Erdoğan bir gün iktidarı kaybederse,
- Yunanistan Doğu Akdeniz’e egemen olma fikrinden vazgeçer, Ege’de karasularını 12 deniz miline çıkarma sevdasından vazgeçer mi?
- Washington, PKK’nın Suriye koluna silah yardımını keser, dağıttığı 40 bin TIR dolusu silahı geri toplamaya başlayıp, Kürdistan kurma projesini rafa kaldırır mı? S-400’leri nereye kurmak isterseniz diye sorar mı?
- Suriye’de Esad’ı, Libya’da Hafter’i destekleyen, Moskova, politikalarını değiştirir mi?
- İsrail, Kudüs’ü başkent yapma kararını geri alıp, daha fazla Filistin toprağına sahip olma çabasını bırakır mı?
- Kıbrıs Rum Kesimi, 40 yıldır karşı olduğu konfederasyon fikrini kabul edip, olası doğal gaz gelirlerini Kuzey Kıbrıs ile paylaşmaya yanaşır mı?
Kimliklerin bir fikre inanmak değil, karşıt fikirden nefret etmek üzerine oluştuğu bir dönem yaşıyoruz.
Bu da bizi tüm olaylara o pencereden bakmaya zorluyor.
Ne ABD’nin ne de başka bir ülkenin “demokrasi” ya da “insan hakları” kaygısı yok.
Türkiye’ye yaptırım uygulayan Kanada’nın Suudi Arabistan’a silah sattığı bir dünyada yaşıyoruz.
Herkesi eleştiren Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri’ne Yemen’deki savaşta kullandığı silahları satıyor.
Bu yazı, herkes koşulsuz olarak Erdoğan’ın etrafında kümelensin, hiç eleştiri falan olmasın demek değil.
Sadece bugün Erdoğan’a karşı cümle kuranların asıl dertlerinin Erdoğan değil Türkiye olduğunu görme gerekliliği.
Çok güldüm, Allah da sizi güldürsün
Restoran ve kafeler için Türk Standartları Enstitüsü, “TSE-Covid-19 Güvenli İşletme Belgesi” verecekmiş.
Okulların bu belgeyi almak için başvuruda bulunduktan sonra ne kadar uzun süre denetim beklediğini gayet iyi biliyorum.
İstanbul’da bu denetim kaç kişiye yapılacak, ne kadar sürecek bilen var mı?
Bu belge restoran ve kafelerin açılması için tek şart olacak deniliyor, TSE belgesi alan okullar da kapalı kalmıştı, şimdi belge almamış okullar da belge alanlarla birlikte açılıyor.
Okullar için hazırlanan sayfalar dolusu liste oldukça önemli maddeler barındırıyordu, restoran ve kafeler için durum belli ki farklı olacak.
Mesela “Masalar her müşteriden sonra temizlenecek” maddesi kimin aklına geldiyse tebrik etmek lazım.
İfade edilmek istenen şey, masaların dezenfekte edilmesiyse, bu Türkçe o anlamı vermiyor.
Eğer sadece masaların temizlenmesinden söz ediyorsak, her masada aynı bezin kullanıldığı “sözde” temizlik çok gördüm ama temizlenmemiş masa hiç görmedim.
‘Sözde müttefik’ lafı doğru
- ABD Dışişleri Bakanı, göreve başlaması için gereken Senato onayı oturumunda Türkiye’den “Sözde müttefik” diye bahsetmişti.
- Türkiye’nin bugün Meksika, Kanada ve en nihayetinde ABD’yi parçalama planı yok. ABD’nin, Irak’ta sona yaklaşan, Suriye’de gelişmekte olan, İran’dan sonra Türkiye’yi hedef aldığı bilinen bir planı var.
- Türkiye, hava savunma sistemi satın almak istiyor. ABD satmıyor, başka ülkelerin Türkiye’ye satışına izin vermiyor. Türkiye Rusya’dan hava savunma sistemi alıyor, “Kuramazsın, bizim için risk olur” diyor. Peki, Türkiye’nin hava savunma sisteminin olmaması hem Türkiye hem de NATO için risk değil mi?
- PKK’nın Suriye koluna 40 bin TIR dolusu ağır silah yollayan ABD Savunma Bakanlığı, Gara’daki rehine katliamından sonra tek bir kelime açıklama yapmadı. Afganistan savaşını “Ya bizdensiniz ya da düşman” diye başlatan ülke ABD.
- Türkiye, ABD’de Senato baskınına katılan, o baskını planlayan kimseye topraklarında sığınma hakkı vermedi. Buna karşılık, 15 Temmuz darbe girişiminin en önemli failleri ABD topraklarında, ABD koruması altında.
Bu tabloya bakınca ABD Dışişleri Bakanı’nın “Sözde müttefik” lafına hak vermemek elde değil.
Laf doğru ama özne yanlış, “Sözde müttefik” olan Türkiye değil ABD’nin ta kendisi...
Kıbrıs Rum Kesimi, NATO üyeliği tezgâhı
NATO Savunma Bakanları iki günlük video konferans toplantısındalar.
Bu toplantı Türkiye’yi diğer toplantılardan daha fazla alakadar ediyor zira NATO reform adı altında görüşülecek üç maddeden ikisi Kıbrıs Rum Kesimi’ne tam üyelik yolunu açmaya yönelik.
Reform maddelerinden ilki “Üye ülkelerin veto hakkını kullanmalarının zorlaştırılması.
İkinci madde de NATO’ya üye olmayan AB üyesi ülkelerle iş birliğinin sıkılaştırılması.
AB üyesi olup da NATO üyesi olmayan ülkeler, Malta, Avusturya, İsveç, Finlandiya ve Kıbrıs Rum Kesimi.
Bu ülkeler arasında NATO’ya üye olası istenen tek yer Kıbrıs Rum Kesimi.
NATO tarihinde niyetin bu kadar açık edildiği bir başka toplantı daha olmamıştır.