Gerçek bir kahramana kucak açma zamanı: Enigma’nın kodlarını çözerek II. Dünya Savaşı’nı kısaltan matematikçi Alan Turing’e... Ünlü matematikçiyi
konu alan “Yapay Oyun” sekiz dalda Oscar adayı
Almanların şifreli kod makinesi Enigma’yı çözmek için II. Dünya Savaşı sırasında bir aygıt geliştiren, milyonların hayatını kurtarıp savaşı kısaltan bir kahraman Alan Turing. Bu büyük hizmetinin karşılığı ise İngiltere’de eşcinsel olduğu için mahkum edilmek, hapse girmemek için östrojen almak zorunda bırakılmak ve hazin bir sona mahkum edilmek oluyor.
“Yapay Oyun / The Imitation Game”, Benedict Cumberbatch’in suretinde izlediğimiz Alan Turing’in hayatına üç bölüme odaklanarak bakıyor: Okulda farklı olduğu için şiddet gördüğü ve platonik bir aşk duyduğu Christopher’ın desteğiyle ayakta kaldığı yıllar, Enigma’yı İngiliz yetkililerin köstek olmasına rağmen çözme süreci ve eşcinsel olduğu için yaşadığı mahkumiyet süreci.
Ustalığını gösteren aktör
Gördüğü ayrımcılık, kadın olduğu için küçümsenen yakın çalışma arkadaşı Joan’la yaşadığı kısa nişanlılık dönemi de filmde işleniyor. Ön plandaki ise Turing’in çözülemez denilen Enigma’yı sonradan bilgisayarların temelini de oluşturacak bir makineyle alt eden dehası.
Cumberbatch usta bir aktör olduğunu gözünüzü bir an bile ayırmadığınız bir Turing portresi çizerek gösteriyor. Norveçli Morten Tyldum’ın yönetmenlik performansı inanılmaz olmasa da ele aldığı kişilik ve Cumberbatch, filmin yılın kayda değer seyirliklerinden biri olması için yetip artıyor. Filmin yarın sahiplerini bulacak 87’nci Akademi Ödülleri’nde En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu (Benedict Cumberbatch), En İyi Yönetmen ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’nun (Keira Knightley) da aralarında olduğu sekiz dalda adaylığı var.
“Yapay Oyun / The Imıtatıon Game”
Yön.: Morten Tyldum
Oyn.: Benedict Cumberbatch (Alan Turing), Keira Knightley (Joan Clarke), Matthew Goode (Hugh Alexander), Rory Kinnear (Robert Nock), Allen Leech (John Cairncross)
Sen.: Graham Moore (Andrew Hodges’un “Alan Turing: The Enigma” adlı kitabından)
Gör.: Oscar Faura
Müz.: Alexandre Desplat
Bir kez daha Dolan ve anne mevzusu
Sinema dünyasının dâhi genci muamelesi gören Kanadalı Xavier Dolan, yeni filmi “Mommy” ile Cannes’da Jüri Özel Ödülü’nü usta yönetmen Jean-Luc Godard’ın “Dile Veda”sıyla paylaştı. Film, hiperaktif bir genç, tuhaf annesi ve eksantrik komşuları arasında geçen bir enerji patlaması. Başrollerini Anne Dorval, Antoine-Olivier Pilon ve Suzanne Clement’in paylaştığı filmde, Dolan’ın biçim olarak Amerika’yı yeniden keşfetme çabaları, bir türlü aşamadığı anne mevzusu öne çıkıyor. Yönetmen/aktörün stilini sevenler dışındaki sinema severlere bir anlam ifade etmesi güç.
Eastwood’dan “keskin nişancı” güzellemesi
En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu’nun (Bradley
Cooper) da aralarında olduğu altı dalda Oscar adayı “Keskin Nişancı / American Sniper”, elde ettiği gişe başarısıyla da Amerika’nın sevgilisi oldu. Muhafazakarlığıyla ünlü Clint Eastwood’un imzasını taşıyan film, tüyler ürpertici bir kişiliğe odaklanıyor: Amerikan askeri tarihinin en çok kişi (160) öldüren askeri, keskin nişancı Chris Kyle. Kyle bu “başarısı”nı Amerika’nın haksızlığının yetkililer tarafından bile kabul edildiği Irak İşgali sırasında elde ediyor, ilk öldürdükleri ise bir anne ve oğlu. Ama zaten filme göre bunda bir sorun yok.
11 Eylül’den sonra ülkesini korumak için soluğu Irak’ta alan Kyle’ın gördüğü her Iraklı ölümü hak eden kötüler ve El Kaide militanları. Kyle’ın filmdeki tek derdi ise asker arkadaşlarını ve ülkesini korumak. Irak’taki Amerikan işgalinin haklılığının soru işaretleri oluşturduğu anlarda filmde kahramanlaştırılan Kyle, Amerikan yanlısı bir cevap yapıştırıyor: Mesela bir askerin cenazesinde okunan barış yanlısı bir mektup gibi. Eastwood da Cooper da filmin antimilitarist olduğunu iddia etse de, görünen köy kılavuz istemiyor.
Film, Irak İşgali protestolarına karşı çekilen bir propaganda
filmi gibi...
Diğerleri
l Rob Marshall’ın yeni filmi “Sihirli Orman / Into the Woods”, “Kırmızı Başlıklı Kız” ve “Sindirella” gibi masallardan yola çıkıyor. Filmin kadrosunda Meryl Streep, Emily Blunt
ve James Corden gibi güçlü isimler var.
l 2013’te ölen gelmiş geçmiş en ünlü film eleştirmenlerinden Roger Ebert’ın hayatı “Hayatın Kendisi / Life Itself” ismiyle belgesel oldu. Steve James’in yönettiği film, sinemaya adanmış bir hayata saygı duruşu.
l Yönetmenliğe alışan Angelina Jolie, yönettiği ikinci film “Boyun Eğmez / Unbroken”da II. Dünya Savaşı’nda geçen bir savaş dramına odaklanıyor. Başrollerinde Jack O’Connell, Domhnall Gleeson ve Garrett Hedlund’ı izlediğimiz filmde Japonya’da esir kampına düşen azimli bir adamı takip ediyoruz.
l Bülent İşbilen’in yönettiği komedi “Ali Kundilli”de Cem Gelinoğlu, Sami Aksu ve Zeynep Aktuğ rol alıyor. Film, sigortalı bir iş bulması gereken bir adamın maceralarını konu alıyor.
l Diğer yerli bir film Mahur Özmen’in “Beni Sen Anlat”ı. Kürşat Alnıaçık ve Nazlıcan Tuncalı’nın rol aldığı film, darbe döneminde geçen bir dram. n
DVD
HAFTANIN YENİSİ
“İKİ GÜN BİR GECE/ TWO DAYS ONE NIGHT”
Dardenne kardeşlerin
“Prim mi iş arkadaşı mı?” ikilemini işleyen filmi sol sinemanın en güçlü temsilcilerinden.