Yağmur ormanlarından kaçırılan Blu’nun maceralarının anlatıldığı “Rio” iyi vakit geçirtiyor
Buz Devri / Ice Age” serisinin Brezilyalı yönetmen Carlos Saldanha’nın yeni filmi, uzun süredir hayalini kurduğu bir proje: Brezilya’da geçen bir animasyon. “Rio”, Brezilya’da bir yağmur ormanında açılıyor. Tropik kuşlar özgürce uçup şarkı söylerken kaçakçılar tarafından yakalanıyorlar. Aralarında Blu da var. Nesli tükenmek üzere olan türün mensubu olan Blu, Minnesota’da Linda adlı bir kız tarafından yetiştiriliyor. Bir gün Linda’nın kapısını çalan Brezilyalı bir kuşbilimci, Blu’nun türünün son erkeği olduğunu söylüyor. Blu ve Linda, aynı türün son dişisi olan Jewel ile buluşmak üzere Brezilya’ya gidiyor. Uçamayan Blu’nun Brezilya’ya uyum sağlaması kolay olmuyor. Jewel ve Blu’nun peşlerine kaçakçıların takılması işi yokuşa sürüyor.
Saldanha’nın malzemesi, karakter ve mekan açısından avantajlı: Hem tropikal kuşlar, renkleri ve biçimleriyle perdede harika görünüyorlar. Hem de hikayenin düğüm noktası da Rio Karnavalı sırasında yaşanıyor.
3D çalışması çok temiz olan filmde, aile ve arkadaşlık temaları üzerinde dönen öykü, Pixar imzalı animasyonlar “Oyuncak Hikayesi / Toy Story” serisi veya “Yukarı Bak / Up” gibi çok özel değil. Ama “Rio” görsellik ve eğlenceli karakterlerle iyi vakit geçirtmeyi başarıyor.
“Rio”Yön.: Carlos Saldanha
Ses.: Jesse Eisenberg (Blu), Anne Hathaway (Jewel), Leslie Mann (Linda),
Türkçe ses: Yekta Kopan (Mavili), Elif Acehan (Harika), Zeynep Ateşer (Linda)
Sen.: Don Rhymer
Gör.: Renato Falcao
Müz.: John Powell
Evlilik sınavıSon Gece / Last Night” ilk gösterimini geçtiğimiz hafta İstanbul Film Festivali’nde yaptıktan sonra bu hafta vizyona giriyor. Joanna (Keira Knightley) ve Michael Reed (Sam Worthington), yedi yıllık evli bir çift. Michael beğendiği iş arkadaşı Laura (Eva Mendes) ile iş gezisine çıkıyor.
Bu sırada, Joanna eski aşlarından Alex’le (Guillaume Canet) karşılaşıyor ve
evlilikleri bir sınavdan geçiyor. Yönetmen Massy Tadjedin’in ilk filmi.
Labirent gibi bir yapıDanimarkalı yönetmen Christoffer Boe, “Her Şey Güzel Olacak / Alting bliver Godt Igen”de politik bir konuyu işliyor.
Ali adlı bir adam, Danimarkalı askerlerle birlikte çevirmen olarak Irak’a gidiyor. Burada tutuklulara yapılan işkenceyi görüyor ve belgeliyor. Diğer yandan bir senarist de savaşla ilgili bir senaryo üzerinde çalışıyor. Boe’nun kariyerini takip edenlerin yabancısı olmadığı, iç içe geçen kurmaca hikayeler, yaratıcılık krizleri ve labirent benzeri yapı bu filmde de mevcut.
Şeytanın otel zinciriİlk iki filmi Türkiye’de vizyona giren “Şeytanın Oteli / Fritt Vilt” serisinin üçüncü filmi ‘80’lerde geçiyor. Bir katil bir grup gencin peşine düşüyor. Geri dönüşlerde katilin geçmişi de aydınlanıyor.
Filmi Mikkel Braenne Sandemose yönetiyor. Başrollerde ise Ida Marie Bakkerud, Pal Stokka, Julie Rusti ile Arthur Berning var.
Ödüllü “Çoğunluk” yeniden vizyondaBol ödüllü, az izleyicili “Çoğunluk”, bu hafta yeniden gösterime giriyor. Seren Yüce’nin yönettiği başrollerinde Bartu Küçükçağlayan, Esme Madra ve Settar Tanrıöğen’in bulunduğu film, orta sınıf bir aile üzerinden ilerleyen politik bir yapım.
En kritik sekiz dakika“Yaşam Şifresi / Source Code” bir bilimkurgu. Nitekim filmi yöneten isim, yine bilimkurgu türündeki ilk filmi “Moon”la büyük çıkış yapan, David Bowie’nin oğlu Duncan Jones. Jones ikinci filmi “Yaşam Şifresi” ile işleri büyütüyor ama ilk filmin türünden ve köşeye sıkışmış ana karakterinden ödün vermiyor.
Kuantum fiziği ile geliştirilmiş bir teknoloji sayesinde bir kişi, ölen başka kişinin son sekiz dakikasını tekrar tekrar yaşayabilmektedir. Bu araştırmanın deneği helikopter pilotu Colter (Jake Gyllenhaal), bir trende patlayan bir bombada ölen bir öğretmen olarak olaydan önceki son sekiz dakikaya gönderilir. Ondan bombacının kimliğini bulması istenir.
Aksiyonla bilimkurguyu birleştiren film, izleyicisinden özen isteyen bir bilimkurgu olarak göze çarpıyor. Jones, bu filmle kariyerini takip etmemiz için bize “Moon”dan sonra ikinci bir neden daha veriyor.