Geçen haftanın gazete manşetlerinde ekonomi yoktu. Önce İsrail’in Gazze’deki insanlık dışı katliamı,
İyimserliğin âlemi yok...
Karanlık bir tünelin içinde yalpalayarak ilerlemeye çalışıyoruz. Tünelin niteliğini ve uzunluğunu kimse bilmiyor aslında. Herkes yanındakine bakarak bir umut ışığı yakalama özleminde. Biri çıkıp umut verici bir laf etse belli ki ilgi çekecek. Fırsatı değerlendirip bir an için bile olsa ilgi odağı olma haline gelmek isteyen biri ortaya atılıyor, “Tünelin ucu yakın, tünelin ucundaki ışığı görüyorum” diyor. Herkesin gözü ona çevriliyor, bir umut dalgası yayılıyor ortalığa. Palavra attığı anlaşılana dek sürüyor bu umut dalgası.
Bugünlerde farklı ortamlarda buna benzer tablolarla karşılaşıyorum. Ekonomik durumun hiç de iyiye gitmediğinin hemen herkes farkında, bu ortamda hiç kimse risk almak, iş yapmak, para harcamak istemiyor. Herkes karamsarlık içinde “Başımıza neler gelecek” diye bekliyor. En sık sorulan soru ise şu: “Bir umut ışığı görüyor musunuz?” Soranları düş kırıklığına uğratan cevaplar veriyorum zorunlu olarak.
Ancak bu ortamı kullanarak iyimserlik gazı pompalayan, “Krizin sonu göründü, kriz bizi fazla etkilemez, yılın ikinci yarısında işler açılır” diyen yetkili ve yetkisiz kişiler de var. Bana göre beş kuruşluk değeri yok bu lafların. Bu krizin ne zaman biteceğini ve nasıl biteceğini kimse bilmiyor. Dünyayı ve Türkiye’yi dikkatle izleyen birinin şu an için durumun iyiye değil, hızla kötüye gittiğini görmemesi olanaksız.
Çünkü kriz yaygınlaşıyor
2002 - 2007’ye dönüş hayal
Tüm bu gelişmeler dünya ekonomisinin 2. Dünya Savaşı sonrasının en derin ve tahripkâr krizini yaşadığını gösteriyor. Financial Times gazetesinin baş ekonomi yorumcusu Martin Wolf ’un 7 Ocak tarihli yazısında belirttiği gibi, bu krizin atlatılacağını ve küresel ekonomide 2002 - 2007 döneminin dengesiz ama hızlı büyüme sürecine geri dönülebileceğini sananlar büyük bir yanılgı içinde. Wolf’a göre önümüzde iki seçenek var: Dünya ekonomisinde ya daha dengeli büyümenin yolu bulunacak ya da tam bir çöküş yaşanacak.
Türkiye’de 2002 - 2007 döneminin “başarı” öykülerini anlatmaya devam eden bugünkü çöküşün sorumluları da Martin Wolf’un vurguladığı gerçeği kavramak zorunda.
Türkiye ekonomisi de, 2002 - 2007 döneminin tekrarlanması zor görünen koşullarında, büyük ölçüde dış kaynak kullanarak büyüdü. Önümüzdeki dönemde bu koşullar geçerli olmayacak ve ekonomiyi büyütmek için farklı açılımlara ve uygulamalara ihtiyaç duyulacak. Yaşanmakta olan krizin niteliğini anlamakta zorlanan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin bunu başaracak kapasiteye sahip bulunduğunu gösteren hiçbir işaret yok.
Tunca Bengin
İsrail teröründe neredesiniz?
23 Aralık 2024
Abdullah Karakuş
‘Benim teröristim iyi’ çıkmazı
23 Aralık 2024
Hakkı Öcal
Suriye’de barışı önlemenin yolu: YPG’yi korumak
23 Aralık 2024
Eren Aka
Belediyelerin borç tartışması bitmiyor!
23 Aralık 2024
R.Hakan Kırkoğlu
2025 size ne getirecek? Yengeç | Jüpiter ile şans ve bolluk sizinle olacak
23 Aralık 2024