Ya "Ekonomide her şey yolunda, küresel riskleri ve içerideki siyasi riskleri öne çıkartanlara aldırmayın, 2007 de iyi bir yıl olacak" şeklinde özetlenebilecek olan hükümet söylemini benimseyecek, bu işten iyi para kazanan finans piyasalarının ağzıyla konuşacak ve yazacaksınız. Yazınızı okuyanlar aldatıcı da olsa bir rahatlama hissine kapılıp riskleri değil, fırsatları düşünecek. Ya da "Rakamlarla göz boyayarak ekonomide her şeyin iyi gittiğini söyleyenlere inanmayın, ekonomide bir miktar büyüme olsa da halkımızın çoğunluğu pay alamıyor bundan, çiftçi perişan, işçi işsiz, memur yerlerde, esnaf - tüccar borca battı, cari açık tırmanıyor, bu işin sonu kötü" diyerek, halinden memnun olmayan genişçe kesimin hislerine tercüman olacaksınız. Bu iki türe de girmeyen yazılar yazmaya, dış ve iç riskleri analiz ederek dengeli bir değerlendirme yapmaya kalkışırsanız fazla ilgi çekemezsiniz. Olsa olsa karşı görüşü savunanların tepkisiyle karşılaşırsınız. Türkiye'de ekonomiyle ilgili olarak yazı yazacaksanız şu iki seçenekten birini seçeceksiniz şu dönemde: Sevgililer Günü'nde "sevgisizlik" üzerine bir yazı yazmak için böyle bir girizgâha ille de gerek var mıydı bilmiyorum ama ekonomi sayfasında "sevgisizlik" üzerine yazarken, beni fena halde sıkan bu kutuplaşmaya değinmeden edemedim.Bu kutuplaşmanın çarpıcı bir örneği 2006 bütçesiyle ilgili olarak yaşanıyor şimdi. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) bütçe açığını kapatmakla çok övünüyor, iktidar karşıtları ise bunun bir defalık bir aldatmaca olduğunu iddia ediyor. Bu tür kutuplaşmalarla da beslenen "sevgi açığı" konusunda ise kimse fazla bir şey söylemiyor. Oysa bu açık bütçe açığından da önemli, toplumda yıkıcı etkiler yapabilecek olan bu sevgisizliğin örneklerini her an yaşıyoruz.En sık rastlanan, basit örnekten başlayacak olursak, bir taksiye bindiğinizde, çoğu kez saygısızlıkla el ele dolaşan bu sevgisizliğin belirtileriyle karşılaşma olasılığınız hayli yüksek. Müşterisine, diğer sürücülere, yayalara, genel olarak insanlara sevgi ve saygı duymayan tipler ne yazık ki çok fazla taksi şoförleri arasında. Sevgi açığı Farklı görüşe, farklı inanca, farklı siyasi partiye hatta farklı futbol takımına bağlı kişilerin birbirlerine nasıl düşmanca yaklaşabildiklerini görünce tedirgin olmamak olanaksız. Onları birleştiren hiçbir şey, bir sevgi kırıntısı bile yok sanki.Almanya'nın Der Spiegel dergisinde "Orhan Pamuk ve Türkiye'nin entelektüellerinin mücadelesi" başlıklı yazıyı okurken içim burkuldu. Kendi içinden çıkıp dünya çapında başarılara imza atan yazarlarına, aydınlarına sahip çıkamayan; bırakın sevgi göstermeyi, nefret gösterileriyle onu dışlayan bir toplumun hastalıklı tablosu çiziliyor bu yazıda.Bu iç kapayıcı tablo içinde sevgi dolu olmayı başaran insanlar da var kuşkusuz. Bazılarıyla bir kafede, bir büfede, bir dükkânda karşılaşıp ayaküstü ahbaplık ederken bile paylaşabiliyoruz o sevgiyi. Onların her biri benim için "sevgili". oulagay@milliyet.com.tr Nefret ve sevgi