CHP ve İYİ Parti seçim beyannamesine “İstanbul Sözleşmesi’ne dönüş” vaadini koymak istiyor.
Saadet Partisi buna karşı çıkıyor. Ali Babacan, HDP’nin en önemli talebi “ana dilde eğitimi” hedefleri arasında ilan ediyor.
HDP’nin adını duymaya tahammül edemeyen İYİ Parti, Babacan ile aynı masada Türkiye’nin geleceğine karar veriyor.
Tıpkı toplantıları harem-selamlık olan, karma eğitime karşı çıkan Saadet Partisi ile laiklik vurgusu belirgin CHP gibi.
Altılı Masa için Erdoğan karşıtlığı tutkalı ilk başta farklılıkları örttü ama iş ülke yönetmeye gelinceye çarşı karıştı.
Eğer Altılı Masa seçimleri kazanır ama “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” vaadini yerine getirecek Anayasa değişikliğini yapacak çoğunluğa ulaşılamazsa asıl kıyamet o zaman kopacak gibi.
Karamollaoğlu, “Beş yıl bu sistemle idare ederiz” dedi ama Türkiye’nin sorunları idare edilecek sorunlar değil.
Tüm bunlardan daha vahim olanı, halkın oylarıyla seçilecek Cumhurbaşkanı’nın iradesine ipotek koyma çabası.
Yok genel başkanlardan oluşacak “İstişare Kurulu”, yok bakan atamalarındaki danışma şartı gibi fikirler seslendiriliyor.
Sorun, yarın akşam ya da bir başka toplantıda Altılı Masa’dan çıkacak adayın kim olduğu değil.
Sorun, Türkiye’de halka umut verecek, “Bunlar da ülkeyi yönetebilir” diyecek bir iktidar alternatifinin olmaması.
Altılı Masa, Erdoğan karşıtlığı tutkalıyla başta insanlara umut vermişti, şimdi o noktadan koşarak uzaklaşıyorlar.
Yunanistan’ın sakladığı kodlar
Yunanistan’da Miçotakis yönetiminin Türkiye düşmanlığını hep gündemde tutmasının çeşitli nedenleri var.
Birincisi ekonomi.
Ülkede emekliler 12 yıl sonra ilk kez zam alacaklar ve yapılacak zammın oranı, 2022 enflasyonu kadar bile olmayacak.
PASOK-Birleşik Güçler Lideri’nin telefonunun dinlenmesi skandalında Miçotakis, kendi akrabaları dâhil çeşitli isimleri kurban verdi ama skandallar bitmek bilmiyor.
Yunanistan Genelkurmay Başkanı’nın 519C ve Enerji Bakanı’nın 5046C numaralı kodlarla Predator casus yazılımla dinlendiği ortaya çıktı. Üstelik dinlemeyi yapanın Yunanistan istihbarat servisi olduğuna dair de çeşitli haberler var.
Miçotakis durumu kurtarmak adına yine ABD’ye sığındı, soruşturmayı yürüten savcılar ABD makamlarından dinlemeye olanak sağlayan SMS mesajlarının nereden geldiğini bulunması için yardım istediler.
Neonazi Altın Şafak’ın oylarıyla iktidara gelen Miçotakis, bu sene yapılacak seçimlerde Altın Şafak’ın köklerine dayanan Ulusal Parti’nin de tehdidi altında. Miçotakis için bu tehdidi bertaraf etmenin tek yolu Ulusal Parti’nin seçim barajı altında kalması. Yeni seçim yasası nedeniyle zaten sandıktan büyük ihtimalle koalisyon hükümeti çıkacak. Dinleme skandalı nedeniyle PASOK-Birleşik Güçler ile koalisyon kurma hayali suya düşen Miçotakis için tüm bunlar birer risk.
Bu risklere karşın, Miçotakis Türkiye düşmanlığı yaptıkça anketlerde yükseldiğini de görüyor.
Türkiye düşmanlığı, bozulan ekonomiden, sokak ortasında öldürülen gazetecilerden, Yunanistan’ın basın özgürlüğünde Bulgaristan’ın gerisinde kalmasından, ülkenin fiilen ABD işgali altına girmesinden, dinleme skandallarından daha önemli hale getirildi seçmenler için. Türkiye’nin Yunan topraklarında gözü yok, Yunan halkıyla bir problemi de yok.
Türkiye, Atina’dan işgal ettiği adacıklardan çekilmesini, uluslararası anlaşmalarla silahsız hale getirilmiş adalarda yığınak yapmamasını istiyor. Türkiye Ege ya da Doğu Akdeniz’i Türk gölü yapmaya çalışmıyor, sadece Yunan gölü olamaz diyor.
Yunanistan’daki seçimler, Ankara-Atina ilişkilerinin geleceğini de belirleyecek, umarım Yunan seçmenler bunu fark edebilirler.
Ekrem Başkan’a düşen görev
“Kalbimiz Ekrem ile birlikte atıyor” Atina Belediye Başkanı’nın İstanbul’da İmamoğlu ziyaretini bu başlıkla duyurdu Yunan gazeteleri.
İlçe belediye başkanı olduğu dönemde Yunanlıların en nefret ettiği isimlerden Rauf Denktaş’ın heykelini diktirmiş bir isme Yunanistan’ın bu kadar çok övgü düzmesi çok alışıldık bir durum değil.
Atina ile yaşadığımız gerilimin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değil, Yunanistan’ın yayılmacı tavrından kaynaklandığını, Türkiye’de iktidar değişse de, Mavi Vatan’dan kimsenin vazgeçmeyeceğini anlatmak lazım.
Bu, herkes kadar, Ekrem İmamoğlu’na da düşen bir görev.
Dikkat, susuzluk
Dün itibarıyla İstanbul’da barajların genel doluluk oranı yüzde 32.74’tü.
Farklılıklar olacaktır ama Accuweather’a göre 2 Nisan’a kadar, hafif sağanak geçişleri dahil sadece 13 gün yağış göreceğiz.
Üstelik bu süre zarfında tek kar tanesi de düşmeyecek İstanbul’a.
Hava hareketleri bu tabloyu değiştirebilir, belki kar yağışı da getirebilir ama 2023 küresel ısınmayı daha fazla hissedeceğimiz bir yıl olacak gibi duruyor.
Yaz mevsiminde buharlaşmayı azaltmak için barajların yüzeyini küçük lastik toplarla kaplamak, şimdiden suyu idareli kullanmak gibi tüm önlemleri devreye sokmak lazım.
