırdım diye gelmiş derdini anlatacağım diye, sen polemiğe başlayınca ‘yazıklar olsun’ diyor, dönüp arkasını gidiyor. O yüzden ben temel yaklaşım olarak hep bunu savundum. Biz ekonomiyi konuşmalıyız ve rekabeti vatandaşın durumunu daha iyi nasıl yaparız bunun üzerine kurmalıyız. Onun dışındaki suni kavgalara, özellikle kimlik siyasetine dayalı kavgalara, gerilimlere girmememiz lazım. Bunu yapmaya çalışıyoruz.”
DENDİAS’A AĞIR MESAJ
Özel ile röportajımızda Yunanistan da önemli başlıklardan birisi oldu. Bu noktada Özel, SYRIZA ile olan ilişkilerinden, görevde olduğu dönemde Çipras’la Avrupa Konseyi Parlamentolar Meclisi döneminden gelen dostluklarını anlattı. Türkiye’nin lehine olacaksa demokrasiyi ortadan kaldırma hedefi olan bir kaç selefi grup dışında dünyada herkesle görüşeceğini söyledi. Bu arada Yunanistan’da iktidarda olan Yeni Demokrasi bizimle görüşmeyi mi tercih eder mi, onu bilmiyorum diye de ekledi. Yunanistan’dan bahsedince hemen her fırsatta diyalog sürecini provoke etmeye çalışan Yunanistan Savunma Bakanı Dendias’ın da bahsi geçti haliyle:
“Adam geliyor adaların üzerinde uçuyor, bayrak dikiyor. Tahrik ediyor yani. Ben Sayın Erdoğan’ın yerinde olsam Yunanistan’daki muhataplarıma, ‘Eğer gerçekten samimiyseniz, bu adamı birazcık kontrol etmeniz lazım’ diye ifade ederdim. O’nun hiçbir yaptığı iyi niyetli değil. Galiba O, Türkiye Yunanistan normalleşmesi olursa kendisi taca çıkacağını, kendisi şahin olduğu için aynı Türkiye’deki normalleşme karşıtları gibi. Her gerilimden beslenen birileri oluyor.”