Pazar günü koşulan Gazi Koşusu nedeniyle Veliefendi Hipodromu’ndan yapılan naklen yayını izledim. Günün mana ve ehemmiyetine uygun kıyafetleriyle padok çevresinde dolaşan TJK TV’nin sunucuları, at sahiplerine, antrenörlere, jokeylere ve bulabildikleri herkese koşuyla ilgili “duygu ve düşüncelerini” sordu. Onlarca kişiye mikrofon tutuldu ama alınan cevap hep aynıydı. Herkes, bazen Allah’ı da işin içine sokarak, “Yarışa katılan bütün atların düz basmasını” diliyor, hemen ardından da “Ulu Önder Atatürk’ün adıyla anılan bu koşuya katılmanın bile büyük bir şeref olduğunu” söylüyordu. Farklı bir şey söyleyeni duymak için sabrımı dakikalarca zorladım ama sonuç alamadım.
Türkiye’yi yönetenler, acaba insanımızdaki bu bir ezbere takılıp kalma özelliğine güvenerek mi “Kriz bizi teğet geçecek” lafını belleklere kazımaya çalıştı? Bunun inandırıcılığı kalmayınca da “Türkiye krizi en hafif atlatan ülke olacak” söylemi tekrarlanır oldu?
Küçülme rekoru kimde?
Krizin hangi ülkeyi ne kadar etkilediğini böyle slogan benzeri laflarla ölçmek mümkün değil, krizin etkisini ölçen çeşitli göstergeler var. İlk bakılan gösterge de GSYH büyüme hızı. Türkiye ekonomisinin bu yılın ilk çeyreğinde ne kadar küçüldüğü bugün belli olacak. Açıklanacak olan rakamı, krizden farklı boyutlarda etkilenen diğer bazı ülkelerin, bu yılın ilk çeyreğindeki büyüme ya da küçülme hızlarıyla karşılaştırmanız için yandaki tabloya bir göz atmanız yeterli. Bu yılın ilk çeyreğinde ekonomisi, “krizden en az etkilenen ülke” olduğu söylenen Türkiye’den daha çok küçülen bir ülke var mı bunlar arasında?
Bu tabloyu ortaya koyduğunuzda, “Canım siz ilk çeyreğe bakmayın, ikinci çeyrekten itibaren ekonomimizde toparlanma başladı” diyenler olacaktır, borsanın yükselmesine ve bazı lüks restoranlarda işlerin iyi gitmesine bakarak “krizin atlatıldığını” söyleyenler çıkacaktır. Onlara cevap vermek için 2009 yılının bütününe ilişkin büyüme rakamlarına bakmak gerekecek.
İşsizlik ve ücretler
Ekonominin genel performansını ölçen GSYH verilerinin yanı sıra, krizin toplumsal etkilerini ölçmek için istihdam - işsizlik verileriyle ücret - maaş verilerine bakmak gerekir. Eğer ülke genelinde istihdam değil de işsizlik artıyorsa ve çalışanların ücretlerinde artış değil azalış söz konusuysa iç pazarı canlandırmaktan söz etmek de zorlaşır.
İstihdam ve ücret verilerini yakından izleyen BETAM direktörü Prof. Seyfettin Gürsel’in ortaya koyduğu son veriler, her iki cephede de durumun fevkalade kaygı verici olduğunu ortaya koyuyor. Prof. Gürsel’e göre, Türkiye’yi işsizlik oranı sıralamasında dünya ikincisi yapan işsizlik artışı sürecek. Reel ücretlerde meydana gelen % 10’luk düşüşün ise % 15’i bulabileceğini tahmin ediyor Gürsel. Dünkü Vatan gazetesinin haberine göre, sigortalı sayısı da 857 bin azalmış 2008’den bu yana.
Türkiye gerçekten de “krizden en az etkilenen ülke” galiba...