Doğumda bebek ağlamak zorunda değil
Size hep doğumda bebek ağlamasının çok iyi bir şey olduğu anlatıldı.
“Ağlasın, ciğerleri açılsın.”
Aslında bebek doğduğu anda ilk refleks ağlamasını yapar. Bu sevindirici bir haberdir. Bebeğin sağlıklı olduğunu gösterir. Ama sonraki ağlamalar tamamen nefes açlığı ve anneden ayrılıştır.
Çünkü:
Bu bebek ağlamasında kim ağlasın. Oysa farklı bir doğum ve farklı bir karşılama mümkün. Nasıl mı?
İşte o zaman bu bebeklerin ağlamadığını, sadece düzenli nefesler aldığını göreceksiniz. Çünkü ağlamaya ihtiyaçları yoktur ve annenin güvenli ve tanıdık kollarının arasındadır. Yapılan çalışmalar anne göğsüne bırakılan bebeklerin 9 aşamada 20-50 dakika içinde kendiliğinden tırmanarak memeyi bulduğunu ve emmeye başladığını gösteriyor. İŞTE BAĞLANMA DEDİĞİMİZİN ASLI BUDUR.
İlk bakımlar mı dediniz? Hepsi anne kucağında yapılabilir. Gerekli aşı ve ilaçların uygulanması da zaten acil değildir. 2 saat sonra da yapılabilir.
Doğum cesaretinizi sınadığınız ve tek başınıza mücadele ettiğiniz bir arena değildir. Doğumda başarı ya da başarısızlık olmaz. Bu yüzden doğum bir ekip işidir.
Doğumda alacağınız coşku ve tatmin duygusunun temelinde daha çok, doğum anına kadar geçen sürede yaptığınız hazırlıklar yatar. Bu hazırlıklar fiziksel olduğu kadar, içsel ve zihinsel de olmalıdır. Yani doğum anı geldiğinde kendinizi doğumun o muhteşem dansına bırakabilecek gevşekliğe, doğumun size sunduğu her türlü seçeneği onur ve heyecanla karşılayacak bilgeliğe ulaşmanızdır.
Ama bir o kadar önemli olan da doğumda destektir. Çünkü desteksiz doğum olmaz, hele ülkemizde hiç olamaz. Bu yüzden doğum anında kimlerin yanınızda olmasını istediğinizi iyi seçiniz. Bu kişiler eşiniz, anneniz, ablanız veya bir arkadaşınız olabilir. Ama kim olursa olsun doğumda yanınızda olma onurunu taşımaları için bazı ortak özellikleri olmalıdır;
1. Doğuma inanmalıdır. Doğumdan korkmamalıdır.
2. Sizi yargılamamalı ve yorumlamamalıdır.
3. Ne olursa olsun hep pozitif destek verme gücüne sahip olmalıdır.
Böyle bakıldığında doğumda en çok eş ve annelerin olduğunu ancak bu kişilerin doğum destekçiliği için o kadar da
Bizimle değişik yollarla tanışan ve doğuma hazırlık kurslarımızla ilgilenen aileler, bu düşüncelerini çevreleri ile paylaştıklarında onları çok güzel tepkiler bekler; “Eskiden kurs mu vardı? Nereden çıktı bu yeni moda? Annelerimiz kursla mı doğum yaptı? Hepimiz ne güzel doğduk kursa ne gerek var?”
Tepkileri duyan gebelerimiz kursun amaç ve yararlarını bir kez daha sorgulama gereği hissediyorlar. Aslında söylenilenler içinde haklı oldukları birçok şey var. Örneğin annelerimizin normal doğum yaptıkları…Ancak bugünlerde doğum oranlarının çok azaldığını biliyoruz. Hepsinin güzel doğumlar yaptığı…Oysa artık günümüzde müdahalesiz bir doğum hikayesi bulmak çok zor hale geldi.
Bir de haksız oldukları yanlar var. Eskiden kurs mu vardı? Aslında vardı…Çevrenizdeki herkes sizi güzel ve rahat doğum yapacağınız yönde telkin ederlerdi. Buna doktorlar da dahildi. Şimdiyse en yakınınızdakiler bile sizleri korkutur oldu. Buna doktorlar da dahil. Korku çok bulaşıcı bir duygudur. Hele çocukluğunuzdan beri doğum konusunda hep korkunç hikayeler dinlemiş ve medya aracılığı ile seyretmişseniz korkmamanız mümkün değil. Bu korkularla doğum yapmak değil doğuma yaklaşmak bile zaten dayanılmaz rahatsız
"Keşkesiz Doğum, tıbbi bir engel olmadığı sürece kendiliğinden başlayan, doğal hormonların optimum koşullarda aktif olarak salgılandığı, mümkün olduğunca müdahale edilmeden yapılan, bebeklerin doğar doğmaz anne kucağı ile buluştuğu ve doğum şekli ne olursa olsun doğuma şahit olan herkesin doğumdan «KEŞKESİZ» çıktığı doğumlardır. Doktor, ebe/doula ve doğum psikoloğundan oluşan bir ekip tarafından gerçekleştirilir."
Bu doğum felsefesi ilk olarak İstanbul Doğum Akademisi tarafından uygulanmaya başlanmış ve tüm dünyada da ilgi ile karşılanmıştır. Keşkesiz doğumların , keşkesiz bir gelecek yaratacağı inancı çevresinde şekillenmiştir.
BÖYLECE ANNE BABA ADAYLARININ DOĞUMDAN SONRA KEŞKE YERİNE SÖYLEYEBİLECEKLERİ DAHA DEĞERLİ BİR KELİME OLACAKTIR; İYİ Kİ...
İYİ Kİ; Keşkesiz Doğuma Destek Programı'na gelmişim.
İYİ Kİ; Doğum tercihlerimi önceden yapmışım.
İYİ Kİ; Ebe /Doula ile doğuma girmişim.
İYİ Kİ; Doktorumu çok iyi seçmiş ve iyi bir iletişim kurmuşum
Doğumda ağrı birçok annenin korkulu rüyasıdır. Bu korkudan dolayı anne adayları, ya anestezi altında doğumu tercih ederler ya da bir doğum şekli olarak sunulan planlı sezaryeni. Ağrı doğum yolunda toplumsal bir sorundur.
Doğumda ağrı olur mu? Ağrı hissetmeden doğum yaptığını söyleyen bazı kadınları saymazsak evet, doğumda ağrı olur ancak bu farklı bir ağrıdır. Bu ağrı vücudumuzda bir hasar meydana geldiğinde hissettiğimiz ağrıdan çok farklıdır. Bu ağrı aslında acı vermeyen bir ağrıdır. Doğumdaki ağrının temel kaynağı, rahim kaslarının itmesi sonucu bebeğin başının rahim ağzında ve çevre dokularda bir baskı yaratmasıdır. Ancak farklı kültürler, inanışlar ve annenin korkularına bağlı olarak bu his artabilir veya azalabilir. Bu değişik hisleri, ciddi bir ağrı kaynağı veya sadece baskı olarak algılamak size kalmıştır.
Ben eğitimlerimde “ağrı” yerine “dalga” kelimesini tercih ediyorum. Ağrı ve sancılar aniden gelebildiği gibi geldikten sonra da sürekli oradadır. Oysa doğum dalgaları aniden gelmez. Tıpkı bir dalga gibidir. En tepe noktaya yaklaşık 30 saniyede ulaşır ve yine yavaş yavaş geri döner. Yani dalganın başlamasıyla birlikte bebeğiniz size hazırlanma süresi verir.
Nasıl doğum yapmak istiyorum? Hamile kalan her annenin sorularından belki de en önemlisidir. Bir doğum şekli belirlemesi için baskı altındadır. Sunulan 3 doğum şekli arasında sıkışıp kalmıştır;
· Normal ve mümkün olduğunca müdahalesiz doğumun büyüsü ve coşkusu
· Epidural anestezi altında ağrısız olarak sunulan medikalize bir doğum
· Planlı bir ameliyatla bebeğin aldırılması (sezaryen ameliyatı)
Zaten normal doğumla ilgi haddinden fazla korkusu olan toplumumuzda son sezaryen tartışmalarından sonra yeni korku daha oluştu; Beni doğum için zorlarlar mı? Elbette bu korku şimdilik sadece devlet hastanelerinde doğum yapacakların korkusu olarak duruyor ama belli ki yakın gelecekte her anneyi etkileyebilecek bir konu.
İsteğe bağlı sezaryen kadınların kendi bedenleri konusunda karar verebilecekleri bir hak mıdır? Bu çok önemli etik soru son 5-10 yıldır uygar ülkelerin tartışma konusu oldu. İtiraf edeyim ki bir sonuca varmak kolay değil ancak birçok ülke en azından resmi sağlık kurumlarında zorunlu olmadıkça planlı sezaryen ameliyatlarına onay vermiyorlar. Doğrusunu isterseniz ufak bir
Doğumda mahremiyetin ne kadar önemli olduğu pek çok kişi ve kurum tarafından göz ardı edildiği kanaatindeyim
Doğumda mahremiyet ve güven…Doğum konuşulduğunda bunun ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama acaba pratikte anneler ve profesyoneller bu konuda ne kadar dikkatliler? Bu konuya ne kadar önem veriyorlar?
Çalışmalarımızda hamile psikologumuz ile birçok psikodrama teknikleri kullanıyoruz. Bunlardan bir tanesinde hastanelerin rutin uygulamalarını ve ailelerin bu konuda hissettikleri duyguları yaşatıyoruz, tercihlerini daha bilinçli yapmalarını sağlıyoruz. Birçok aile asla hesap edemeyecekleri gerçekleri yaşayınca çok şaşırıyorlar. Her grupta farklı şeyler yaşanıyor. Hem aileler hem de biz doğumda oluşabilecek birçok yeni duygunun farkına varıyoruz.
Kasım ayındaki eğitim grubumuzda da benzer bir çalışma yaptık. Ailelerden birine birçok müdahalenin onlara rutin olarak sunulacağı bir doğum mizanseni geliştirdik. Ayrıca bir doğum odası yarattık.
Anne odaya girdiği ve doğum başladığı zaman doğum odasına alındığında ilk yaptığı şey odayı reddetmek oldu. Doğum masası kapıya bakıyordu, bacakları açıktı ve kapıdan giren her kişi bu durumu görüyordu. Bunu
Hamilelik ve özellikle doğum konusu açıldığında, size pozitif beklentilerden çok, karşılaşacağınız riskler sunulur. Hatta birçoğunuz, doğumu düşündüğünüz zaman sadece risklere ve bunları önlemeye odaklanırsınız. Birçok doktor ve aileden şu cümleleri sık sık duyabilirsiniz:
Bebeğin şimdiden büyük, riske atmayalım!
Suyu sanki azalmış gibi, riske atmayalım!
Plasenta yaşlanıyor, riske atmayalım!
Zor bebek sahibi oldun, riske atmayalım!
Risk adı altında açıkça belirtilmese de, size hissettirilmeye çalışılan bebeğin ölüme varan risk artışlarıdır. Sunulan diğer riskler ise zor doğumlar, doğumda yırtıklar, aşırı ağrı, doğum sonrası idrar kaçırma, estetik bozulma…Bu liste daha da uzatılabilir. Kadınlarımızın bunları duydukları zaman doğumdan uzaklaşmalarına hiç şaşırmamak gerekir. Hatta daha da kötüsü bu riskler size daha doğumdan haftalar hatta aylar önce sunulur. Bunu öğrenen gebelerimizin yaşadığı travmaları grubumuza gelen yazılardan biliyoruz.
Tıbbi amaçla yapılan araştırmalarda bebek kaybı , anne ve bebekte meydana gelen fiziksel hasarlar kayıt altına alınarak karşılaştırmalar yapılır.Normal doğum, müdahaleli doğum, planlı sezaryen ve acil sezaryen sonrasındaki