Nil Kural

Nil Kural

nil.kural@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Steve Jobs’la ilgili çekilmiş ilk biyografik film olma özelliği taşıyan “Jobs”ta başroldeki Ashton Kutcher’ın pek de ciddiye alınmayacak bir Jobs portresi çizdiğini söyleyebiliriz

Hayatını 2011’de kaybeden Apple’ın kurucusu ve ünlü CEO’su Steve Jobs’ın biyografi kitapları birbiri ardına raflarda yerini alırken kısa süre sonra ilk biyografik filmin haberi geldi. Jobs’ı oyunculuk anlamında kendisini pek ciddiye aldıramamış bir isim olan Ashton Kutcher’ın canlandıracağı haberi ve ekibin genelinin tanınmamışlığı “Jobs”la ilgili beklentileri düşürdü. Sonuç da bu ilk tahminleri haklı çıkarıyor.

Senaryo aceleye gelmiş gibi
Film, Jobs’ın 2001’de müzik çalar iPod’un çıkışı öncesi Apple’da yaptığı konuşmayla başlıyor. Hemen ardından üniversiteyi bırakmış ama dersleri dışarıdan takip eden, çıplak ayakla gezme meraklısı genç Jobs’la tanışıyoruz. Derken zamanla içindeki hırslı girişimci ortaya çıkmaya başlıyor; sevgilisini, etrafındaki arkadaşlarını yıka döke egoizmle iş dünyasında yükseliyor. Ardından takipçilerin iyi bildiği üzere Apple’ın yönetimini kaybetmesi, geri kazanması gibi olaylar da “Jobs”ta yer buluyor.
Kutcher’ın oyunculuğu filmin göze batan yönlerinin başında geliyor. Jobs’ın ünlü pozlarını taklit etmek, film boyunca tutarlılığı da olmayan kambur bir yürüyüşle etrafta gezmek derken, Kutcher’ın ciddiye alınmayacak bir Jobs portresi çizdiğini söyleyebiliriz. Onun yerine biyografilerde canlandırdığı kişiyi üzerine giyebilen bir karakter oyuncusu seçilseydi de sonuç değişmez; “Jobs”tan tatmin edici bir biyografi çıkamazdı. Daldan dala atlayan, Jobs’ın karakterindeki değişimleri göstermeye zahmet etmeyen senaryo aceleye gelmiş gibi (Asit içen hippiden hırs küpüne nasıl dönüştü mesela?). Film, Jobs’ın kullanışlı bir ürün sunmayı dünyayı değiştirmekle bir tutmasını kapitalist dehasının tek nedeni olarak sunuyor. Bu da dünyanın en ünlü CEO’sunu anlamak için pek tatminkar bir yanıt değil açıkçası.

Filmin tek ilginç yönü ise Jobs’ın hamile kız arkadaşını kapı dışarı ettiği, onunla yola çıkan insanları sepetlediği gibi iyi bir insan olmadığını gösteren sahneleri... Malum genellikle biyografi filmleri anlatılan insanı bir derece koruma refleksi gösterir ama “Jobs”ta buna hiç çaba gösterilmemiş. Bunu sadece bir tuhaflık olarak not ettikten sonra sorunlu bir biyografi filmi olduğunu söyleyebiliriz.

“JOBS”
Yön.: Joshua Michael Stern
Oyn.: Ashton Kutcher (Steve Jobs), Dermot Mulroney (Mike Markkula), Josh Gad (Steve Wozniak), Lukas Haas (Daniel Kottke), Matthew Modine (John Sculley)
Sen.: Matt Whiteley
Gör.: Russell Carpenter
Müz.: John Debney

Tepenin Uşakları - Trabzon’da kavga
İsmet Eraydın’ın ilk sinema filmi “Tepenin Uşakları”nda oyuncu kadrosunda Samet Karahasanoğlu
ve Ayşe Öztürk var. Amatör bir ekiple çekilen ve 12 Eylül darbesinden önce geçen filmde, pek çok köyün kullanımında olan bir tepeyi ele geçirmeye çalışan bir ağa ve ona karşı çıkanların hikayesi konu alınıyor.

Kirli Oyun - New York ve polisler
Müzik videoları ağırlıklı bir kariyere sahip yönetmen Jessy Terrero, polisiye türündeki filmi “Kirli Oyun / Freelancers”la izleyici karşısında. Başrollerinde 50 Cent, Forest Whitaker ve Robert De Niro’nun bulunduğu, New York’ta geçen filmde babası da polis olan Malo (50 Cent) polis akademisinden mezun olur. Görev sırasında ölen babasının eski ortağı Joe Sarcone’nin (Robert De Niro) ekibine giren Malo, zamanla yoz polislerle tanışacak ve babasının ölümünün sırrına vakıf olacaktır.

Savaşın Gölgesinde - 2. Dünya Savaşı dramı
2004 yapımı filmi “Somersault”la dikkat çeken Avustralyalı yönetmen Cate Shortland’ın yönettiği “Savaşın Gölgesinde / Lore”, ailesi Nazi yanlısı olan Lore’un 2. Dünya Savaşı sonrası çıktığı yolculuğa odaklanıyor.
Diğer Nazi sempatizanları gibi yakalanmamak için kardeşleriyle birlikte Kuzey Almanya’ya gitmeye çalışan Lore, hayatta kalmak için Yahudi bir mülteciye güvenmek zorunda kalır. Oyuncu kadrosunda Saskia Rosendahl, Kai Peter Malina, ve Nele Trebs bulunuyor.

Mitoloji ve gençlik filmleri bir arada - Canavarlar Denizi
2010 tarihli gençlik filmi “Percy Jackson & Olimposlular - Şimşek Hırsızı”, Rick Riordan’ın aynı adlı romanının sinema çevrimiydi. İkinci film “Percy Jackson: Canavarlar Denizi / Percy Jackson: Sea of Monsters”da da büyümüş karakterle, mitoloji ile günümüz dünyasını karıştıran macera devam ediyor. Thor Freudenthal’ın yönettiği filmin oyuncu kadrosunda Logan Lerman, Alexandra Daddario, Douglas Smith ve Leven Rambin var.

Ailem İçin - Aile işi mi hayaller mi?
RamIn Bahrani’nin dördüncü uzun metrajlı filmi “Ailem İçin / At Any Price”, geçen yıl Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan için yarışmıştı. Filmde, tarımla uğraşan bir ailenin babası Henry ve isyankar oğlu Dean arasındaki ilişkiye odaklanıyor. Filmde Babayı Dennis Quaid’in oğlu ise Zac Efron’ın canlandırıyor.

Gününü göstermeye devam ediyor
2010 yapımı, mizaha ağırlık veren maskeli kahraman filmi “Kick-Ass”in elde ettiği popülerlik devam filmine vesile oldu. “Göster Gününü 2 / Kick-Ass 2”de ilk filmde babası Kick-Ass (Aaron Taylor-Johnson) tarafından öldürülen Chris (Christopher Mintz-Plasse), intikam almak için paralı kötü kahramanlardan oluşan bir ekip kuruyor. Bu arada
ilk filmin de önemli karakterlerinden Hit-Girl (Chloe Grace Moretz), bakımını üstlenen Marcus’un (Morris Chestnut) ricasıyla kavga dövüş işlerini bırakıp okulun popüler ve normal kızlarıyla kaynaşmaya başlıyor. Kick-Ass de kendisine, lideri Jim Carrey’nin canlandırdığı Colonel Stars and Stripes olan yeni bir ekip buluyor. Aynı adlı çizgi roman serisinden uyarlanan filmde, ilk filmin yönetmeni Matthew Vaughn yönetmenliği Jeff Wadlow’a bırakıyor.

Serinin ilk filminin gerisinde kalıyor
Jim Carrey’nin filmin şiddet seviyesine itiraz edip filmin tanıtımlarında yer almayacağını açıklaması bir hayli konuşulmuştu. Carrey’nin özellikle Sandy Hook okul katliamının ardından anlaşılır bir şekilde, adalet uygulayıcılığını üstlenen silahlı ergenleri içine sindirememesindeki
etik mesele, birinci filmde olduğu ikinci filmde de geçerli. Politik kaygıları bir yana bırakmayı seçersek de “Kick-Ass 2”nin güldürdüğü anların ilk filmden az olduğu, filmin elindeki Carrey gibi yeni oyuncuları değerlendiremediği; özellikle ilk filmin gerisinde bir ikinci film olduğu ortada.