“Batman v Superman:
Adaletin Şafağı / Batman v Superman: Dawn of JustIce”
Yön.: Zack Snyder
Oyn.: Ben Affleck (Bruce Wayne / Batman), Henry Cavill (Clark Kent / Superman), Amy Adams (Lois), Jesse Eisenberg (Lex Luthor), Diane Lane (Martha Kent), Laurence Fishburne (Perry White), Jeremy Irons (Alfred) Sen.: Chris Terrio, David S. Goyer Gör.: Larry Fong Müz.: Junkie XL, Hans Zimmer
İlk haberlerinden itibaren popüler sinema dünyasını meşgul eden, en çok da Ben Affleck’in Batman rolünü almasıyla tartışılan “Batman v Superman: Adaletin Şafağı / Batman v Superman: Dawn of Justice”, iki süper kahramanı karşı karşıya getiriyor. Yönetmen koltuğunda Zack Snyder var. Onu “300 Spartalı”, “Watchmen” ve “Batman v Superman”in öncülü 2013 tarihli Superman filmi “Çelik Adam”dan hatırlıyoruz. Gişede başarı gösteren ancak eleştirmen ile hayranları yüzde yüz memnun etmeyen popüler gişe canavarlarının yönetmeni.
Dünyanın iyiliği için savaşan iki kahraman filmde mücadele içine giriyor. Bunun başlama nedeni Batman’in Superman’in hesap vermez, tanrıvari halinden duyduğu rahatsızlık. Bir yandan Batman, Superman’e bilene dursun, Superman’in azılı düşmanı Lex Luthor, bu nefreti körüklemek için elinden geleni yapıyor. Hikayemiz ise ağırlıklı olarak Batman’in yoz şehri Gotham’da değil, Superman’in şehri Metropolis’de geçiyor.
Temposuz karmaşa
Christopher Nolan’ın yönettiği karanlık Batman üçlemesi, süper kahraman filmlerinin yapılma şekillerini etkiledi. Hatırlatırsak, Nolan, Batman hayranlarına karanlık, entelektüel düzeyi yüksek ve ciddi bir üçleme sunmuştu. Hem “Çelik Adam” hem de “Batman v Superman”, Nolan’ın dünyasının izinden gidiyor ve şimdi de karşımızda çok ciddi bir süper kahraman filmi var.
Aksiyon bölümlerine ağır ağır açılan bir paralel kurguyla ulaşan film, aslında sahip olması gereken en önemli özelliğine sahip değil: İşin eğlencesi eksik. Nolan’ın dört dörtlük uyguladığı ciddiyet, bu filmde işlemiyor ve Superman ile Batman’in eğlendirmesi gereken karşılaşmasını temposuz bir karmaşayla sunuyor. Mizah yoksunluğu ve filmin kendini fazla ciddiye alan hali, izleyiciyi uzaklaştırıyor. Tek teselli olarak bunun bir sonraki filme bir giriş niteliğinde olması sayılabilir. Filmin çıkardığı ilk soruna dönersek, Ben Affleck’in Batman’i filmin problemlerinin en küçüğü, hatta bir problem bile değil.
Orhan Pamuk’un İstanbul’u
Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan “Hatıraların Masumiyeti / Innocence of Memories”, müzik belgeselleriyle tanınan İngiliz yönetmen Grant Gee’nin imzasını taşıyor. Belgesel, Orhan Pamuk’un “Masumiyet Müzesi” romanından ve aynı adlı müzeden yola çıkıyor ve Pamuk’un rehberliğinde İstanbul’a odaklanıyor. Pamuk da filme romandaki yan karakter Ayla’nın anlatımını içeren orijinal bir metinle katkıda bulunuyor. Gee, Pamuk’un söyleşilerinin yanı sıra Türkan Şoray, Ara Güler ve İstanbul’da yaşayan çeşitli meslek gruplarından insanların tanıklıklarına da başvuruyor. Bu çok katmanlı yapı, bazen bir avantaja bazen bir dezavantaja dönüşüyor. Avantajı katmanlı yapının İstanbul ve romanla sınırlı kalmayarak arayışını sürdürmesi. Dezavantajı ise filmin, “Masumiyet Müzesi” ve Orhan Pamuk’tan uzaklaştığı çoğu noktada odağını kaybetmesi.
Haftanın diğerleri
- Televizyon kökenli yönetmen Ken Kwapis’in yönettiği “Hayatımın Yolculuğu / A Walk in the Woods”, başroldeki iddialı oyuncularla dikkat çekiyor: Robert Redford, Nick Nolte ve Emma Thompson. İngiltere’den ABD’ye uzun bir aranın ardından dönen ve memleketiyle yeniden ilişki kurmak için zorlu bir yürüyüşe çıkan Bill Bryson’ın gerçek hikayesinden uyarlama ve bir yol filmi.
-Haftanın üç yerli filminden biri Mustafa Özen’in yönettiği korku türündeki “Azrail 2: Büyü”. Sertan Erkaçan, Tuğçe Kurşunoğlu ve Ayça Kuru’nun rol aldığı film, büyünün etkisine giren bir aile üzerine. Komedi türündeki “Leblebi Tozu”, Hakan Eser’in imzasını taşıyor ve üç arkadaşın dolandırıcılık hikayelerini konu alıyor. İnci Balabanoğlu Ahıska’nın yönettiği “Sol Şerit” ise mizahi bir yol hikayesi anlatıyor. Oyuncu kadrosunda Cem Aksakal, Sertan Erkaçan ve Memetcan Diper var. n