1960’ların televizyon dizisinden uyarlanan “Kod Adı: U.N.C.L.E.”da Soğuk Savaş dönemindeyiz. 60’ların estetiğini taşıyan filmde bir araya gelen CIA ve KGB’nin süper ajanlarının macerasını izliyoruz
Ajanlar ve sinema izleyicileri arasında bitmeyen aşkın son göstergesi 1960’ların televizyon dizisi “The Man from U.N.C.L.E.”ın beyazperdeye devşirilmesi. Ajanlar sinemada genellikle müthiş film “Köstebek”teki gibi bürokratlar olarak değil, üstün fiziksel yetenekleri ve zekalarıyla şaşırtan kişilikler olarak karşımıza çıkıyorlar. “Kod Adı: U.N.C.L.E. / The Man from U.N.C.L.E.”da olduğu gibi.
Soğuk Savaş döneminde kıyasıya bir mücadele içindeki CIA ve KGB’nin süper ajanları Solo ve Illya patronlarından gelen bir emirle bir görev için güç birleştiriyorlar. O görev de faşist bir suç çetesinin nükleer bomba üretmesini önlemek. Doğu Almanya’dan önemli bir bilim adamının kızı Gaby de onlara babasını bulma konusunda yardımcı olmak için katılıyor. Ekip dünyanın mahvolmasını engellemek için hünerlerini sergiliyor.
Hoş ve boş bir film
En son “Sherlock Holmes” (2009 ve 2011) filmleriyle karşımıza çıkan Guy Ritchie, filmde 1960’ların atmosferi, sanat tasarımı ve modasını günümüze taşıyor. Filmi izlerken zaman zaman o dönemin bir Bond filmini izliyor hissine kapılmanızı sağlayacak kadar başarılı. Ama nostaljik görünmek tek başına yeterli olmuyor.
Sürekli birbirlerine diş bileyen iki süper ajanda Henry Cavill ve Rus aksanını kendisine yakıştıran Armie Hammer karizma sınavından geçiyor geçmesine... Ama orijinal olmayan öykü, cilalı görüntülere rağmen filmi hoş ve boş seviyesine taşıyor. Filmin mizah dozu ve karakterlerin sempatikliği, Ritchie’nin ilk dönem yapımcısı Matthew Vaughn’un ajan filmi “Kingsman: Gizli Servis”e erişemiyor. İzlerken kaçış sinemasının oyalama görevini yerine getirebilen “Kod Adı: U.N.C.L.E”ın gişesi bekleneni verirse, devam filmleri de gelebilir.
“Kod Adı: U.N.C.L.E./ The Man from U.N.C.L.E.”
Yön.:Guy Ritchie
Oyn.:Henry Cavill (Solo), Armie Hammer (Illya), Alicia Vikander (Gaby), Hugh Grant (Waverly)
Sen.:Guy Ritchie, Lionel Wigram
Gör.:John Mathieson
Müz.: Daniel Pemberton
Zavallı Amerikalılar yabancı diyarlarda
Uzun süredir Amerikan yanlılığında “Kaçış Yok / No Escape” kadar hevesli bir filmle karşılaşmamıştık. Güneybatı Asya’da bir ülkeye orta düzey bir yönetici olarak giden Jack (Owen Wilson), eşi Annie (Lake Bell) ve iki küçük kızları kendilerini kanlı bir çatışmanın ortasında bulur. Ülkenin diktatörünü deviren bir güruh, bu orta düzey yöneticiyi ve ailesini öldürmeyi darbenin en büyük hedefi haline getirmiş gibi davranmaktadır. Jack, ailesini bir aksiyon adamına dönüşerek korumaya çalışırken imdatlarına Pierce Brosnan’ın canlandırdığı sert ve tecrübeli bir adam yetişir.
Ülkede kan oluk oluk akarken, izleyici olarak Jack ve ailesinin akıbetini merak etmeye ve geri kalanları umursamamaya zorlanırız. John Erick Dowdle’ın yönettiği film, Amerikalılara uzak toplumları yüzleri olmayan vahşi ve kana susamış bir güruh olarak resmederken, Pierce Brosnan’ın birkaç günah çıkarma cümlesinden medet umuyor. Ama “Kaçış Yok”, Amerikalı karakterleri ve aile kavramını yüceltip kalan herkesi vahşete ortak eden, taraflı ve zayıf bir gerilim.
Vizyona girenler...
KAFASI DUMANLI AJAN
-Nima Nourizadeh’in yönettiği, başrollerini Kristen Stewart ve Jesse Eisenberg’ün paylaştığı “American Ultra”, kafası dumanlı bir ajanın kendisini yok etmeye karar veren büroyla savaşını anlatan bir aksiyon komedisi.
MERKEZDE MÜZİK VAR
-Beach Boys’un beyni Brian Wilson’ı hayatının iki döneminde takip eden “Aşk ve Merhamet / Love & Mercy”Bill Pohlad’ın imzasını taşıyor. Wilson’ı Paul Dano ve John Cusack’in canlandırdığı film, müzisyenin yaratım sancılarına odaklanıyor. Diğer müziği merkeze alan film, Max Joseph’in yönettiği “Aşkın Ritmi / We Are Your Friends”. Bu yapım, Zac Efron’u bir DJ rolünde izlemek isteyenler için.
İKİ KORKU...
-Kevin Greutert imzalı korku filmi “Geçmişin Laneti / Visions”, bebek bekleyen bir kadının yaşadıkları üzerine. Kevin Kolsch ve Dennis Widmyer’ın yönettiği “Şeytanın Gözleri/ Starry Eyes”da da başı belada bir genç kadın söz konusu.
HAFTANIN YERLİLERİ
-Haftanın iki yerli filminden biri“Yitik Kuşlar”. Aren Perdeci ve Ela Alyamaç yönetmen koltuğunda. Film, 1915’te Ermenilerin yaşadıklarını iki küçük çocuğu takip ederek anlatıyor. Diğer yerli film “En Güzeli”kadrosunda Erkan Can ve Mehmet Özgür’ün olduğu, iki arkadaşı anlatan bir komedi.
DVD
HAFTANIN YENİSİ
“ÖTEKİ / THE DOUBLE”
Richard Ayoade’nin yönettiği film, izleyicisinin zekasına güvenen bir yapım olarak ilgiyi hak ediyor.