Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu günlerde olup bitenleri anlamak için “ayaklanma” literatürüne ve PKK tarihine müracaat faydalı olabilir. Çünkü PKK da aynı kaynaklardan besleniyor. Nitekim ilk günden itibaren uzatılmış halk savaşına dayalı “politik-askeri” stratejisini hiç terk etmedi.
Tüm alametler, PKK’nın “halk savaşı” stratejisini yeni bir dinamizmle farklı bir aşamaya taşımaya çalıştığını gösteriyor. Bu aşama, “gerilla himayesinde halkı ayaklandırmak” olarak tanımlanabilir. Girişim, PKK tarihinin ikinci denemesi olacak.
Bir kısmı medyaya yansıyan, bir kısmı da devlet katında istatistiki veri halinde muhafaza edilen PKK eylemleri, münferit olaylardan oluşmuyor. Eylemler serisinin stratejik planlamaya dayalı, örgüt hafızası ve tecrübeleriyle şekillenmiş bir zincirleme mantığı var. Nitekim “kitap”, eylemlerin tipi, coğrafi dağılımı, hedefleri ve yoğunluğu çerçevesinde bize şunları söylüyor.
Seçim sonrası PKK, basit bir amaca odaklanmış durumda: “Ayaklanma” koşullarını hazırlamak. Bunun için de dört hedef kitlenin “olgunlaşması/olgunlaştırılması” gerekiyor.
İlk hedef kitle, bölge halkıdır. Bunları örgütlemek, silahlı milis teşkilatı kurmak ve ayaklanma için fikren hazır hale getirmek gerekmektedir. Seçimlerde yüksek oranda oy almış olmak kitlelerin “tava geldiği” anlamını taşımaz. Nihayetinde halk, dünyanın her yerinde olduğu gibi, seçimlerde sandığa giderek HDP’ye oy vermenin sıfır olan maliyeti ile “ayaklanmaya kalkışmanın maliyeti” arasındaki makasın farkını bilir. Bu nedenle seçimlerin sayısal sonucu “ayaklanmanın hazirun listesi” olarak görülemez.
İkincisi, PKK’nın yıpratma stratejisiyle bedel ödetebileceğine, yeterince gücü olduğuna ve kararlı olduğuna hükümeti ikna etmesi gerekmektedir. Bu amaçla hükümeti kamuoyu gözünde yıpratması, bürokrasiyi, kolluk ve askerleri yıldırması gerekir. Yolları kesmek, mayınlamak, intihar eylemleri gerçekleştirmek, kitleleri sokağa dökmek bu amaç için etkili birer taktiktir.
Üçüncüsü, halkın etnik duygularını kışkırtmak, “iç savaş” korkusu yaymak, hükümeti çatışma halinde çaresiz bırakmak esastır. Şiddet, korku, belirsizlik ortamında güvenliğin ancak “etnik homojenleşme” ile sağlanabileceğine halkı inandırmak, göçe zorlamak gerekir. Kitap, bize, Ağrı ve Kars gibi etnik fay hatlarının belirgin olduğu yerlerdeki eylemlerin böyle okunmasını salık verir.
Son olarak “gerilla destekli ayaklanmanın” uluslararası şartlarının oluşturulması gerekmektedir. Boru hattı politikalarından IŞİD ile mücadelede de Batı için faydalı işler yaptığına, “romantik gerillacılıktan” demokrasi havariliğine kadar bir dizi alandaki propaganda ve destek arayışında olduğu gibi.