Nil Kural

Nil Kural

nil.kural@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ant-Man kağıt üzerinde hiç işlemeyecek bir kahramanken, film ekibinin doğru seçimleri bu gerçeği değiştiriyor

Iron Man, Hulk ve Thor’un aralarında olduğu karakterlerin salonların kapılarını yıkan sinema uyarlamalarıyla Hollywood’un güç odaklarından birine dönüşen çizgi roman yayıncısı Marvel, yepyeni bir karakteri sunuyor: Ant-Man. Bir giysi sayesinde karınca boyutuna gelen ve işlerinde karıncalarla birlikte çalışan bu kahraman, ilah gibi kahramanların arasında saçma görünebilir. Ancak yönetmen Payton Reed, İngiliz mizahının önemli isimlerinden senarist Edgar Wright ve Ant-Man’i canlandıran Paul Rudd, zoru başarıp bu süper kahramanı komik ve sempatik kılıyor.

İnsanları küçülten ve karıncaları kontrol eden bir keşif yapan onurlu bilim insanı Dr. Hank Pym, bu keşfini insanlığın yararı için saklar. Ancak asistanı Darren, aynı keşfi yapıp silah tacirlerine satmaya çalışınca, insanlardan çalan büyük şirketlerden çaldığı için hapis yatmış, küçük kızına layık bir baba olmaya çalışan mühendis Scott Lang’i Ant-Man’e dönüşmesi ve Darren’ın şirketini sabote etmesi için tutar.

“Ant-Man”

Yön.:Peyton Reed. Oyn.:Paul Rudd (Scott Lang / Ant-Man), Michael Douglas (Dr. Hank Pym), Evangeline Lilly (Hope van Dyne), Corey Stoll (Darren Cross / Yellowjacket), Bobby Cannavale (Paxton), Judy Greer (Maggie Lang) Sen.:Edgar Wright, Joe Cornish, Adam McKay, Paul Rudd Gör.:Russell Carpenter
Müz.:Christophe Beck

Mizah dozu yerinde

Filmde birçok doğru seçim yapılmış. Öncelikle Ant-Man’i canlandıran Paul Rudd’ın mizaha yetenekli ve sempatik bir aktör olması bir oyuncu seçimi başarısı. Babalar ve kızlar arasındaki ilişkiler hem Scott Lang ve küçük kızı hem de Hank ve kızı Hope arasında paralellik gösteriyor. Ama film, artık klişeleşen bu ilişkileri kendini ciddiye almayan bir tavırla uzatmıyor. Filmin mizah dozunun yerinde olması, kağıt üzerinde hiç işlemeyecek bir kahramanı Marvel sinema uyarlamaları galerisine ekliyor. Diğer Marvel uyarlamalarını takip edenler için referanslar veren yapım, biraz uzun bir girişe sahip olsa da vâdettiği ana akım eğlenceyi sunuyor.

Daha az kriz, daha çok şov

Steven Soderbergh’in bir grup erkek striptizciyi ele alan “Magic Mike”ı aktör Channing Tatum’un hayatından otobiyografik öğeler içeriyordu ve 2012’de gösterime girdiğinde izleyiciyi memnun etmişti. Devam filmi “Magic Mike XXL”, yoluna Soderbergh ve önceki filmin başrollerinden Matthew McConaughey olmadan devam ediyor. Yönetmenliği ise birçok filmde Soderbergh’in asistanlığını üstlenen Gregory Jacobs devralıyor. Yeni filmde hayatına mobilya tasarımıyla devam eden Tatum’un canlandırdığı Mike, bir striptizciler toplantısına giden eski ekibe katılıyor. Bu filmin öncekinden farkı striptizcilerin hayatlarındaki krizlere daha az, işin şov bölümüne ise daha çok yer vermesi. Bu seçim, şovda karakter derinliği arayan izleyici için kötü ancak eğlence bekleyen izleyici için iyi haber.

Gizemi taşıyamıyor

Avustralya;çölleri, sömürge geçmişi ve Aborjinleriyle gizemli hikayeler için biçilmiş kaftan. Peter Weir 1970’lerde “Esrarengiz Dava” ve “Hanging Rock’ta Piknik” gibi filmlerinde kıtanın bu tuhaf güçlerini hakkıyla işlemişti. Bu hafta gösterime giren Kim Farrant’ın ilk kurmaca filmi “Fırtınanın Ortasında / Strangerland”ilk bakışta 1970’ler Weir filmlerini anımsatıyor. Nicole Kidman ve Joseph Fiennes’ın canlandırdığı çift yeni bir kasabaya taşınıyor. Bir gece küçük oğulları ve
15 yaşında kızları kayboluyor. Film bu garip toprakların gizemiyle ilgilendiği bölümlerde ilginç olabilirken, “işlemeyen aile” konulu bölümlerinde klişelere saplanıyor. Dengesini bulamazken, Weir’ın Avustralya kariyerinin benzersizliğini ve işlemesi zor bir atmosferi nasıl taşıyabildiğini hatırlatıyor.

Haftanın diğerleri

-Amerikan sinemasının dramda güçlü yönetmeni ve Cannes’ın gediklilerinden James Gray, “Bir Zamanlar New York / The Immigrant”ta başrolü Marion Cotillard’a emanet ediyor. 1921’de Amerika’ya gelen Polonya göçmeni Ewa’nın yaşam mücadelesini anlatan, melodram türündeki yapım, kabak tadı veren kötü yola düşen kadın hikayesiyle yönetmenin en zayıf filmi.

-“Aşkın Dili / Gemma Bovery”, Gustave Flaubert’in Madam Bovery’si ile günümüz Normandiya’sında geçen bir hikayeyi iç içe geçiriyor.

- “Dehşet Gecesi / Exists” adlı korkuda bir kez daha ormanda vakit geçirmenin bedelini ağır ödeyen gençler söz konusu. Amerikan yapımı korkunun yönetmeni Eduardo Sanchez. Haftanın diğer korku filmi “Kanlı Tatil / Indigenous”da ise bela, karakterleri Panama tatilinde buluyor.

-Tuncay Erol’un yönettiği “Krallar Kulübü”, Nuri Alço, Ozan Akbaba ve Özge Dolay’ın rol aldığı yerli bir komedi.

-Çocuklara hitap eden animasyon ise Arjantin yapımı ve futbolla ilgilenen “Altın Gol / Metegol”.