Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünyada, özellikle de ekonomi ve finans dünyasında olup biteni yakından takip edebilmek için hayli çaba harcıyorum. Benim izleyebildiğim kadarıyla, Türkiye dışında hiçbir yerde, krizin çıkmasının ve sürmesinin baş sorumlusu olarak medyayı gösteren yok.
Küresel krizle ilgili olarak yapılan değerlendirmelerde krizin nedenleri sorgulanırken, bu krize öncelikle kimlerin yol açtığı ve sorumluluğun kimlerde olduğu sorusu sıkça gündeme geliyor. Hedef alınanlar arasında ilk sırada “açgözlü bankacılar” var. Hemen ardından finans sistemindeki denetim kurumları ve onların yetkilileri hedef alınıyor. Sistemi likiditeye boğarak krizi yaratan balonların oluşmasına fırsat hazırlayan Alan Greenspan gibi para otoriteleri ve tabii tüm bu uygulamalara yön veren siyasetçiler de hedef tahtasında.
Peki medyanın hiç mi kabahati yok? Küresel finans sistemini ve dünya ekonomisini temelinden sarsan bu krizin koşulları oluşurken medya üzerine düşeni yaptı mı? Oluşmakta olan devasa risklere yeterince dikkat çekti mi? Karar alma noktasında olanları yeterince uyardı mı? Müşterisi olan kitleyi gelmekte olan fırtına konusunda yeterince bilgilendirdi mi? 

Uyarı görevi
Dünya medyasının liderleri bu yıl Davos’ta kendi aralarındaki özel bir toplantı yaparak bu sorulara cevap aradı. Krizle ilgili uyarılarıyla dikkat çekmiş olan Nouriel Roubini ve George Soros’un da katıldığı toplantıda, medyanın uyarı görevini yeterince yapamamasının nedenleri masaya yatırıldı. Krizi öngören yazarların ya da analistlerin görüşlerine neden daha fazla önem verilmediğini sorguladı dünya medyasının önde gelen yöneticileri ve editörleri.
Dünyada, medyanın krizdeki sorumluluğu tartışılırken, öncelikle uyarı görevinin yeterince yapılmaması üzerinde duruluyor. Türkiye’de ise tamamen farklı bir durum var. Uyarı görevini yerine getirenler krizin sorumlusu olarak gösterilmeye çalışılıyor. Yaklaşan tehlikeyi vurgulayarak uyarı görevini yapmaya çalışanların ya da krizin yanlış yönetildiğini söyleyenlerin krize yol açtığını ya da krizi körüklediğini iddia etmek moda. 

“Made in Turkey”
Bu “made in Turkey” modanın yaratıcısı olan Sayın Başbakan’dan esinlenen bazı bürokratların da bu icada sarıldığı görülüyor son zamanlarda. Yetkililer, krizin sorumluluğunu medyaya yıkarak sorumluluktan sıyrılmaya çalışıyor ama aslında onların görevlerini yerine getirmemesi nedeniyle evlere şenlik bir tabloyla karşı karşıyayız.
Ciddiye alınabilecek başka bir ülkede bunun yaşanması mümkün mü bilmiyorum ama Türkiye’deki durum şu: 2009 yılının ikinci yarısında hayli mesafe aldık, Türkiye ekonomisinin revize edilmiş 2009 hedefleri hâlâ ortaya konamadı. Herkes biliyor ki 2009 bütçesi artık hurda kâğıt haline geldi ve anlamlı veriler için gözler 2010 bütçesine odaklandı ama bütçe hazırlıklarının başlayabilmesi için gerekli orta vadeli program bu yazının yazıldığı ana kadar açıklanmış değildi.
Evet, her şey meydanda, Türkiye’de krizin tek sorumlusu var, o da medya.