Geçen sezonun başarılı komedilerinden “Eyyvah Eyvah”ın ikincisinde ilk filmden tanıdığımız karakterleri bu kez Geyikli’de izliyoruz
Geçtiğimiz yıl şubat ayının sonunda vizyona giren, Ata Demirer’in senaryosunu yazıp başrolünde oynadığı “Eyyvah Eyvah”, uzun süre vizyonda kaldı ve yaklaşık 2,5 milyon kişiye ulaştı. Hüseyin Badem adlı klarnetçinin, İstanbul’da babasını aradığı film, gişe başarısı bir yana sezonun eli yüzü düzgün, eğlenceli, özenli, iyi işlenmiş karakterlere sahip ender komedilerinden biriydi. Demet Akbağ’ın canlandırdığı bar şarkıcısı Firuzan da, filmin komedi yükünün önemli bir bölümünü rahatlıkla üstleniyordu.
Şimdi ikincisi karşımıza çıkan “Eyyvah Eyvah”da ilk filmdeki ana kadro korunuyor. Hakan Algül kameranın arkasında, Ata Demirer senaryo yazarı ve Hüseyin Badem olarak karşımızda. Demet Akbağ yine Firüzan rolünde, müzikler yine Fahir Atakoğlu’na emanet edilmiş.
İstanbul’da geçen ilk filmin aksine, ikinci film tamamen Hüseyin Badem’in memleketi Geyikli’yi mesken tutuyor. Hüseyin Badem, yanına Firuzan’ı alıp Geyikli’ye gelmiş; âşık olduğu hemşire Müjgan’a evlenme teklif etmeye çalışıyor. Hüseyin’in kasabaya yeni gelen doktoru, Müjgan’ın ise Firuzan’ı kıskanması, bu evlilik teklifini geciktiriyor. Bir de üzerine Müjgan’ın ailesi kızlarını ziyarete gelince, Hüseyin’in karşısına Müjgan’ın asker babası engeli çıkıyor.
İlk filmin espri anlaşıyını koruyor. Sıcak, sevimli ve düzgün bir komedi
“Eyyvah Eyvah”da sadece kadro değil, ilk filmdeki espri anlayışı da korunuyor. Demirer senaryosunda, mizahını çıkarmak için belden aşağı esprileri veya tuvalet mizahını seçmiyor. Mizahta neyse ki kadın düşmanlığı ve eşcinsel esprileri gibi popüler eğilimlere rastlanmıyor. Serinin mizahı, iyi düşünülmüş ve geliştirilmiş karakterlerin diyaloglarına, oyunculuklara ve durumlara dayanıyor. Seçtiği bu yolla, Türk sinemasının kolaycı komedi filmlerinin çoğunun seviyesini kat be kat aşan Demirer, bir kez daha sevimli, sıcak, düzgün yapılmış ve düşünülmüş bir komediye imza atıyor. “Eyyvah Eyvah 2”, birkaç senaryo boşluğuna rağmen ilk filmin seviyesini yakalayan, rahatlıkla izlenen bir ticari film.
“Eyyvah Eyvah 2”
Yön.: Hakan Algül
Oyn.: Demet Akbağ (Firuzan), Ata Demirer (Hüseyin Badem), Özge Borak (Müjgan), Salih Kalyon (Halil Dede)
Sen.: Ata Demirer
Gör.: Gökhan Atılmış
Müz.: Fahir Atakoğlu, Serkan Çağrı
1990’larda Bosna Hersek
En İyi Yabancı Film dalında Oscar kazanan “No Man’s Land” ile tanınan yönetmen Danis Tanovic’in yeni filmi “Güzel Bir Hayat Düşlerken / Cirkus Columbia”, Almanya’dan ülkesi Bosna Hersek’e dönen Divko’nun (Miki Manojlovic) hikayesini anlatıyor. 1990’ların başında geçen filmde, Divko, 20 yıl sonra döndüğü memleketinde eski karısı Lucija (Mira Furlan) ile hesaplaşıyor. Film, geçtiğimiz yıl Antalya Film Festivali’nin uluslararası yarışmasında En İyi Film ödülünü kazandı.
Cezaevi belgeseli
28’inci Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin en ilgi çeken filmlerinden biri olan, Ankara ile Antalya Film festivalleri ve SİYAD tarafından en iyi belgesel ödüllerine layık görülen “5 No’lu Cezaevi” gösterime giriyor. Çayan Demirel’in yönettiği belgesel, 12 Eylül darbesinden sonra Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananları konu alıyor. Belgesel, tutukluların Kürt olduğu cezaevinde yaşananları, tanıkların ifadeleriyle anlatıyor. Belgesel bir hafta vizyonda. Yapımı festivallerde kaçıranlar için iyi bir fırsat.
Said Nursi’nin eksik bir portresi
Tartışmalı “Hür Adam”, Said Nursi’nin politik hayatını es geçiyor
Daha gösterime girmeden birçok tartışmanın odağında yer alan “Hür Adam: Bediüzzaman Said Nursi” biyografik bir film. Said Nursi’yi Mürşit Ağa Bağ canlandırıyor. Filmini Fethullah Gülen’e izlettiğini basına aktaran yönetmen Mehmet Tanrısever, filminde önemli bir tercih yapmış. O da, Said Nursi’nin hayatında yer tutan, İttihat ve Terakki’yi desteklemesinden, Enver Paşa’yla olan dostluğuna, ilerleyen dönemlerde Demokrat Parti’yle olan ilişkisine kadar birçok bölümün filmde yer almaması. Yani 1900’lerin başlarından 1950’lere kadar ülke siyasetinin içerisinde yer alan Said Nursi’nin bu yönü hemen hemen hiçe sayılmış.
Basında sıkça tartışılan Said Nursi’nin Atatürk’le görüşme sahnesi ve Şeyh Sait İsyanı ile ilgili bir-iki sahne dışında 2,5 saatlik film, Said Nursi’nin İslam’a dair görüşleri, müritleriyle geçirdiği zamanlar ve Ankara ile kim oldukları pek anlaşılmayan “dış mihraklar” tarafından öldürülme çabalarıyla geçip gidiyor. Genellikle sadece İslam’la ilgilenen, bu arada da fikirleri tehlikeli bulunduğu için sürekli komploların içerisinde kalan ve acı çeken bir Said Nursi portresi izliyoruz.
Bu da Said Nursi’yi gerçekten merak eden ve politik, sosyal bir arka plan içerisinde izlemek isteyen izleyiciyi dışlıyor. Bir yanıyla her biyografi filmi eksik ve taraflıdır ama “Hür Adam” bir bölümü tamamen hiçe sayması ile çok belli bir görüşü yansıtıyor. Bu yüzden de ortalama bir biyografiden çok daha taraflı bir film. Film, hep aynı meseleler üzerinde durduğu için sürekli tekrarlanan sürgünler, Said Nursi’nin dinle ilgili didaktik bir şekilde tekrar eden vaazlarıyla sürüp gidiyor.