Müslümanlara destek sağlayan ve merkezi İngiltere'de bulunan Islamic Relief Worldwide adlı kuruluşun başkanı olan El-Banna, Türkiye'nin Batı ile İslam dünyası arasında, Avrupa ile Ortadoğu ve Avrasya arasında köprü görevi yapabilecek yegâne ülke olarak taşıdığı önemi vurguluyor.El-Banna'ya göre Türkiye'nin İslam dünyasında çok özel bir konumu var, çünkü Batı'nın önyargılarına yaşadıklarıyla cevap verebiliyor. "Artık lafa değil sonuca bakmalıyız, Batı'nın dilinden düşürmediği demokrasi mi, Türkiye'de var; ekonomik kalkınma mı, Türkiye'de var, Müslüman bir ülkenin her şeyi yapabileceğini kanıtlıyor Türkiye", diyor. Dünya Ekonomik Forumu'nun bu yıl oluşturduğu Uluslararası Medya Konseyi'nin üyeleriyle 2004'te oluşturmuş olduğu Batı - İslam Diyaloğu İnisiyatifi'nin bazı üyelerini bir araya getiren toplantı öncesinde Dr. Hany El-Banna ile sohbet ediyoruz. Uluslararası Medya Konseyi'nin üyeleri arasında dünya medyasının kalburüstü temsilcileri var. Amerika'nın ve Avrupa'nın önde gelen yayın organlarının yönetici ve genel yayın yönetmenlerinin yanı sıra El Cezire gibi adını giderek daha çok duyuran yayın kuruluşlarının üst düzey temsilcilerini de bu vesileyle tanıma ve onlarla sohbet etme olanağını buldum.Hrant Dink cinayeti ve sonrasında yaşananlarla ilgili sorulara da muhatap oldum bu sohbetlerde ama öncelikle merak edilen konu Türkiye - Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin geleceği idi. El-Banna gibi Batı medyasının önde gelen temsilcileri de, Türkiye'nin AB yolunda atmış olduğu adımları önemsiyordu ve bundan sonra ne olacağını merak ediyordu. Türkiye'nin AB sürecinden kopmamasının önemini vurguladı çoğu. Bu yılki Dünya Ekonomik Forumu gündeminde ise Türkiye - AB ilişkisini anımsatacak hiçbir şey yok ne yazık ki. Davos'un gediklilerinden, İsrail Merkez Bankası eski başkanı Jacob Frenkel ile Clinton ekibine yakın, ünlü bir akademisyen olan Laura Tyson, internetteki sitesiyle adını duyuran Nouriel Roubini, Bank of China'nın başkan yardımcısı Min Zhu ve Hindistan Planlama Komisyonu Başkan Yardımcısı Montek Ahluwalia, dünya ekonomisinin durumunun ele alındığı toplantının konuşmacılarıydı.Dünya ekonomisinin, Çin ve Hindistan gibi yükselen ekonomilerdeki hızlı büyümenin de katkısıyla son yarım yüzyılın en parlak performansını sergilediği, bu toplantı da vurgulandı. Ancak bu parlak tablo sürdürülebilecek miydi? Türkiye - AB Çin'in en büyük bankasının başkan yardımcısı olan Min Zhu, aslında bu olumlu tablonun küresel sistemdeki bazı dengesizlikleri ve mali sistemde biriken riskleri örttüğünü belirterek 2007 yılının daha zor bir döneme geçiş yılı olabileceğini söyledi. Laura Tyson ise ABD'de kendini tehdit altında hisseden geniş orta sınıfın artan siyasi baskısının korumacı politikaları gündeme getirebileceğini vurguladı.ABD ekonomisinin 2007 yılında bir resesyona sürüklenmesi olasılığının bulunduğunu belirten tek kişi olan Nouriel Roubini de ABD'de korumacı baskıların artabileceğini vurguladı. Çin ve Hindistan'ın 2 milyar nüfusuyla küresel oyunun parçası haline gelmesi, ABD ve Batı'yı zorlamaya başlamıştı Roubini'ye göre. oulagay@milliyet.com.tr 2007 geçiş yılı mı?