Sundance Film Festivali’nde pandemiyi merkeze alan filmlerin ilk örnekleri görülmeye başlandı. Belgesel “In the Same Breath” salgını Vuhan’dan ABD’ye takip ederken, “In the Earth” virüsün olduğu bir dünyada geçen korku gerilim üzerinden insan doğa ilişkisine bakıyor
Pandeminin sinemanın da gündemine oturması kaçınılmazdı. Nitekim salgının ilk aylarından itibaren projeler duyulmaya başlanmıştı. Kovid-19’un birinci yılına girerken, bu yıl ağırlıklı olarak çevrimiçi düzenlenen Sundance Film Festivali’nin seçkisinde pandemiyi mevzu alan filmler tek tük izleyici karşısına çıkmaya başladı.
Programdaki pandemi filmlerinin ilki olan Nanfu Wang imzalı “In the Same Breath”, “Nasıl farklı idare edilebilirdi?” sorusunun yanıtını Wuhan’dan ABD’ye uzanan bir izlekle arayan bir belgesel. Britanyalı sinemacı Ben Wheatley’nin pandemi filmi “In the Earth” ise bir virüsün kol gezdiği bir dünyada geçiyor ve hem virüsün yarattığı ruh halinin hem de insan ve doğa ilişkisinin peşine düşüyor. Kurmaca ve belgesel, hayal dünyası ve araştırma üzerinden birbirlerine tamamen zıt bu iki filmin ortak özelliği, sinemacıların pandemiye bir yıl içinde verdiği neredeyse refleks denilebilecek tepkilerinin olgunluğu…
Doğru noktadan bakış
“One Child Nation”la 2019’da Sundance’in belgesel yarışmasını kazanan Nanfu Wang, son 9 yıldır ABD’de yaşayan Çinli bir belgeselci. 2020’nin ocak ayında ebeveynlerinin yanında salgının başladığı Wuhan’da bulunan ve ardından eşi ve oğluyla ABD’ye dönen Wang, bu yolculuğunu belgeseli “In the Same Breath”in de izleğine yerleştiriyor. Salgının Wuhan’da yarattığı hasarın, bilginin gizlenmesi ve salgından bahseden doktorların susturulması üzerinden trajik şekilde arttığını gösteren filmde Wang, Çin’e sert eleştiriler yöneltiyor. Hikâyeyi ABD’ye taşıdığında ise Donald Trump ve hükümetinin yaydığı “Altı üstü bir tür grip” gibi yanlış ve durumu hafifleten bilgilerin de aynı hasarı, yapısı ve yönetimi farklı bir topluma verdiğini de vurguluyor. Kendi hikayesini dengeli bir şekilde filmde tutan, araştırma konusunda kuvvetli bir filmle imza atan Wang, hasta yakınlarının ve özellikle sağlık çalışanlarının travmalarına da geniş bir yer açıyor. Belgeselini “Yöneticiler açık davransa ve sorumluluklarını alsa pandemi çok daha hafif atlatılırdı” gibi bir yere bağlayan Wang, bir yıl gibi kısa bir süre içinde pandemiye doğru bir noktadan bakmayı başarıyor ve en büyük trajediyi sıradan insanların yaşadığının altını çiziyor. “In the Same Breath”, gelecekte pandemiyi işleyecek onlarca belgeselin öncül ve olgun bir örneği bir olarak adından söz ettirecek gibi gözüküyor.
Karantina sırasında yazıp çekti
“Kill List” ve “A Field in England”ın da aralarında olduğu filmlerle korku türüne kara mizahı katmasıyla dikkat çeken Britanyalı sinemacı Ben Wheatley, Sundance’de sunduğu “In the Earth”ü pandemiden yola çıkarak karantina sırasında yazıp 2020 yazında çekti. Gösterim öncesi filmini tanıtırken Wheatley, filmin pandemiyi doğrudan konu almasa da, “COVID-19’u yok saymadığını ve zamanı yansıttığını” belirtti. “In the Earth”de virüsün kol gezdiği bir dünyada bilim insanları Martin ve Alma bir araştırma için bir ormana gidiyor. Ormanın ağaç kökleri ve mantarlar üzerinden kendi içinde iletişim kuran bir nevi kolektif zihin gibi çalıştığı teorisini araştıran Martin ile Alma, ormanda Zach adlı gizemli bir adamla karşılaşıyor. Wheatley, karakterlerin maske takması, sosyal mesafeyi koruması ve test olması gibi COVID-19 sonrası alışkanları filmine eklese de kendisinin de belirttiği gibi bir pandemi filmi sunmuyor. Pandeminin yarattığı sıkıntılı, kafa karıştırıcı, yanıtlar arayan ruh halini korku türünün atmosferine yediriyor ve temelde kopmuş gördüğü insan doğa ilişkisinin yeniden kurulmasının yollarına dair soruları sorarken kesin yanıtlar vermekten kaçınıyor. Wheatley’nin mütevazı yapım şartlarını yaratıcılıkla dengelediği film, zamanı yansıtırken doğru seçimler ve sorulara yöneliyor.