Son KCK davasında gözaltına alınan Büşra Ersanlı benim çok eski ve çok sevdiğim bir arkadaşım. Her şeyden önce, kendisine ‘geçmiş olsun’ diyorum. Ama yanlış anlaşılmasın, sadece ona geçmiş olsun, ‘bari onu almayın!’ demiyorum. Bu, topyekün bir sorun, büyük bir fırtına. Sesimizi ancak çok yakınımıza gelince çıkartmak çok ayıp oluyor. Diğer taraftan, fırtınanın çok yakınımıza gelmesinin fazladan bir anlamı var elbette. Gerçekten de ‘ateş düştüğü yakıyor’. Özellikle kafası karışmış olanlar için iyi bir uyanma vesilesi, olan biteni daha iyi değerlendirme imkânı oluyor.
‘İleri demokrasi’nin nasıl işlediği şimdi daha iyi anlaşılıyor. İşler gerçekten de eskisi gibi yürümüyor, mesela medyaya uyarıları askerler değil sivil iktidar yapıyor. Belli ki, kapatma davaları da şekil değiştirdi, Kürtlerin partileri doğrudan değil, KCK davaları ile ‘taksitle’ kapatılıyor. BDP’nin yüzlerce, binlerce, yöneticisi, üyesi, seçmeni tutuklanıyor. Büşra Ersanlı gibi örnekler ile Kürtlere destek verenlere, ‘yaklaşmayın yanarsınız’ uyarısı yapılıyor.
Demokrasiler için zor sınav
BDP kuşkusuz sıradan bir siyasi parti değil, her şey bir yana veya her şeyden önce, seçmen tabanı PKK’ya, yani silahlı bir harekete sempati duyanlardan oluşuyor. Türkiye’de kamuoyuna çok garip geliyor biliyorum ama, bu taban PKK’ya ‘terör örgütü’ değil, ‘özgürlük mücadelesi’ olarak bakıyor. Nasıl olur diyorsanız, olaya yakından bakmanız, bazı insanların hangi gerekçeler ile böyle düşündüğünü bilmeniz gerekiyor. Hak vermenizden bahsetmiyorum, sadece ‘gerekçeleri ne olabilir?’ sorusuna verilen cevaplardan haberdar olmanızdan söz ediyorum. Ama, haberdar olmazsınız, çünkü bu anlayışa yüzde yüz de karşı olsanız, sadece ‘onlar böyle diyor’ şeklinde bir haberdar olma biçimi bile bu ülkede ‘terör suçu’!
Diyeceksiniz ki, ‘demokrasiler’in silahlı hareket ve ona hak veren bir tabanı onaylaması söz konusu olur mu? Olmaz tabii, çözüm arayan birçokları gibi ben de onlarca kere yazdım; bu durum demokrasiler için çok zor bir sınavdır. Bu sınav daha fazla çatışma ve sindirme mantığı ile geçilmez. Şimdiye kadar, bu durumla yüzleşmek yerine, Kürt siyasal hareketine ‘bir avuç eşkıya’ deyip geçildi. Sonra, içinde olsun dışında olsun herkese ‘terör ile aranıza mesafe koyun olsun bitsin’ çağrısı yapıldı. Sonra ‘mesafe hesabı’na göre, hiç bitmeyen tutuklamalar çığ gibi arttı.
Yeni strateji, PKK’yı askeri olarak zayıflatmak, BDP’yi ve tabanını toz duman etmek, ‘durun ne yapıyorsunuz’ diyenleri sindirmek ve tüm bunların sorunu çözeceğini düşünmek şeklinde tezahür ediyor. ‘Barış için savaş’ safsatası şimdi Kürtler için devreye giriyor. Ama zaten, şimdiye kadar insanlık ‘haklılık’ taslamayan savaş gördü mü? Savaş dili hep yüce bir amaç uğruna kurulmadı mı? Sonunda güçlü olan yakıp yıkmadı mı? Güçsüz olanın çilesi ile öfkesi daha da artmadı mı?
Müzakere süreci olacak
Oysa, zaten, işler demokratik siyaset zemininden çoktan çıkmıştı, Kürt açılımı ile iktidar da bu gerçeği görmüş ve yeniden demokratik zemini kurmak için müzakerelere başlamıştı. Yoksa, bir grup silahlı hareket mensubunun geri dönüşü neden sağlansın, Öcalan ile neden görüşülsün? Bu yaklaşımın devamı getirilseydi, bir ‘müzakere’ süreci yaşanıyor olacaktı. Devam etmedi, çünkü bu sürece bir müzakere süreci olarak bakılmadı ve açılım bu sürecin devamını getirecek bir ufka sahip değildi. Ben o dönem, ‘hiç olmazsa kolektif haklardan bahsetmeyeceksek açılımın hiçbir sonucu olmaz’ dedim diye, ‘süreci sabote etmek’le suçlandım. Birçokları tarafından, sanki böyle bir durum yokmuş da, Kürtlerin aklına ‘kolektif haklar’ı ben sokuyormuşum gibi tepkiler aldım. Oysa, biraz uzak görüşlü herkes, tüm bunları görebilir ve süreci bu yönde yönetebilirdi, öyle olmadı. Şimdi, yönetilmeyen sürecin faturası da bize çıkıyor.
Siyasi konularda şahsi kanaati ne olursa olsun, Kürt meselesini yakından izleyen herkes, meselenin ‘ezme, yok etme, sindirme ve yıldırma’ ile çözülmeyeceğini biliyor, söylüyor. Demek ki, bu süreçte neler yaşanırsa yaşansın, sonunda bir müzakere süreci söz konusu olacak, topluma bu gerçeği anlatmak ve bu süreci başlatmak yerine, bunca kırıp dökmenin, BDP’nin taksitle kapatılmasının amacı nedir anlamak zor. Anlamak da, yaşamak da zor!