Kıbrıs’ta 22 Temmuz’da ateşkes sağlandı. Aynı gece Yunanistan’da Albaylar Cuntası yedi yılın ardından iktidarı bıraktı ve Karamanlis’in başbakanlığı ile Atina’da demokrasi geri döndü.
Ateşkese rağmen çatışmalar sürerken 25 Temmuz’da da Cenevre’de diplomatların savaşı başladı. Altı gün süren ve oldukça çetin geçen Cenevre Konferansı’nda taraflar belli konularda anlaştı.
ZAMANA KARŞI YARIŞ YA DA YILDIRIM HAREKÂTI...
20Temmuz gecesi yaşanan Rum ve Yunan direnişi, 21 Temmuz gecesi de yer yer devam etmedi değil. Buna rağmen Türk Silahlı Kuvvetleri amacına ulaşmış, köprübaşını tutup, Girne-Lefkoşa yolunu denetimi altına almayı başarmıştı. Bu sırada Ankara dünyanın artan ateşkes baskısı altındaydı. ABD Dışişleri Bakanı neredeyse saat başı Başbakan’ı arıyor, o telefonu kapatınca NATO Genel Sekreteri, o kapatınca da İngiltere Başbakanı devreye giriyordu. Kabinede yaşanan görüş ayrılıkları Genelkurmay’ın brifingiyle aşılmıştı. Ortadaki diğer sorun Ateşkes kararına kimin nasıl uyacağıydı. Atina’da cunta sallanıyor, orduda küçük kıpırdanmalar yaşandığı haberleri geliyordu.
Sonuçta ABD’li Temsilci Sisco, Atina’dan Türkiye ateşkese uyarsa Yunanistan’ın da uyacağı açıklamasını alabildi. Kissinger kim açıklama yapacak sorununu da çözdü. ABD taraflara Birleşmiş Milletlerin ateşkes kararına uyulması için bir çağrı yapacak, Atina ve Ankara da bu çağrıya olumlu yanıt vereceklerdi. Ateşkes saati olarak 17.00 belirlendi, çağrı yapıldı ve senaryoya uygun olarak saat 17.00’yi herkes kabul etti.
SAAT 11.30
GİRNE AÇIKLARI...
Bir gün önce başlayan fırtına dindiği an Türk Silahlı Kuvvetleri rahat bir nefes aldı. Öğle üzeri başta tanklar olmak üzere ihtiyaç duyulan ağır silahlar Kıbrıs’a indirilebildi. Ateşkesin yürürlüğe girmesine saatler vardı ve Türk Ordusu “Yıldırım Harekâtı’na” başladı. Ateşkes saatine kadar mümkün olduğunca genişlemek gerekiyordu.
SAAT 17.00
ATEŞKES VAR AMA YOK
Saat 17.00’de başlayan ateşkes aslında Ada’daki çatışmaları durdurmadı. Türk Hava Kuvvetlerinin Ada’ya uçuşları durdu ama Ada’daki birlikler ateşkese rağmen mermi gelen her noktaya hücum edip denetimleri altına aldılar.
22-23 TEMMUZ GECESİ, ATİNA
DEMOKRASİ GERİ DÖNÜYOR
Bir Türk-Yunan savaşı çıkıp çıkmayacağına dair en riskli gece aslında 22 Temmuz gecesiydi. Türkiye’ye karşı harekete geçemeyen Yunanistan ordusunun önemli isimleri yedi yıllık iktidarı bırakmayı konuşmaya başladılar. Kendi halkına da çok çektirmiş olan Albaylar Cuntası’nda ikna edilmesi gereken isim Yuannides’ti. Kuvvet komutanları iktidarı bırakma fikirlerini açıkladılar. Yuannides bu fikri kabul etmeyebilir ve Türkiye’ye savaş açarak görevde kalma çabasına girebilirdi, yapmadı. “Bu fikrinize katılmıyorum ama size zorluk çıkarmayacağım” demekle yetindi. Sonrasında yaşananlar Atina adına daha da hazin oldu. Cumhurbaşkanı Gizikis, eski parti liderlerini topladı. İşin içine Başpiskopos da girdi. Bir ara Makarios ismini de öneren siviller oldu ama sonuçta başbakan olarak Kannelopulos ismi üzerinde uzlaşıldı. Sonra ne olduysa başbakanlık için uygun ismin Karamanlis olduğuna karar verildi. Darbeden sonra ülkesinden ayrılmak zorunda kalan Karamanlis, Paris’teki Yunanistan Büyükelçiliği’nin çabasıyla bulundu ve Atina’ya davet edildi. Fransa Cumhurbaşkanı, Karamanlis’e özel uçağını tahsis etti ve Karamanlis 24 Temmuz Çarşamba saat 02.00 sularında Atina’ya indi. Yunan halkı Kıbrıs’ı unutmuş, demokrasinin geri dönüşünü kutlamaya başlamıştı...
24 TEMMUZ ÇARŞAMBA, ATİNA
TÜRK BÜYÜKELÇİSİ KARAMANLİS İLE BULUŞUYOR...
Sabaha karşı Atina’ya dönen ve başbakanlık görevini üstlenen Karamanlis, güvenlik gerekçesiyle başbakanlık yerine ünlü Grande Bretagne Oteli’nde çalışıyordu. Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Gürün, elinde Başbakan Ecevit’in tebrik mesajıyla beraber Yunanistan Başbakanı’nın yanına girdi. Kapıda biriken kalabalık aracın önündeki Türk bayrağından mutlu olmamıştı. Görüşme yarım saat sürdü, Karamanlis mesajdan mutlu olmuştu. Sivil demokrasiyi korumak adına Ecevit’in kendilerine yardımcı olması gerektiğini söylemişti. İki ülke arasında ilk diyalog başarıyla tamamlanmıştı.
BARIŞ GÜCÜ İLE TÜRK ORDUSU ARASINDA ÇATIŞMAYA RAMAK KALA
Lefkoşa Havalimanı’nı savunan Rum güçlerin sayısı giderek azalmış, Türkiye’nin baskısı artmıştı. Kısa sürede ele geçirilecek olan havalimanı onarıldıktan sonra Ada’ya takviye daha kolay olacaktı. Bu noktada İngiltere garip bir şekilde devreye girdi. Ada’daki İngilizlerden kurulu Barış Gücü’nün Komutanı’ndan alanı Rumlardan teslim alması istendi. İş bir anda başka bir gerginliğe dönüştü, Türk askeri BM Barış Gücü askerleriyle çatışacak mıydı? İngiltere tüm diplomatik gücünü devreye soktu, BM Genel Sekreteri, askerlerine ateş emri vereceğini söyledi. Türkiye de BM nezdinde Genel Sekreter’e Barış Gücü’nün işinin havalimanını korumak olmadığını, katliam yaşanan Türk köylerini korumak gerektiğini anlattı. Avusturyalı Genel Sekreter Waldheim, işi daimî temsilcimiz Büyükelçi Olcay’ın suratına telefon kapatmaya kadar vardırdı. Olcay da bunun üzerine BM tarihinin en ağır mektuplarından birini yazdı. 48 saat süren krizde Genel Sekreter özür dilemek durumunda kaldı, Türkiye de kullanılamaz durumdaki havalimanı için ilişkileri daha fazla germek istemedi.
Zirve yerini fondü sevgisi belirledi...
Üç garantör ülke Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin bir araya gelecekleri Cenevre Konferansı aslında oldukça garip bir seçim oldu. Türkiye, İngiltere’nin Londra’da toplanalım teklifini kabul etmedi. Viyana seçeneğini masaya koydu. Askerlerin iktidarı bırakma kararından sonraki toplantıda Kıbrıs’ın devrik Başpiskoposu Makarios’u başbakan olarak öneren Yunanistan Dışişleri Bakanı Mavros’sa, fondüyü çok sevdiği için toplantının Cenevre’de olmasını istedi, Türkiye kabul etti. 25 Temmuz Perşembe günü başlayan ilk zirve öncesi Kıbrıs’ta ateşkese rağmen çatışmalar sürüyordu. Cephede askerlerin savaşı sürerken diplomatlar da başka bir savaşa hazırlanıyorlardı.
Dikkat çeken bir gelişme, yolluk rakamları düşük olan Türk heyetinin birçok üyesi Cenevre’nin ucuz otellerinden birisi olan Rex Otel’de kalıyorlardı.
6 GÜN SÜREN BÜYÜK MÜCADELE
Birinci Cenevre Konferansı toplam altı gün sürdü. Defalarca kopma noktasına gelindi. Türkiye-İngiltere, Dışişleri Bakanı Turan Güneş ve Ankara’daki Başbakan Ecevit arasında sert tartışmalar yaşandı. Türkiye’nin en önemli kazanımları birliklerin durma yerinin ateşkesin başladığı 22 Temmuz değil, anlaşmanın imzalandığı 30 Temmuz olarak kabul ettirilmesiydi. Çekilme maddesinde görüşler çok farklıydı, Türkiye bu maddeyi anlaşmada istemiyor, Yunanistan derhal çekilme şeklinde bir düzenleme istiyordu. Birliklerin kademeli şekilde azaltılacağı, tedbirlerin genişletilmesi gibi işi zamana yayan bir formüle Ankara evet dedi, Yunanistan da çok itiraz etmedi.
Güvenlik Kuşağı maddesini hem Ankara hem de Atina başka anlamlarla değerlendirdi. Ara bölgenin askerden arındırılması talebine, BM Barış Gücü askerlerinden başka kimsenin alana girmemesi gibi bir formül bulundu. Türkiye bu noktada esneklik göstererek, işgal altındaki Türk köylerinin boşaltılması, karma nüfuslu köylerde polis örgütlerinin göreve başlatılması kararını metne yazdırdı. Taraflar 8 Ağustos’ta buluşmak üzere anlaşmayla Cenevre’den ayrıldılar.
YARIN: AYŞE TATİLE ÇIKIYOR...