Fenomen seri “Açlık Oyunları”nın gelecek yılki finalinden önceki son bölümünün, finali bekletmek dışında bir işlevi yok
G enç yetişkin romanları fenomenlerinin en iddialı temsilcilerinden “Açlık Oyunları”. Sinema uyarlamalarıda gişe başarısı yakalayınca serinin son romanı, “Harry Potter”da olduğu gibi sinemada ikiye bölündü. Gelecek yıl karşımıza çıkacak finalden önceki olayları konu alan “Açlık Oyunları: Alaycı Kuş - Bölüm 1 / The Hunger Games: Mockingjay - Part 1”, Jennifer Lawrence tarafından canlandırılan Katniss’in devrim isteyen 13’üncü Bölge’deki isyancılarla geçirdiği günleri konu alıyor.
“Devrimin yüzü” olarak Açlık Oyunları’nın kahramanı ve kazananı Katniss’i seçen isyancılar, onun doğaçlama anlarını yakalayıp değişik bölgeleri halkı sömüren başkente karşı birleştirecek propaganda videoları çekmeye çalışıyorlar.
Bu arada Katniss, başkentte kalan Peeta’nın kurtarılmasını birinci gündem maddesi olarak kabul edip bu konuda ısrar ediyor, kah hüzünlenip kah endişeleniyor. Aslında bu ısrarıyla bütün isyan hareketini riske de atıyor.
“Feminist” serinin ruhu bir hayli zedelenmiş
Üçüncü bölüm birçok açıdan serinin en büyük hayal kırıklığını yaratan halkası. Peeta’ya üzülmek ve videoları çekmek dışında filmin aslında pek de tırmanan bir olay örgüsü yok. Bu durumun nedeni ise final bölümünden önce gişede başarı yakalayan seriyi uzatmak için son kitabın ikiye bölünmesi. Diğer bir deyişle izleyiciye ve hayranlara yapılan bir haksızlık, bir tür saygısızlık söz konusu.
Aslında başkentin katliamlar da içeren bastırma politikası ve isyancıların arasındaki dinamikler, yeterince odaklanılsa heyecan verici bir halka için yeter de artardı. Ama film dümeni bunlara değil, Katniss ile Peeta arasındaki hiçbir inandırıcılığı olmayan aşka doğru kırıyor. Lawrence ve Peeta’yı canlandıran Josh Hutcherson arasında serinin başından beri devam eden uyum sorununun etkileri işte burada kendisini iyice gösteriyor. Hem derinleştirilmeyen hem de açıkça söylemek gerekirse cazibesi olmayan karakterin kurtarılmasının bütün filmin odağına oturması bir sorun.
Ayrıca güçlü, ayakları üzerinde durabilen Katniss’in soykırımlar arasındaki gündeminin Peeta’nın kurtarılması olması “feminist seri”nin ruhunu bir hayli zedeliyor.
“Alaycı Kuş - Bölüm 1”, güçlü bir başlangıç ve idare eden bir devam filmiyle yol alan “Açlık Oyunları”nın kan kaybettiği bölüm olarak akıllara kazınırken, zamansızca kaybettiğimiz Philip Seymour Hoffman’ın doğal performansıyla görüldüğü her sahneye değer kattığını da
eklemek gerekiyor.
“Açlık Oyunları: Alaycı Kuş - Bölüm 1 / The Hunger Games: MockIngjay - Part 1”
Yön.: Francis Lawrence
Oyn.: Jennifer Lawrence (Katniss Everdeen), Josh Hutcherson (Peeta Mellark), Liam Hemsworth (Gale Hawthorne), Woody Harrelson (Haymitch Abernathy), Donald Sutherland (Başkan Snow)
Sen.:Peter Craig, Danny Strong
Gör.: Jo Willems
Müz.:James Newton Howard
20 yıl, tek bir aşk
Uygar Şirin’in sevilen romanından Tunç Şahin tarafından sinemaya uyarlanan “Karışık Kaset”, bir aşk hikayesini karakterleri ergenlikten itibaren üç kez karşılaştırarak anlatıyor. 13 yaşında tanıştığımız Ulaş, apartman komşusu İrem’e âşıktır. 1960’lardan itibaren Türk pop müziğini konu alan bir kitap üzerinde çalışan plak meraklısı babasının da etkisiyle İrem’e karışık kasetler hazırlar. Bu çocukluk aşkı İrem taşınınca aniden biter. Bir daha 23 yaşındayken karşılaşırlar. Bir bankada çalışan Ulaş, amatör olarak müzik yazarlığı yapmaktadır. İrem’le aşklarının bitmediğini fark ederler.
Karakterlerini bir kez daha 33 yaşlarındayken karşılaştıran filmde, başrollerdeki Sarp Apak ve Özge Özpirinçci’nin kimyası tutuyor. Filmi benzerlerinden ayıran en önemli özellik, Türk pop tarihinin köşe taşlarının yapımda tuttuğu yer. Bu durum özellikle Ulaş’ın hikayesini derinleştirirken, babasıyla
ilişkisi de filmde hakkıyla işleniyor. “Karışık Kaset” Türkiye’de ticari filmlerin seviyesinin şikayetler yarattığı ortamda, ana akımdada yüz akı işler çıkarılabildiğini kanıtlıyor.
Diğerleri
- Efe Hızır’ın yönettiği korku filmi “Ümmü Sıbyan: Zifir”, öğretmenlerinin odasında ruh çağıran lise öğrencilerinin başına gelenler üzerinden ilerliyor. Filmin oyuncu kadrosunda Melisa Akman, Berkan Bulut ve Rabia Kaya bulunuyor.
- Fransa - İspanya ortak yapımı “Şeflerin Savaşı / Comme un chef”, başrollerini ünlü Fransız aktör Jean Reno ile Michael Youn’un paylaştığı bir komedi. Film tecrübeli bir şefin, yeni bir şefi getirmek için restorana puan kaybettirmeye çalışan yöneticiyle mücadelesi hakkında.
- Yerli aşk filmi “Seni Seviyorum Adamım”, hayata küsüp Kıbrıs’ta bir sahil kasabasına yerleşen bir adamın aşkı bulmasıyla ilgili. Biray Dalkıran yönetmen koltuğunda; oyuncu kadrosunda ise Barış Kılıç, Gizem Karaca ve Ayşen Gruda var.
- Melisa Önel’in yönettiği ve bu yılki Berlin Film Festivali’nin Forum bölümünde gösterilen “Kumun Tadı”, insan kaçakçılığı yapan bir adamın (Timuçin Esen) ve botanik bilimci Denise’in aşkı üzerinden ilerliyor. Film stiliyle öne çıksa da anlattığı öykünün dağınıklığıyla izleyicinin ilgisini ayakta tutmayı başaramıyor.
- Kamil Koç’un imzasını taşıyan “Asfalt Çiçekleri”, bir ressam ve tanıştığı sokak müzisyeninin ilişkisi etrafında dönüyor. Filmde Hilmi Korkmaz ve Sema Şahingöz rol alıyor.
DVD
HAFTANIN YENİSİ
“SON ŞANS / THE CONGRESS”
“Beşir’le Vals” filminin yönetmeni Ari Forman’ın imzasını taşıyan film, sinema sektöründen yola çıkarak bir gelecek tasviri sunan ilginç bir bilimkurgu olarak
ilgiyi hak ediyor.