Başbakan Erdoğan’ın Ulusa Sesleniş konuşmasında, küresel krizin tepe noktaya ulaşıp inişe geçtiğini müjdelemesi her nedense(!) dünya borsalarını coşturmadı. Piyasalar, Sayın Başbakan’ın, herhalde kendisinden başka kimsenin bilmediği verilere dayanarak verdiği bu müjdeyi satın almadı. Tersine, müjdeyi izleyen gün dünya borsalarında kara bir pazartesi daha yaşandı ve şu haberler öne çıktı:
- ABD ekonomisinin resesyonda olduğu resmiyet kazandı.
- ABD Merkez Bankası Başkanı Bernanke, finans piyasalarındaki çalkantının ne zaman biteceğini kestirmenin mümkün olmadığını, reel ekonomideki zayıflamanın ise süreceğini söyledi.
- Dünyanın dört bir yanında imalat sanayii üretiminin hızla düşmekte olduğunu gösteren veriler açıklandı. Euro alanını oluşturan 15 ülke ile İngiltere, Rusya, Çin, Güney Afrika ve ABD’de sanayideki gerileme derinleşti.
- Japonya’da otomobil satışlarında 1970’lerden beri görülmemiş oranda düşüşler kaydedildi.
- Talepteki ve üretimdeki düşüşün işsizliği hızla artıracağı belirtildi.
BM raporu
Birleşmiş Milletler’in “Küresel Ekonomide Durum ve 2009 Beklentileri” raporunda da hayli karamsar bir tablo çizildi ve küresel ekonominin 2009’da ancak % 1 büyüyeceği, hatta kötümser senaryoya göre küçülme yaşayacağı, dünya ticaret hacminin de ciddi biçimde daralacağı belirtildi.
Ekonomiyle ilgili konularda ahkâm kesmenin futbol topu gibi ayağa düştüğü ülkemizde ekonomik tahmin yapmak için tüm bu gelişmeleri izlemeye, raporları değerlendirmeye gerek yok tabii.
Futbol konusunda büyük otorite sayılanların yüzde 90 yanlış çıkan maç tahminleri gibi atarsın bir şey, tutarsa böbürlenirsin, tutmazsa nasıl olsa unutulur deyip yoluna devam edersin. Anlı şanlı ekonomi yorumcusu da yapabilir bunu, koskoca Başbakan da.
Aslında 2007 ortalarında ABD’de başlayan krizi yakından izleyen ve gerçek uzmanların görüşlerine değer veren birinin ABD’nin resesyona gireceğini öngörmesi çok zor değildi. Nitekim biz Milliyet’in 1 Ocak 2008 tarihli sayısında 2008 yılı için öngörüde bulunurken “ABD’de resesyon” manşetini atmıştık. Daha sonra Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda edindiğimiz izlenimlerden de yararlanarak küresel krizin nasıl derinleşeceğini ve yayılacağını anlatmaya çalıştık.
Kim gerçekçiymiş?
Bu yüzden bize “karamsar” diyenler oldu. Deniz Gökçe dostumuz, ABD ekonomisinin yılın ilk iki çeyreğindeki aldatıcı büyümesine bakarak bizim gibi “ABD resesyona girecek” diyenleri alaya almaya kalkıştı. Kendisine “Biraz sabırlı ol, 2008 bitmeden ABD’nin resmen resesyona gireceği açıklanacak” dedim ve haklı çıktım.
Bizim, yüzümüzdeki kızarıklığı gizleyecek sakalımız yok. Krizin inişe geçtiğini müjdeleyen Sayın Başbakan’ın sahip olduğu bilgi ve verilere de sahip değiliz ama iyi - kötü dünyayı izlemeye gayret ediyoruz, benzeri yaşanmamış gelişmelerin yarattığı karmaşık tablodan sonuç çıkartmaya çalışıyoruz.
Bize sorarsanız küresel finans krizi henüz bitmedi, reel ekonomideki krizin gerçek sancılarını ise asıl bundan sonra yaşayacağız, 2009 bizim için de çok zor bir yıl olacak. Kasım ayı ihracatındaki % 22’lik düşüş ve İş-Kur’a başvuranların sayısındaki % 134’lük artış yaklaşmakta olan fırtınanın habercileri.
Başbakan Erdoğan, kimlerin etkisi altında ve nasıl bir ruh hali içinde bilmiyorum ama bu çok boyutlu krizi hafife alarak halka moral verme çabasının tam bir fiyaskoyla sonuçlandığını artık görmesi lazım.
Bugüne dek dünyada 39 ülke de krize karşı önlem paketleri açılırken, bizim hâlâ “kriz bizi teğet geçecek, bizim için fırsat yaratacak” edebiyatıyla oyalanmamız krizin etkilerini hafifletmiyor, tersine ağırlaştırıyor. Tıpkı ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de yönetimin krizin gerisinde kaldığı izlenimi güçleniyor ve bunun yarattığı güven kaybı krizi derinleştiriyor.
Erdoğan’ın bu gerçeği kabul etmeden 2009’da yaşanacak sıkıntıları hafifletecek adımları atması da hayli zor görünüyor.