Ekonomi ve finans dünyasındaki gelişmeleri izleyenler açısından müthiş bir yıl olan 2008’in son günlerinde, üstelik 2009’un bizim için de çok zor bir yıl olacağı beklentisinin yaygınlaştığı bir ortamda, 1970’lerin Türkiye’sine geri dönüp Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) ilk on yılı üzerine birşeyler yazmayı aklımın ucundan bile geçirmemiştim. Ancak önceki gün katıldığım tarihi toplantı önceliklerimi değiştirdi, 2009’dan önce 1970’lere dönmeye zorladı beni.
Feriye Lokantası’ndaki toplantıyı, 1971 yılının ağustos ayında kurulan TÜSİAD’ın ilk Yönetim Kurulu Başkanı olan Feyyaz Berker düzenlemişti. Feyyaz Bey’in TÜSİAD’ın ilk on yılını, yani 12 Mart 1971 ile 12 Eylül 1980 askeri müdahaleleri arasındaki dönemi kitaplaştırma girişimi nedeniyle düzenlenen toplantının onur konuğu, her iki askeri müdahalede de başbakan iken koltuğundan olan Süleyman Demirel’di.
Toplantıya katılanlar ise 1970’lerden 1980’lere uzanan dönemde, Türkiye’nin iş ve siyaset hayatına damgasını vurmuş kişilerdi. Onları yıllar sonra bir arada, aynı masanın etrafında görünce tuhaf bir duyguya kapıldım, zaman içinde bir yolculuk yapmaya zorlandım sanki. Yemekte o dönemle ilgili ilginç anılar anlatıldı, benim ilk kez duyduğum bazı iddialar da ortaya atıldı.
Fikir babası Demirel mi? İşadamı Şarık Tara, iş dünyasında bir sivil örgütlenmeye yönelme fikrinin aslında dönemin başbakanı Süleyman Demirel’den kaynaklandığını ileri sürdü. Şarık Bey’in anlattığına göre, Demirel kabinesinde yer alan Turgut Gülez, Süleyman Bey’in iş dünyasının Odalar Birliği dışında bir sivil örgütlenmeye gitmesini memnunlukla karşılayacağını işadamı Muzaffer Gazioğlu’na iletmiş, o da bir pazar sabahı Şarık Bey’e gelip konuyu açmış. Şarık Bey’in önceki günkü toplantı sonrasında bana anlattığına göre, kendisi bu amaçla yapılan ilk toplantılara katılmış ama sonra TÜSİAD’ın 12 kurucusu arasında yer almamış. Konuyu Şarık Bey’e getiren Muzaffer Gazioğlu ise TÜSİAD’ın 12 kurucusundan biri olmuş.
Toplantının son konuşmasını Süleyman Demirel yaptı ve 1950’den 1970’lere ve 1980’lere hatta bugünlere dek uzanan bir Türkiye panoraması çizdi. Devletçi ekonomiden özel sektörün ağırlık taşıdığı bir ekonomiye geçişin inişli çıkışlı serüvenini anlattı. TÜSİAD’ın fikir babası gerçekten Demirel miydi, bilmiyorum ama Türkiye’nin kapitalistleşme sürecinde ekonomideki ağırlığı artan iş adamlarının, toplumun gözünde meşruiyet ve saygınlık kazanma kaygılarıyla, Demirel gibi “hür teşebbüsle kalkınma” ilkesinin savunucusu olan bir siyasetçinin yollarının 1970’lerde kesişmesi pek de şaşırtıcı değil aslında. TÜSİAD’ın 1971 ve 1980’de Demirel’i deviren askeri yönetimlerle ters düşmemiş olması ise önceki günkü toplantıda hiç gündeme gelmeyen başka soruları akla getiriyor ister istemez. TÜSİAD’ın ilk on yılını anlatan iki ciltlik eser umarız bu sorulara da yanıt getirir.
Akılları durduran yıl: 2008Dünya ekonomisini ve mali piyasaları izleme çabasında olanların akıllarını durduran ve ezberlerini bozan gelişmeler yaşandı 2008 yılında. En kötümser tahmincilerin bile öngöremediği çöküşler oldu, çılgınca fiyat hareketleri gözlendi.
- ABD ekonomisinin ilk iki çeyrekte büyümesi, finans krizinin resesyona yol açmadan atlatılacağı umudunu yarattı.
- ABD yavaşlasa bile Çin gibi ülkelerin bundan fazla etkilenmeyeceği ileri sürüldü.
- Küresel büyümenin süreceği tahmini petrolü 147 dolara kadar tırmandırdı, 200 dolarlık petrol tahmini yapıldı.
- Gıda maddeleri fiyatları da tırmanışa geçince dünyada enflasyon paniği yaşandı.
- Euro 1.60 doları aştı, altının onsu 1000 doların üzerine çıktı.
- Ancak temmuzdan itibaren bu tablo tersine döndü.
- ABD’nin resesyona gireceği ve Avrupa ile Japonya’nın da onu izleyeceği anlaşıldı.
- Çin gibi ülkelerin de yavaşlamadan ciddi biçimde etkileneceği görüldü.
- Küresel yavaşlama senaryosu petrol fiyatını 40 doların altına indirdi.
- Euro 1.30 doların, altın 900 doların altına indi.
- Enflasyon paniği yerini deflasyon paniğine bıraktı.
- Eylül ayında Lehman Brothers’ın batması küresel finans sistemini felce uğratan gelişmeleri tetikledi.
- Hisse senedi borsalarında büyük düşüşler yaşandı.
- AIG ve Citigroup gibi dev finans kuruluşları devlet desteğiyle ayakta tutuldu.
* ABD yönetimi sistemi ayakta tutmak ve ekonomiyi canlandırmak için şimdiye dek 8 trilyon dolarlık destek vaat etti ama bu da sorunu çözemedi.
- ABD’de para musluğu patladı, faizler sıfıra dayandı ama canlanma başlamadı.
Bu tabloya bakan birinin 2009 için iyimser olması olanaksız. Gelecek yılın bütününde küresel ekonomideki büyümenin 2008’in de altında kalacağı tahmin ediliyor. 2009’a iyimser bakabilmek için 20 Ocak’ta görevi devralacak olan Obama’nın sihirli bir etki yapacağını ve tahmincilerin bir kez daha yanılacağını varsaymak gerekiyor.
Erdoğan ekonomiyi 6 ay rötarla izliyorBaşbakan Erdoğan son günlerde yaptığı konuşmalarda “Dünyada gıda ve emtia fiyatlarının arttığını ve enflasyonun yükselişe geçtiğini” tekrarlıyor. Yukarıdaki özetin de gösterdiği gibi, Erdoğan dünyada 6 ay önce geçerli olan durumu şimdi dile getiriyor. Sayın Başbakan’ın Türkiye’deki krizin psikolojik olduğu yolundaki saptaması da 6 ay gecikmeli bir saptama. Bundan 6 ay sonra psikolojiyi bozanın kendi hükümeti olduğunu anladığında ise iş işten geçmiş olacak.