Hızla büyüyen kamu açıklarının ve borçlarının boyutunu gizleyerek iflasın eşiğine sürüklenen Yunanistan’ın içine düştüğü durumu “Yunan trajedisi” diye niteleyenler oldu. Yunanistan hükümetinin ve Yunan halkının çok sıkıntılı günler yaşamakta olduğuna kuşku yok ama şimdi Yunanistan’da olanlar, aslında son 25 yıla damgasını vuran ve finans piyasalarını tanrılaştıran modelin çöküş sürecinde yeni bir aşamaya gelindiğini gösteriyor.
Efsanenin çöküşü
- Birinci aşamada finansal sistemin efsane kurumları batma noktasına geldi ve serbest piyasanın üstünlüğüne toz kondurmayan ABD ve İngiltere’de devlet, trilyon dolarlık kurtarma operasyonlarıyla batma noktasına gelen banka ve sigorta şirketlerini ayakta tutmak zorunda kaldı.
- Bu kurtarma operasyonları başta ABD ve İngiltere olmak üzere sistemin merkezinde yer alan ve finansı yöneten ülkelerde kamu açıklarının ve kamu borcunun 2. Dünya Savaşı’ndan beri görülmemiş ölçüde büyümesine ve tehlikeli sınırlara tırmanmasına yol açtı.
- Küresel kriz, finansal sistemin etkili çalışması için önemli işlevler üstlenmiş bulunan düzenleyici ve denetleyici otoritelerle derecelendirme (rating) kuruluşlarının bu işlevlerini yerine getiremez duruma düştüğünü ve sistemi çöküşün eşiğine getiren sürece seyirci kaldığını gösterdi.
AB etkisiz kaldı
- Üye ülkelerin uyması gereken katı mali disiplin kuralları belirleyen Avrupa Birliği’nin Yunanistan
gibi bu kuralları hiçe sayan ülkeleri saptama ve uyarma konusunda hiçbir şey yapamadığı ve kriz
sonucunda mali disiplin limitlerinin anlamsız hale geldiği görüldü.
- Şimdi Yunanistan’ın kurtarılmasının gündeme gelmiş olması sistemik krizde yeni bir aşamaya gelindiğini gösteriyor. Bundan böyle bankalar için değil devletler için kurtarma operasyonları gündemde olacak. Hangi ülkeler için operasyon gerekeceğini ise yaşayarak göreceğiz.
‘Ateş Çemberi’ne dikkat
Aşağıdaki grafikte görülen ‘Ateş Çemberi’nin içinde ve dışında kalan ülkeler ve bu ülkelerin çemberin neresinde yer aldıkları, onların karşılaşacakları risklerle ilgili önemli ipuçları veriyor bize. ‘Ateş Çemberi’nin içinde yer alan ülkeler arasında, borç krizi riski nedeniyle gündemde olan Yunanistan, İspanya, İrlanda ve İtalya gibi ülkelerin yanı sıra, ABD, Japonya, İngiltere ve Fransa’yı da görüyoruz.
ABD’nin ve dünyanın önde gelen fon yönetimi şirketi Pimco’nun Direktörü Bill Gross’un şirketin web sitesinde yer alan değerlendirmesinde kullandığı bu grafiğin dikey ekseninde ülkelerin 2010 yılında gerçekleşmesi beklenen kamu açığı/GSYH (ya da kamu fazlası/GSYH) oranlarını, yatay ekseninde ise toplam kamu borcu/GSYH oranlarını görüyoruz. Bu iki kritere göre ‘Ateş Çemberi’nin içinde yer alan ülkeler bugün ya da yarın borç sorunuyla karşı karşıya kalma olasılığı yüksek olan ülkeler.
ABD de hedefte
Türkiye gibi ‘Ateş Çemberi’nin dışında kalan ülkelerin risk durumunu ise çembere yakınlık uzaklık dereceleriyle ölçebiliriz. Hemen belirtelim ki Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya gibi önemli ülkeler bu grafikte yer almadığı için bu grafiğe bakarak küresel tabloyu tam olarak göremiyoruz.
Ancak net olarak görünen şu: ABD gibi “AAA” notuna sahip olduğu halde ‘Ateş Çemberi’nin içinde yer alan ülkelerin de önümüzdeki dönemde ciddi risklerle karşılaşmaları olası.
Kaybeden ve kazanan
Pimco’nun araştırmasına göre, bir ülkenin toplam kamu borcu/GSYH oranının
% 90’ı geçmesi yıllık büyüme hızını 1 puan düşürüyor. IMF’nin tahminleri ise başta ABD olmak üzere zengin-gelişmiş ülkelerin kamu borcu/GSYH oranının 2014 yılında % 120’ye yaklaşacağını, gelişmekte olan ülkelerde ise oranın % 40’ın altına ineceğini gösteriyor.
‘Ateş Çemberi’nin içinde yer alan ABD, Japonya ve bazı Avrupa ülkelerinin bocalamaya devam edeceği, ‘Ateş Çemberi’nin dışında kalan ve ekonomik büyümelerini sürdürebilen ülkelerin ise kazançlı çıkacağı bir sürece girilmekte olduğunu söyleyebiliriz.