Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çok ağır bir “finansal kaza” geçiren küresel ekonominin “sağlık durumunu” gösteren grafiklerin son altı ayda çizdiği eğrilere; satış, üretim, ihracat, hisse değeri gibi göstergelerin 2008 yılının eylül ayından sonra izlediği seyre bir bakın. Komadaki bir “hasta”nın başucu tablosunu göreceksiniz. Pek çok ülkede ve sektörde % 20’lik, % 30’luk, hatta % 40’lık keskin düşüşler söz konusu. Ekonomi ve finans tarihinin belki de en büyük şokları yaşandı bu altı ay içinde.
“Hasta”nın durumu hâlâ ciddi ama son haftalarda bazı hayata dönüş sinyalleri vermeye başladı. Hayata dönüşün ilk sinyallerinin hisse senedi borsalarından gelmesi doğal. Bu ilk sinyaller borsalarda bir yükseliş trendinin başlangıcını da müjdeleyebilir, “ölü kedi zıplaması” denen aldatıcı sıçramalar da olabilir. Benim izleyebildiğim kadarıyla, piyasa otoriteleri arasında her iki görüşü savunan da var.

Borsa sinyali önemli
Borsa endeksleri özellikle ABD ekonomisi için önemli bir öncü gösterge. Bunun yanı sıra bazı diğer göstergelerde de en kötü noktadan dönüş sinyali verenler var. Yukarıdaki grafikte görülen “V” hareketi de dünya borsalarında komadan çıkışı gösteren bir tahmini yansıtıyor. G - 20 Zirvesi’nin yarattığı iyimserlik ortamında bu tür “hayata dönüş” tahminleri sıklaşabilir.
ABD’de ve dünyada borsadan medet umanların bu sinyalleri yakından izlemesi gerekli ama borsalardaki düşüş trendinin tersine dönmesi halinde bile bunun geniş kitle için kurtuluş anlamına gelmediğini, ekonominin genelindeki düzelmenin ancak aylar sonra hissedileceğini unutmamak gerekiyor. Geniş kitleyi ilgilendiren işsizlikteki artışın ise reel ekonomideki küçülmenin durduğu noktadan sonra bile belli bir süre devam etmesi bekleniyor.

Haberin Devamı
Dünya ve Türkiye komadan çıkıyor mu


Türkiye’de umut var mı?
Türkiye’de ise bankacılık sisteminin sağlıklı yapıda olması bu sektörde ciddi sorunlar yaşanmasını önledi ama küresel kriz reel ekonomiyi fena vurdu. Hükümetin olayın boyutlarını kavrayamayarak önlem almakta gecikmesi de ekonomideki güven bunalımını artırdı ve Türkiye ekonomisi de 2008’in son çeyreğinde komaya girmiş hasta tablosunu sergilemeye başladı.
Bu yılın birinci ve ikinci çeyrekleri için yapılan tahminler, ekonomideki küçülmenin daha da derinleşebileceğini ve işsizlikteki artışın da süreceğini gösteriyor. Türkiye ekonomisinin bu yılın ilk yarısını, yıllardan beri görülmemiş bir küçülmeyle tamamlaması olası. Bu nedenle, çok düşük bir düzeyden yükselişe geçen İMKB endeksine bakarak Türkiye’de de krizin aşılmakta olduğunu söyleyemeyiz.
Yılın ikinci çeyreğine girildiği halde 2009 yılı için hâlâ gerçekçi hedefler belirleyememiş olan Türkiye’nin yılın ikinci yarısı için biraz daha iyimser olması ise hükümetin G - 20’nin estirdiği rüzgârdan yararlanmak için gerekenleri yapmasına bağlı.

WC’nin sifonunu G - 20 çekti

Dünya ve Türkiye komadan çıkıyor mu

Londra’daki G - 20 Zirvesi sonrasında açıklanan sonuç bildirgesi ve İngiltere Başbakanı Gordon Brown’un bildirgeyi açıklarken yaptığı konuşma, halen yaşanmakta olan krizin küresel düzende farklı bir yapılanmaya yol açacağını ve bu dönemde farklı bir söylemin benimseneceğini gösteriyor. Gordon Brown, son 20 yılda küresel ekonominin gündemini belirleyen “Washington Consensus” (Washington konsensüsü) döneminin sona erdiğini ve yeni bir küresel mutabakata varıldığını açıklarken, devletin ekonomideki rolünün asgariye indirildiği, serbest piyasanın tanrısallaştırıldığı ve finans sistemindeki denetim dışı büyümenin adeta kutsandığı dönemin sona ermekte olduğunu da resmen ilan etti.
ABD Başkanı Barack Obama ise Zirve öncesinde Londra’da yaptığı açıklamada, ABD’nin “doymak bilmez tüketimiyle” dünya talebini ayakta tuttuğu dönemin geri gelmeyeceğini söyledi. Gerek Obama’nın gerekse Gordon Brown’un söylemi, küresel ekonomide yeni bir dönemin başında bulunduğumuzu düşündürüyor. Kriz öncesi dönemin geri geleceği hayaliyle yaşayanlar için tatsız bir dönem olacak bu.

Haberin Devamı

Küreselleşmeyi kurtarma zirvesi
Londra Zirvesi’ni, küresel ekonomiyi komadan çıkartıp hayata döndürme operasyonunun önemli bir adımı olarak da algılayabiliriz. Zirveye katılan liderler, halen yaşanmakta olan küresel krizin küreselleşme sürecini kesintiye uğratması halinde bundan herkesin zararlı çıkacağını idrak ederek bu olasılığı önlemeye yönelik adımlara öncelik verme kararını aldı.
G - 20 zirvesine katılan liderler (1) Krizin odağında bulunan zengin - sanayileşmiş ülkeleri rahatlatmanın sorunu çözmeyeceğini ve (2) Küresel ekonominin vazgeçilmez unsuru haline gelen ‘Yükselen Pazar’ (YP) ülkeleri ile en yoksul ülkeleri de kurtaracak önlemleri almadan küresel ekonomiyi yaşatmanın mümkün olmadığını görerek birkaç ana başlıkta toplanabilecek önemli kararlara imza attı. Bu çerçevede:
-  Dünya ekonomisindeki talep açığını kapatacak mali genişlemenin 2010 sonunda 5 trilyon dolarlık devasa bir büyüklüğe ulaşana dek sürdürülmesi,
-  Krizden olumsuz etkilenen YP ülkelerine yeterli mali desteğin sağlanması için IMF’nin kaynaklarının üçe katlanması,
-  En yoksul ülkelere mali destek sağlamak için 50 milyar dolarlık ek kaynak yaratılması, 
-  Hızla daralan dünya ticaretini canlandırmak için korumacı önlemlerin caydırılması,
-  Dış ticaretin finansmanı için iki yılda 250 milyar dolarlık kredi desteği sağlanması,  
-  Finans piyasalarında yeni krizlerin yaşanmasını önleyecek denetim mekanizmalarının kurulması ve etkili biçimde çalıştırılması hedefleniyor.
Gordon Brown, G - 20 Zirvesi’nin sonuç bildirgesini açıklarken, bu iddialı operasyonun amaçlanan sonuçları vermemesi halinde yeni önlemlerle destekleneceğini de belirtti. G -20 Zirvesi sırasında Londra’da küreselleşme karşıtlarının katıldığı protesto gösterileri de yapıldı ama küreselleşmenin devamını isteyen cephe hayli geniş ve kolay havlu atacak gibi görünmüyor.