İki sevgilinin hikayesini anlatan romantik bilimkurgu “Kader Ajanları”nın başrollerinde Matt Damon ile Emily Blunt var
Ünlü bilimkurgu yazarı Philip K. Dick’in ilk kez 1954’te yayımlanan “Adjustment Team” adlı öyküsünün çok serbest bir uyarlaması olan “Kader Ajanları”, her insanın kaderinin bir “yönetici”ye bağlı adamlar tarafından çizildiği bir dünyada geçiyor.
Konusu şöyle: David Norris genç bir politikacıdır. Senatör olmak üzereyken bir skandal yüzünden seçimleri kaybeder. Kaybettiği seçimin konuşmasını yapmadan önce erkekler tuvaletinde Elise adlı bir dansçıyla tanışır. Genç kadından aldığı ilhamla unutulmaz bir konuşma yapan Norris, bu kısa karşılaşmayı unutamaz. Ancak Elise ile yolları her kesiştiğinde, bir “yönetici”nin emrinde dünyanın gidişatını belirleyen kara filmlerden fırlamışa benzeyen takım elbiseli, şapkalı adamlar onları ayırır. David bu düzeni keşfeder ve Elise için duyduğu aşk için çizilmiş kaderine karşı gelir.
Tahmin edilebileceği gibi Philip K. Dick’in öyküsünün “hayatının aşkını bulmak”, seçilmiş adam ve şapkalı adamlarla hiçbir bağlantısı yoktu. Zaten ana kahramanı yükselişte “çok önemli” bir politikacı bile değil, sıradan bir sigortacıydı. Yazarın, görünen gerçekliğin kırılışı ve paranoyayla ilgili öyküsünün altyapısı “The Bourne Ultimatum”un senaristi George Nolfi’nin elinde köpürtülüyor. Bir aşkın malzemesi, âşıkların önündeki engel haline geliyor. Ki bunun iyi bir çıkış noktasının harcanmasından başka anlamı yok.
Basit bir romantik film fikrinin kader ajanları meselesiyle sakız gibi uzatıldığı filmde, şapkalı adamların ahkam kesip büyük laflar ettikleri yerler de asıl meselenin basitliği yüzünden yama gibi duruyor.
“Kader Ajanları / The Adjustment Bureau”Yön.: George Nolfi
Oyn.: Matt Damon (David Norris), Emily Blunt (Elise Sellas), Anthony Mackie (Harry Mitchell), Terence Stamp (Thompson)
Sen.: George Nolfi
Gör.: John Toll
Müz.: Thomas Newman
Yılın en iyi ABD bağımsız filmi Her yıl iddiasız bir ABD filmi önce festivallerde dikkat çekip, yükselişini Akademi Ödülleri’ne aday olmaya kadar götürüyor. İşte “Gerçeğin Parçaları / Winter’s Bone”nun başına gelen tam olarak da bu. Bundan bir yıl önce Sundance Film Festivali’nde öne çıkan ve ödül alan film, geçen hafta Akademi Ödülleri’nde Oscar için dört kategoride yarıştı: Film, kadın oyuncu, uyarlama senaryo ve yardımcı erkek oyuncu...
Alabama’da bir kasabada geçen ve 17 yaşındaki Ree Dolly’nin (Jennifer Lawrence) peşine takıldığımız filmde, Dolly’nin babası uyuşturucu üretimi yapan bir adam ve kayıplara karışmış durumdadır. Kasabanın şerifi Dolly’e babası bir hafta sonraki mahkemesine gelmediği takdirde evlerini kaybedeceklerini söyler. Depresyondaki hasta annesi ve iki kardeşine bakan Dolly, babasının yerini arar ama kasaba sakinleri onun gözünün yaşına bakmaz.
“Down to the Bone”un ardından ikinci filmi “Winter’s Bone” ile büyük bir başarıya imza atan yönetmen Debra Granik, filmin gerilimini tamamen toplumsal sistem üzerinden kuruyor. Dolly’yi hırpalayan ataerkil toplumsal düzen, filmin asıl geriliminin kaynağı... Granik tek tek şahısları hedef almıyor ama düzeni eleştiriyor. Bu temel üzerine, Jennifer Lawrence’nın müthiş oyunculuğu, filmin geçtiği Ozark bölgesinin coğrafyası da eklenince, film ününü sonuna kadar hak ediyor.
Bukalemunlu animasyonKarayip Korsanları / Pirates of the Caribbean” serisinin yönetmeni Gore Verbinski’nin yeni filmi “Rango” bir animasyon. Filme adını veren Rango bir bukalemun. Yolu, Vahşi Batı’daki Toprak adlı kasabaya düşen Rango, burada kasabanın şerifi gibi davranmaya başlıyor ve zamanla varoluşsal krizler yaşıyor.
Orijinal seslendirme kadrosunda Johnny Depp, Alfred Molina ve Bill Nighy’nın bulunduğu filmin, Türkçe seslendirilmiş bir versiyonu da vizyona giriyor. Filmin aldığı ilk eleştiriler gayet olumlu.
Afrika’da çocuk askerlerKongolu yönetmen Jean van de Velde’nin imzasını taşıyan, Hollanda yapımı “Vahşetin Çocukları / Wit Licht”, Hollanda’da kayda değer bir gişe başarısı yakaladı. Film, gerçek bir hikayeden yola çıkıyor ve Afrika’daki çocuk askerleri konu alıyor. Filmde, Marco Borsato, Thekla Reuten ile Adrian Galley’nin de aralarında olduğu isimler rol alıyor.
72. Koğuş yenidenYönetmen Murat Saraçoğlu’nun imzasını taşıyan “72. Koğuş”, Orhan Kemal’in aynı adlı eserinden uyarlanan bir film. Aynı eserden uyarlanan tiyatro oyununda da rol alan Yavuz Bingöl ve Kerem Alışık’ın önemli rollerde karşımıza çıktığı filmin diğer başrollerini Hülya Avşar ve Songül Öden paylaşıyor. Senaryosu ise Ayfer Tunç’a ait.
1940’larda bir hapishanede geçen öyküde, Kaptan (Bingöl) hapishanenin ağaların yiyecek ekmek bile bırakmadığı bir koğuşta sefalet içinde kalır. Bir gün annesi Kaptan’a yüklü bir miktarda
para gönderir. Kaptan parayı koğuştaki herkes doyurmak ve giydirmek için harcamaya başlar ve hapishanede cinayetten yatan Fatma’ya âşık olur.
Geçtiği ve yazıldığı dönem düşünülürse tahmin edileceği gibi insanlığa dair karanlık bir portre çizen metnin bu havası filmde de korunuyor.
Ama az sayıda mekanda geçen filmde tiyatro oyunu havası zaman zaman hissediliyor. Senaryodaki dış sesin, bize zaten anladığımız şeyleri söylemesi filmin atmosferini bozuyor. Sürekli tekrarlanan ve yüksek perdeden giden müzik de bir süre sonra monoton bir hal alırken, bazen konuşmaların anlaşılmasını da engelliyor.
Filmdeki en serinkanlı ve dikkat çeken performans Fatma karakterini canlandıran Hülya Avşar’ınki... Ama genel olarak filmin odağının kadınlar koğuşuna kaydığı anlar çok daha başarılı.
Üç boyutlu dansStep Up” filmlerinin üçüncüsü “Sokak Dansı / Step Up 3D”, serinin ikinci filmini de yöneten Jon Chu imzalı. New York Üniversitesi’nde dans eğitimi alan Moose (Adam Sevani) ve Camille (Alyson Stoner), bir dans yarışmasında çok iddialı sokak dansçılarının rakibi oluyorlar.
Uyuşturucu satan korucuOyuncu Yusuf Çetin’in yönettiği ve başrolünde olduğu “Kir / Qirej”de Çetin’in yanı sıra Zilan Odabaşı, Yalçın Dümer ve Eyüp Çalış rol alıyorlar.
Bir Kürt köyünde geçen filmde, köyün korucusu silah, uyuşturucu ticareti yapan bir adam. Bu ana karakterin yaptıkları üzerinden film, sözü kadına şiddete de getirmeyi ihmal etmiyor.