Ozan Akarı

Amerikan rüyasını zengin kız fakir oğlan ikilemiyle gözler önüne seren 'Muhteşem Gatsby' adından da anlaşılacağı gibi muhteşem bir fiyasko...

The Great Gatsby- Muhteşem Gatsby

Yazar olmak isteyen Nick Carraway(Tobey Maguire) Midwest'ten ayrılıp NewYork'a yerleşir. Amerikan rüyasının peşinden giden Nick, kuzeni Daisy(Carey Mulligan) ve onun soylu çapkın kocası Tom Buchanan(Joel Edgerton) sayesinde gizemli milyoner Jay Gatsby'e(Leonardo DiCaprio) komşu olur. Gatsby herkesin tanımak ve şöhretinden faydalanmak istediği bir adamdır. Zenginliği hakkında türlü türlü hikâyeler uydurulsa da Gatsby önüne çıkan fırsatları değerlendirmiştir. Nick artık zengin insanların aşk ve entrikayla dolu hayatlarının tam ortasında yer alarak hayatı boyunca unutamayacağı bir maceraya atılır.

Tek numara 3D olması

ABD'li yazar F. Scott Fitzgerald'ın 1925 yılında yazdığı 'The Great Gatsby' adlı romanından uyarlanan yapımda 1920'lerin ekonomik durumu, I.Dünya Savaşı sonrasındaki bunalım ve toplumdaki ahlaki çöküntünün üzerine kurulmuş kırık bir aşk hikâyesi anlatılıyor. Fakir genç zengin kıza aşık olur, ailesi izin vermez. Kız başkasıyla evlenir. Adam hırs yapar ve çok zengin olarak kızın karşısına çıkar.

Olympus Has Fallen: Kod Adı Olympus

Amerikan Başkanı Benjamin Asher(Aaron Eckhart), Güney Kore Başkanı ve ekibini Beyaz Saray'da ağırlarken kimliği belirsiz bir uçak hava sahasını ihlal eder.

Gizli servis elemanları prosedür gereği başkan ve misafirlerini hemen sığınağa götürerek güvenliği sağlar. Peşindeki iki jetten kurtulan uçak, Beyaz Saray'ı ateş altına alır. Bu sırada teröristler karadan da saldırıya geçer. Sığınakta gelişmeleri takip eden Başkan Asher, Güney Kore Başkanı'nın korumaları tarafından rehin alınır. Korumalar esasında birer teröristtir ve bazı istekleri vardır. Talepleri yerine getirilmezse Amerikan başkanı öldürülecektir.

Pentagon, nasıl karar alacağını tartışırken, Asher'in eski koruması Mike Banning(Gerard Butler) bir yolunu bulup, artık harabeye dönmüş olan Beyez Saray'a girer. Tek amacı Amerikan başkanını kurtarmaktır.

Amerika'nın simgeleri yıkılıyor

Terörist bir grubun Beyaz Saray'a saldırmasını konu alan 'Kod Adı Olympus', Amerikan halkının 11 Eylül'den bu yana yüzleşmek istemediği korkularını gün yüzüne çıkarıyor ve soruyor: Eğer Beyaz Saray ateş altına kalır ve başkan rehin alınırsa ne yaparız?

Yalnız bir kişinin rambo misali koskoca Beyaz Saray'ı

Yine kötülerle savaşan Demir Adam, içsel bir yolculuğa çıkarak aklındaki soru işaretlerinin

cevabını arıyor. Özel efektlerin su gibi aktığı filmde süper kahramanımız intikamını alıyor

Iron Man 3- Demir Adam 3

Suçluların korkulu rüyası Tony Stark(Robert Downey Jr.), artık geldiğini bir türlü göremediği bir düşmanla karşı karşıya kalır. Biyolojik olarak değişime uğrayıp, süper güçlere sahip olan insanlar Demir Adam'a savaş açar. Bu savaşta evini ve sevgilisini kaybeden Stark, zekâsı ve içgüdüleriyle hayatta kalmayı başararak uzun zamandır kafasını kurcalayan bir sorunun da cevabını aramaya başlar: Kahraman kimdir ve kime denir?

Yaratıcılık bitmiş!

1968 yılında "The Invincible Iron Man" çizgi romanıyla süper kahramanlardan biri haline gelen Demir Adam, serinin üçüncü filminde de üzerine yüklenen misyonu yerine getirerek, kötülerle savaşmaya devam ediyor. Marvel'in son yıllardaki en iyi seri yapımlarından olan 'Demir Adam' maalesef son bölümde aynı başarıyı gösteremiyor. Bunun en büyük iki nedeni eldeki senaryo ve yönetmen seçimi. Hikâye kahramanın kendini sorgulaması ve korkularıyla yüzleşmesi üzerinde dönüp, duruyor. Yani kısaca dram. Bir iğneyle kaybettiği uzuvlarını(el, bacak, kol)geri

Milyon dolarlık bankayı koruyan kameralar ve güvenlik görevlileri olmazsa bankanın kasasını kim soyar! Tabii ki Hollywood'un ünlü starı Nicolas Cage

Stolen- Suç Ortağı

Bir bankadan 10 milyon dolar çalan ünlü soyguncu Will Montgomery (Nicholas Cage) polis tarafından yakalanır. Ancak, yanında çaldığı paralar bulunmadığı için 8 yıl gibi az bir hapis cezasına çarptırılır. Cezasını çeken Montgomery, artık sabıkalı geçmişini geride bırakıp uzun süredir görmediği kızı Alison Loeb (Sami Gayle) ile ilişkisini düzeltmeye hazırdır. Ancak, bankayı soyarken kendisine yardım eden arkadaşlarından Vincent(Josh Lucas), 10 milyon dolardan payına düşen parayı ister. Montgomery, daha az hapis cezası almak için parayı yaktığını söyler. Buna inanmayan Vincent, Alison'u kaçırır. FBI'dan yardım isteyen Montgomery'e ise eski bir suçlu olduğu için hiç kimse inanmaz. Tek başına kalan Montgomery'nin önünde artık tek seçenek kalmıştır. Neye mal olursa olsun Vincent'in payını verecektir.

Keşke dublör kullanmasaydı

Eski bir banka soyguncusunun kirli geçmişini bırakarak bir aile babası olmasını konu alan 'Stolen-Suç ortağı', bilindik hikâyesine rağmen hiç düşmeyen temposuyla izleyenleri etkilemeyi başarıyor.

The Evil Dead- Kötü Ruh

Sam Raimi'nin kült olmuş korku filmi 'The Evil Dead'in yeniden çevrimi olan 'Kötü Ruh'ta bir ormanın uzak köşesinde aileden kalma kulübeye ağabeyi David(Shiloh Fernandez) ve arkadaşlarıyla gelen Mia(Jane Levy)'nın başından geçenler anlatılıyor. Huzur bulmak için geldikleri kulübede eski bir kitap bulan gençler, uzun yıllardır uyuyan bir şeytanı uyandırınca neşeli başlayan tatilleri bir karabasana döner.

Kan su gibi akıyor

1981 yılında düşük bütçeli çekilen ancak inandırıcılığından hiçbir zaman ödün vermeyen 'Evil Dead', vizyona girdiğinde büyük bir başarı elde etti. Kendine has bir komedi diline de sahip yapım, yıllarca izlendi ve hâlâ da izleniyor.(Efektler artık çok belli de olsa) Sırf bu şekilde düşünen yapımcılar da filmdeki potansiyeli görüp, "Biz artık şu belli olan efektleri yenilersek, işi bitirir, cebimizi doldururuz" diyerek yola çıkarsa böyle facia da kaçınılmaz olur. Hem de öyle bir facia ki neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Oyuncular facia, senaryo facia, inandırıcılık sıfır. Varsa yoksa kan, kan, kan...

Hani nerede ilk filmdeki mistik yapı?

Gençlerden birinin şeytanın kitabını eline alıp, saklı sözcükleri bir kalemle karalayıp okuması

Yaşanmaz hale gelen dünyanın kaderini değiştireceğine inanan Jack, önüne çıkan her engeli geçmeye çalışırken bazı seçimler yapar...

Oblivion

60 yıl önce dünya büyük bir saldırıya uğrar. Bu saldırıdan insanoğlu galip çıkar ancak dünya yaşanmaz bir yer haline gelir. Ve insanlar yavaş yavaş doğup, büyüdüğü şehirlerden ayrılıp, başka bir gezegende yaşamak için koloniler kurmaya başlar. Geride kalanlardan biri olan Jack'in(Tom Cruise) görevi, bulunduğu yerin güvenliğini sağlamak ve pilotsuz uçakların bakımıdır. Bu uçaklar onları düşmanlarına karşı korumaktadır. Ve bu işi yaparken yanında bir çalışma arkadaşı vardır. Bir gün bir saldırıya mağruz kalırlar. Jack, neler olduğunu anlamak için bölgeye gittiğinde sağ kalan insanlar olduğunu fark eder. Fakat, robotların insanları öldürdüğünü görünce, bir karar vererek işini, kendini ve dünyadaki yerini sorgulamaya başlar.

Sonun merakla bekleniyor

Her geçen gün felaket filmlerine bir yenisini ekleyen Hollywood en sonunda eli yüzü düzgün, akla ve mantığa uygun bir yapıma imza atmayı başardı. Görsel efektlere sırtını dayamadan dünyanın kurtarılmasına odaklanan filmde, Tom Cruise'un yaşadığı ikilem ve seçimlerine ağır verilmesi çok isabetli olmuş.

Warm Bodies- Sıcak Kalpler

Bir virüs tüm dünyayı insan etiyle beslenen zombilere dönüştürmüştür. Hayatta kalan insanlar ise her an zombi saldırılarına karşı büyük bir korku içindedir. Bu korkularını önlemek için içlerinden gönüllü olanlar, zombi bölgesine girerek onlar hakkında daha fazla bilgi toplamaya çalışmaktadır. Ancak, bir gün gönüllüler zombilerin saldırısına uğrar. Kendine 'R'(Nizholas Hoult) diyen bir zombi, genç bir erkeğin beynini yediğinde onun hatıralarına sahip olur. Genç, yanlarındaki Julie(Teresa Palmer) adlı kıza âşıktır. Böylece zombi 'R' de kıza âşık olur. Onun hayatını kurtararak diğer zombilerden saklar. Julie ile zaman geçirmeye başladığında ise virüs yüzünden kaybettiği insani özelliklerini yavaş yavaş geri kazanır. İkili arasındaki ilişki zamanla diğer zombileri de etkiler.

Aşk her şeye kadirdir

Son yıllarda izlediğim yapımlar arasında ilginç bir konuya sahip olan 'Sıcak Kalpler', sıkılmadan ve çok fazla iğrenmeden izlenebilecek bir zombi filmi. Bazı sahneler yine de mide bulandırıcı(beyin yeme) ama zombinin aşık olma fikri bile mükemmel. Tipik bir zombi filminde izleyiciler, beyazperde de gördükleri saçmalıklara gülerken, 'Sıcak Kalpler'de durum tam tersi.

Dünyayı ele geçirmeye çalışan Illuminati'nin neler yapabileceğini gözler önüne seren 'G.I.Joe: Misilleme', baştan aşağıya bir simgesel ayin...

G.I.Joe: Misilleme

ABD'nin içindeki gizli bir yapılanma, dünyadaki güç dengelerini değiştirmek için düğmeye basar. Tek amaçları yeni dünya düzenini kurmaktır. İlk iş olarak elit askerlerden oluşan 'G.I.Joe'ya savaş açar ve görevlerine son verirler. Hem de Amerikan başkanının emriyle. Artık ülkeyi yeni kurulan 'Kobra' adlı bir birlik koruyacaktır. Başlarını Duke(Channing Tatum) ve Roadblock'un(Dwayne Johnson) çektiği eski G.I.Joe üyeleri yaşananların perde arkasını öğrenmek için 'Kobra'ya karşı büyük bir savaşa başlar.

Sosyal düzeni yıkacaklar

Yine bir 'Hollywood' klasiğiyle(dünyayı kurtarmak) karşı karşıyayız. İsimler ve oyuncular değişse de ana konu hep aynı. ('Yenilmezler', 'Süpermen' ve 'Yeşil Fener' gibi...) Dünyadaki güç dengelerini bozmaya çalışan kötüler ve onları engellemeye çalışan iyiler. Ancak, 'G.I.Joe: Misilleme' filmini diğerlerinden ayıran en önemli özelliği ise içinde barındırdığı ve anlamı çok büyük olan bir sembol. Bu her şeyi gören göz anlamına gelen ve Illuminati'yi simgeleyen sembol, filmde dünyayı dize getirmeye çalışıyor.

(